Paylaş
Bazı mesleklerin kadınlar için, bazılarının ise erkekler için uygun olacağına dair aile içindeki söylemler, çocukların gelecekte yapacakları seçimleri ve vereceği kararları etkileyebilir. Geçmişe oranla günümüzde bu gibi konularda daha doğru yaklaşım sergileyen ebeveynler olsa da yüzyıllar boyunca hâkim olan erkek egemen bakış açısı, bilimden sanata birçok disiplini etkilemiştir. Tarihe ismini yazmış en başarılı sanatçıların genellikle erkek olduğu düşüncesi, 1960’lı yıllardan sonra kadın sanatçıların ve kadın sanat tarihçilerinin çabasıyla ortaya çıkan bilgiler sayesinde değişmiştir. Kadınların tüm hayatını yalnızca çocuklarına bakarak ve ev işleriyle ilgilenerek geçirmesi gerektiği, yüzyıllar boyunca alışılagelmiş olan yanlış bir inançtı. Gün boyu ilgilendiği çocuklarını uyuttuktan ve evin işlerini tamamladıktan sonra masasının başına oturarak romanlarını yazan kadın yazarların, zamanını atölyesinde resim ya da heykel yaparak geçiren kadın sanatçıların hayatı, bu inancın yanlışlığını ve doğru olarak kabul edilmesi durumunda yol açacağı kayıpları gösteriyordu. Özellikle heykel gibi fiziksel güce ihtiyaç duyulan sanat pratiklerinde, çağdaşı olan ünlü erkek sanatçılar kadar çok çalışan, hatta belki de onlardan çok daha iyi eserler yaratmış olan kadın sanatçılar, yaşadıkları dönemden yıllar sonra da olsa gündeme gelerek sanat tarihinde yerlerini almıştı. Ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayat hikayesi anlatılırken “eşi” olarak tanıtılan Eren Eyüboğlu aslında altına imzasını attığı resimleri olan bir sanatçıydı. Celile Hikmet, Nazım Hikmet’in “annesi” olarak kayıtlarda geçse de Celile Hanım özellikle portre konusunda başarılı bir ressamdı. Nazlı Ecevit ismi her ne kadar oğlu Bülent Ecevit’i akla getiriyor olsa da O, doğa çizimleri ve peyzaj alanında Türk resim sanatının önemli bir temsilcisiydi. Mihri Müşfik, Hale Asaf, Şükriye Dikmen, Güzin Duran ve daha birçok kadın sanatçı, çoğu sanat takipçisi tarafından tanınmıyor olsa da Türk sanat tarihinin önemli isimlerindendir. Bu önemli sanatçıların varlığına karşılık aynı dönemlerde dünya genelinde, tüm yapım süreci evin içinde geçen dantel, örgü gibi el işleri, kadınlarla daha çok ilişkilendirilmiştir. Çok değil, geçtiğimiz yüz yıl içinde “zanaat” olarak görülen ve eril bakış açısıyla sanat olarak görülmeyen bu pratikler aslında işlevsel olmasının yanında çok güçlü bir söyleme de sahipti.
Kadınların sanat üretiminin daha çok zanaat olarak tanımlanan el işlerinden ibaret görülmesine yönelik eleştirel yaklaşımlar, günümüzde “iplikleme”, “iplik bombardımanı” olarak Türkçe’ye çevirebileceğimiz “Yarn Bombing” akımının doğmasını sağlamıştır. Özellikle yaşadığımız coğrafyada aile büyüklerimizin geleneklerinden olan dantel, el işi, örgü gibi teknikleri düşünürsek, iplikleme pratiğinin bize hiç de yabancı bir tür olmadığını düşünebiliriz. Evin içindeki televizyonun üzerine serilen dantel, özenle örülmüş yün yatak örtüsü, iplik bombardımanı akımında otobüslere giydirilir. İpliklere sarılmış ağaçlar, renkli kumaşlarla kaplanmış banklar da bu akımın örneklerindendir.
Dişil ve evin içine ait bir eylem olarak görülen örgü ve dantel gibi işler bu vesileyle kamusal alanın griliğini renklendirir. Bu özelliğiyle bilhassa çocuklar için son derece iyi vakit geçirebilecekleri keyifli bir alan yaratır ve çocukların görsel sanatların sadece resim pratiğinden ibaret olmadığını fark etmesine yardımcı olur. Her türlü malzemeden sanat üretimi yapabileceğini keşfeden çocuklar, yaratıcılıklarını geliştirmede daha aktif olurlar. Özellikle erkek çocukların bu gibi dişil pratiklerle her yerde karşılaşması, onları cinsiyet eşitliğini algılamaya biraz daha yaklaştırır. Örgü örme, ipliklerle nesneleri sarma gibi pratikler çocuğunuzun sadece zihinsel ve kavramsal gelişim süreçlerinin değil, fiziksel becerilerinin de gelişmesine destek olur. İnce kas becerileri gelişirken konsantrasyon gücü artar, estetik kaygılarla çalışır. İhtiyacınız olan şeyler, çocuğunuzun yaşına uygun ahşap şişler ve kalın iplikler. Sadece birkaç malzemeyle çocuğunuzun hayatına etkili bir dokunuş yapabilir, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün 112. yılını böyle bir aktivite yaparak geçirebilirsiniz.
Paylaş