Umutsuz İş Kadını
Umutsuz İş Kadını
Umutsuz İş Kadını

Allah’ın Sopası

Tecrübeyle sabittir; Allah’ın sopası yokmuş. 'Umutsuz İş Kadınıyım' diye bas bas bağırıp çalışma hayatına dair ona buna verip veriştirirsen Allah bir gün seni çarparmış; eski günlerini bile özler olurmuşsun.

Haberin Devamı

Tecrübeyle sabittir; Allah’ın sopası yokmuş. 'Umutsuz İş Kadınıyım' diye bas bas bağırıp çalışma hayatına dair ona buna verip veriştirirsen Allah bir gün seni çarparmış; eski günlerini bile özler olurmuşsun. Nasıl mı? İşte aynen böyle:

İş yerinde en azından bilgisayar başında, poğaça moğaça artık Allah ne verdiyse bir şeyler tıkınıyormuşsun sabahları. Hiç olmazsa adı kahvaltıymış; yani sabahları midemize bir şeyler giriyormuş. Ama biz yine de burun kıvırıyormuşuz poğaçayla/açmayla yapılan kahvaltıya. Peki neymiş? Gün gelirmiş Allah, alt tarafı poğaça deyip hor gördüğün nimete kıvırdığın o burnunu koparır, seni bir parça poğaçaya bile muhtaç edermiş… İkiz annesi olduğunda bebeler saat kaçta izin verirse o zaman kahvaltı edilirmiş…

İş hayatın sırasında “Ayyy, 200 gram fazlam var şekerim, diyete başlamalıyım,” diyen ağzını Allah çarpar, aynada doğum sonrası kilolarına bakakalırmışsın. İçine giri giriverdiğin daracık pantolonlar, etekler hiçbir zaman tekrar giyilmeyeceklerini bildikleri halde dolabında öylece bekleeer dururmuş. Eskiden sadece evde giydiğin, birlikte televizyon karşısında uyuyakaldığın sevgili eşofmanların artık löp löp kilolarını kamufle etmek için kullandığın milli kıyafetin oluverirmiş. Zaten yeni kıyafetler satın almak için zamanın bile olmazmış artık. Eline geçeni üstüne geçirmeye fırsat bulamadan mağazalarda satın alıverirmişsin meğer…

Haberin Devamı

Eskiden dip boyaları gelmiş kadınları gördüğünde attığın ok gibi bakışlar, gün olur bumerang gibi sana saplanırmış. O oklar, aylardır boya yüzü görmemiş rezil ötesi kafandaki beyazları gören kadınlar tarafından sana fırlatılır olduğunda “Ama benim ikizlerim var. Değil saç boyatmak tuvalete bile gitmeye zamanım yok” numaralı yavru köpek bakışının hiçbir işe yaramadığını acı tecrübelerle öğrenirmişsin.

Bakımlı olmanın, makyaj yapmanın, manikür-pedikürün kıymetini hatırlatırmış Allah sana… Aynaya baktığında gördüğün şey insandan çok maymuna benzermiş zamanla…

Mesaiye kalmanın bile aslında yorucu olmadığını mesai saatlerin 7 gün 24 saat olarak revize edildiğinde farkedermişsin meğer. Sabahları uyuyakalıp işe geç gitmenin bile ne büyük bir kaçamak/özgürlük/hak olduğu dank edermiş kafana. Çalışırken çalan alarmı duymazdan gelip beş dakika daha tatlı tatlı uyuyabilmenin ne büyük nimet olduğunu, karga şeyini yemeden bebelerin ağlayışlarıyla uyandığında, yatağından ok gibi fırlarken farkedermişsin.

Haberin Devamı

Bebeler küçücük olduğu için dışarıya çıkamayıp iyiden iyiye asosyal olduğunda bir kez daha çarparmış Allah tokadını. Hatırlatırmış sana karşılaştığında nereye saklanacağını bilmediğin, köşe bucak kaçtığın, görmezden geldiğin insanları. Onlarla edeceğin iki lafa bile muhtaç kaldığında anlarmışsın onların kıymetini, asosyalliğin ne demek olduğunu. Kendini iş yerinin sosyal paylaşım mekanı olan kadınlar tuvaletini özler bulduğunda içini çekermişsin.

İşi bir saatliğine de olsa asabilmeyi, öğle yemeğinden işyerine yarım saat geç dönmeyi özlermişsin meğer. Neymiş? Yarım saat adam olana çokmuş!

Çoğu zaman hiçbir sonuca bağlanmayan, çalışırken senin de zaman kaybı olarak gördüğün toplantıları bile mumla arar olurmuşsun poponu koyup iki dakika dinlenmeye vakit bulamayınca.

Haberin Devamı

Neymiş? Büyük konuşmamak lazımmış. Allah’ın sopası yokmuş!