Paylaş
İlk canlı türlerinden deniz canlılarının ortaya çıkması ise yaklaşık 650 milyon yıl öncesine uzanıyor. Su altı yaşamından, karada ve havada yaşamaya giden süreçte günümüze kadar nesli tükenmiş olan birçok canlı türünün de tarihte yaşamış olduğu biliniyor. Zekasını kullanabilme yeteneği ile övünen insanlığın da dahil olduğu primat takımının ise henüz 60 milyon yaşında olduğu tahmin ediliyor. Yeryüzüyle ve hayvanlarla kıyaslandığında oldukça genç ve tecrübesiz sayılabilecek insanlık Paleolitik Çağ’da yani Eski Taş Çağı’nda avcı toplayıcı olarak yaşarken, sığındığı mağaraların duvarlarına çeşitli resimler yapardı. Sanat tarihinin ilk örneklerinden sayılan bu mağara resimlerinde çoğunlukla hayvanlar yer alırdı. O dönemde beslenmek ve üstesinden gelemediği yabani hayvanlardan korunmaya çalışmak insanlar için en temel yaşam amacıydı. Ne var ki yıllar içinde insanın geliştirdiği zekâsı kendinden güçsüz olan her şeyi yok etme eğilimine hizmet etmeye evrildi. Bu talihsiz dönüşümden payını almak da farklı türden canlılara, özellikle de evcil hayvanlara düştü.
Yaşam hakkını savunan önemli liderlerin, peygamberlerin ve kutsal kitapların verdiği ortak mesajlardan biri de hayvan sevgisidir. Doğa kendi halindeyken tüm canlı türlerine ev sahipliği yapar ancak yeryüzüne getirdiği teknoloji ve beton yığınlarıyla doğal yaşam alanlarını ortadan kaldıran insanlığın tartışmasız en önemli görevlerinden biri de kedi köpek gibi canlıları beslemek, onlara sıcak yuvalarının kapılarını açmaktır. Tarihe geçmiş yazarların, bilim insanlarının, şairlerin, ressamların, heykeltıraşların hemen hemen hepsinin kedisi ve köpeği vardır ya da bu isimler hayvan dostu insanlardır. Bunun yanında eserlerinde hayvanları konu edinen çok sayıda sanatçı da mevcuttur. Bu sanatçılara bir örnek Cihat Burak’tır (1915-1994). Mimar, yazar ve ressam Burak, resimlerine çoğunlukla kedileri de dahil etmiştir. Yaşadığı kentin çeşitli yönlerine dair yaptığı gözlemleri resimlerinde görünür kılmıştır. Her kesimden kent insanlarının yer aldığı resimlerinde konu adeta parçalanarak tüm yüzeye dağılır. Kent içinde kendi yaşam alanlarını kurmaya çalışan sokak hayvanları da bu yüzeyde yerini alır. Bir restoran masasının altında, bir insanın kucağında, hayvanat bahçesindeki bir kafesin önünde, ağacın altında sarılmış oturan insanların yanında, Arnavut kaldırımda yürüyen kadınların etrafında, renkli çiçeklerle dolmuş bir vazonun yanında, sahnedeki şarkıcıların ayak ucunda, yeşil bir peyzajın karşısında, dolunaya nazır durmuş gece karanlığında ve Burak’ın daha nice yapıtında kediler vardır. Kediler Burak’ın resimlerine, soğuk ve karanlık renklere rağmen canlılık, sıcaklık ve yaşam sevinci katar. İnsanın farklı türden bir canlıyla hayatı paylaşıyor oluşunun ne kadar yüce bir duygu olduğunu kanıtlar.
Tek yaşam alanımız olan dünyayı tüm canlıların yaşam hakkına saygıyla ve sevgiyle paylaştığımız günlerin çok yakın olmasını eminim ki hepimiz diliyoruz. Hayvanların yaşam alanı resimler değil doğadır. Tüm insanların bu farkındalığa bir an önce ulaşmasını umuyorum.
Paylaş