Paylaş
En başından söylemekte fayda var, sonra alınma/gücenme olmasın. “Bu kadar okuduk okuduk zaman kaybıymış,” denmesin. Yazım yine yeni yeniden (pek çok yazım gibi) hatunlar için. Ama evli ve çocuk sahibi olmayı düşünen hatunlar için.
Düşündüm, düşündüm... Bunca bebek isteyen hatun var etrafta. Onlar için “bebekli evlilik” üzerine bir yazı yazayım istedim. Anne olduğum mucize günden beri yaşadıklarımı düşündüm. Bir de evlilikten, bebekli hayattan bîhaber bekarlık günlerimi...
Etrafımda hiç bebeği olan bir yakınım olmadığı için bebek sahibi olmanın “gerçekten” ne demek olduğunu anlamanın mümkün olmadığını, genel olarak da herkesin bebek sahibi olmanın güzelliklerinden bahsettiğini farkettim sonra. Zorluklarını paylaşanlar da sadece birkaç kelimeyle anlatıp “Dünyanın en güzel duygusu,” cümlesiyle biritiyorlardı. Ben de dedim ki, bunu deneyimlemiş biri olarak bir yazı da ben yazayım. Her ne kadar dünyanın en güzel hissi olsa da, tarafsız yazayım. Yazayım ki bebeksiz insanlar bunları da bilsin. Alın size bebekli hayat:
Uykunuzu alıp kendiliğinizden hem de normal bir saatte uyandığınız günlere bir “Elveda!” deyin çünkü o günler artık tamamen geride kaldı. Gecenin yarısıymış, bitkinlikten bitap düştüğünüz bir anmış dinlemez bu minik canavarlar! Ya da siz istediğiniz kadar anlatın, anlamazlar ki! Duyacağınız cevap bir öncekinden daha yüksek ve gür bir sesle en kocamanından bir “Ingaaaaaaa!” olacaktır o kadar.
Hastalanmak, kocanıza naz mı yapmak istiyorsunuz? Geçmiş olsun! Hem hastalandığınız hem de naz yapabilme umudunuzu koruduğunuz için. Zira bu bile bir başarı. Ama şimdi burnunuzu mu sileceksiniz, yoksa baş ağrınız için kafanıza yemeni mi bağlayacaksınız ne yapacaksanız yapın da gidip bir an önce bebeğinizi emzirin. Çünkü hastalanma hakkınız bile yok!
Tuvalete girince uzuuuun süreler girip keyif mi yapıyorsunuz? Aynen devam edin derim. Zira sifona basmaya bile fırsat bulamadan fırlayarak çıkacağınız günler pek yakındır. Haa! Bir de, her girdiğinizde mutlaka şöyle sesleniyor olacaksınız: “Geliyorum anneciiimmmm! Bi’ saniyeeeee!”
“Allah’ım çok boş zamanım var, bugün ne yapsam?” diye haylaz haylaz dolanıyor musunuz? Hatta boş zamanlarınızın fazlalığından canınız mı sıkılıyor? Oturup uzatın işte ayaklarınızı kardeşim. Gerekirse boş boş, hiçbir şey yapmadan tavanı seyredin ama dinlenin. Bugünleri mumla arayacaksınız!
Hobileriniz mi var? Tek bir kelimeyle açıklayabilirim durumunuzu: Unutun! Zira çok uzun bir süre yanına yaklaşamayacaksınız...
Evin temizliği için yardımcı kadın bulmakta zorluk mu çekiyorsunuz? Bu hatun kişiler de amma çok para talep ediyor diye bir düşünce mi geçiyor aklınızdan? Siz fahiş ücret istemek ne demek muhtemelen henüz görmediniz bile. Doğurun, bakıcı tutmaya kalkışın. Hatta üşenmeyin, bir tane doğururken ikiz doğuruverin de görün bakalım fahiş ücret neymiş?
Spor yapmaktan mı hoşlanıyorsunuz? Bir kulübe üyeliğiniz mi var? Bundan böyle bebeği kucakta taşırken, eğilip altını değiştirirken, puseti indirip kaldırırken, araba park etmiş, ağaç dikilmiş kaldırımlarda bebekle yürümeye çalışırken, tuvaletten fırlayıp koşarken epey spor yapacaksınız zaten. Üyeliğinizi iptal ettirin bence. Paranıza yazık olmasın.
Gezmeyi çok mu seviyorsunuz? Bundan sonra gezmekten anladığınız tek şey markete gitmek olabilir. Dikkat!
Sosyal olmayı mı seviyorsunuz? Sosyallik anlayışınız akıllı telefonunuz aracılığıyla yapacağınız telefon görüşmeleri, tivitırdan atacağınız üç-beş tivit, facebook’tan yapacağınız birkaç beğeniyle sınırlı kalabilir. Demedi demeyin. (Buna bile şükredenler gördüm!)
Her şeyi sizden iyi bilen tüm anneler, çarşıda-pazarda-yolda-evde-parkta-toplu taşıma aracında-asansörde kısacası orada burada her yerde size akıl verecek, buna hazırlıklı olun. Eeee, ne de olsa o sizden önce doğurmuş! Her şeyi sizden iyi biliyor!
İşe gitmemek / birkaç saat geç gidebilmek için bahaneler uydurduğunuz oluyor muydu? İşe gitmemek diye bir şeyin olmadığı, kendinize ayırabileceğiniz zamanın dakikalarla sınırlı olduğu bir dünyaya adım attınız! İş zaten evde!
Patronunuzdan şikayet mi ederdiniz? Bacak kadar bile olmayan boyuyla, sürekli mıkırdanan, en ufak mutsuzlukta bağrınan, konuşamayan, hem de her dediğinizi anlamayan bir sıpa sizin patronunuz artık!
Eskiden çalıştığınız iş yerinde fazla mesaiden mi şikayet ediyordunuz? 7/24 çalışacağınız yeni mesleğinize en kısa zamanda ayak uydurabilmenizi dileriz. Aramıza hoş geldiniz!
Peki... Hâlâ ve tüm okuduklarınıza rağmen “bebek de bebek” mi diyorsunuz? İyi yapıyorsunuz! Neden mi? Tüm bunlara rağmen “Değer mi?” diye bana soracak olursanız cevabım: Değer! Her şey, hepinizin gönlüne göre olsun...
Paylaş