Paylaş
Pasif agresyon, bir durum ya da bir kişiye karşı bireyin kendini ifade edemeyip yeni savunma sistemleri ortaya koymasıdır. Böyle durumlar karşısında inatçı davranabilir, direnç gösterebilir ya da kayıtsız kalabilir. Bu davranış örüntülerini sıklıkla ve yaygın olarak kullanıyorsa o zaman pasif agresif kişilik yapılanmasından söz edilebilir.
Bu kişiler iletişim ve etkileşim karşısında kızgınlıklarını, inatçılıklarını kendilerine ait metotlarla dışa vururlar. Pasif agresif kişilik özellikleri çocukluk çağında çoğu zaman anne baba tutumları ile şekillenir. Duygusunu ifade etmek, ne istediğini söylemek yerine onların olurunu almaya çalışarak, olumsuz duygularını ifade etmekten kaçınırlar. Genelde susarak, erteleyerek ve unutarak tepki gösterirler. Pasif agresif kişiler inatçılıklarıyla nam salmışlardır.
Mesela ödevini yapması konusunda zorlanan çocukların yanlış sayfayı yapması ya da unutması sık karşılaşılan bir durumdur. Çünkü ödev yapmak istemiyordur ancak anne babaya da karşı koyamamıştır duygularını bu şekilde ifade etmiştir. Bu karşı durma davranışı ergenlikte anne babaların onaylamadığı davranışları tercih etme biçiminde ortaya çıkar. Çatışmadan kaçınılır ama onaylamadıkları bir meslek ya da politik görüş benimsenir. Duygularını ifade etmekten kaçınan ve içe dönen, öfkelerini farklı metotlarla dışa vuranlar yaş ilerledikçe iki önemli özellik geliştirirler: İnatçılık ve sorunların dışsallaştırılması. Hayatı, olanı ya da olmayanı hep başkaları üzerinden okurlar. Şikayetlerin ve eleştirilerin sonu gelmez, başlarına gelen her ne ise kendisinden değil etrafından kaynaklanır. Bunula baş edebilmek için çoğu zaman fazlasıyla eleştirel ve küçümseyici bir bakış açısı sergiler.
Çift ilişkilerinde ise ilişki yürütmek çok zor hale gelir. Unutulan randevular, asılan suratlar, ‘’Bir şey yok, iyiyim demeler, itiraz etmeme fakat kabul de etmeme gibi tutumlar ilişkinin puzzle çözme tadında yaşanmasına neden olur. Sesli sessiz çatışmalar artar, diğer partnerin de agresyonu beraberliği yıpratmaya başlar. Ya da’’ öğrenilmiş çaresizlikle’’ olaylar kabul edilir, anlamını yitiren bir ilişki sürdürülür.
Görev paylaşımında sessiz kalan kişi işleri aksatır, yavaşlatır adeta çalışma ortamı sabote edilmiştir. Hayatı kendilerine ve çevrelerine güçleştirirler. Bu durum hem kendisinin öfkesini yükseltir, hem de geliştirdiği savunmalarla çevresini yokuş yukarı sürükler. Duygu ya akmaz ya da nasıl akacağını bilemez, kaçar, küser, ‘’yok bir şeyim’’ der yan yollara sapar.
• Duygularınızı açık ve net olarak ifade edin, karşınızdakini de bunu yapması için yüreklendirin.
• Hangi duygu çıkarsa çıksın kabullenin, duyguları değil davranışları tartışın.
• Öğrenilmiş çaresizlik açmazına düşmeyin, öğrenmeyin, söylemek istediğini net bir şekilde ifade etmesini destekleyin eğer hala yapamıyorsa hissettiklerinizi paylaşın.
• Karşılıklı paylaşımların önemini vurgulayarak olumsuz duygularını aktarabilmesi için yüreklendirin.
Klinik Psikolog Deniz Sevinç
Paylaş