Paylaş
Erkek ağlamaz, erkek “karı” gibi gülemez vb. cümlelerini hepimiz biliriz. Bu cümleler erkek için “aşk”a “şefkat”e ihtiyacı olduğunu saklamasını tembihler. Bu erkeğin isteklerini, duygusal taleplerini söylemesini ketlemekte dolayısı ile bu ketleme cinsel yaşamdaki rollerine de yansımakta.
Erkek doğduğu günden beri başarı hedefli yetiştirilmekte. “Aslan oğlum” dolayısı ile cinsel yaşamda haz ve hazzın paylaşımına odaklı değil performans odaklı bir yaşama odaklanmasına dönüştürülür. Olabilecek bir “başarısızlık” erkeğin kendi ile ilgili imajını zedeleyecektir. Bu kaygı ile tesadüfen bir aksaklık yaşanması hali ile bu aksaklık kalıcı olabilmektedir.
Bu yargı kadının istek ve arzularını dile getirmesinde, cinsel yaşamda katılımcı aktif rol almasında durdurucu etken olur. Erkek için de sürekli etkili ve üstün tutum geliştirme zorunluluğu yaratır. Aktif, katılımcı kadına olumsuz bakış açısı geliştirmesine neden olur. Cinsel alan, iki kişinin gönüllü ve haz almak için oluşan doğal motivasyonlarla yaşanabilecek keşif alanı iken... yargılar altında kuralları kişinin koyduğu belirsiz bir ringe dönüşebilir.
Bu yargı, koşulama belki de erkek için en ağır olanıdır. Cinsel istek duymadığı durumlara zorlamak. Cinsel istek duysa da duymasa da cinselliğini ilişkiye girme zorunluluğu olarak yaşamak.
Erkeğin cinsel istekliliği ne olursa olsun cinselliğe hep hazır olmasını beklemek; erkeğin beğenilerini, duygularını göz ardı etmektir. Kadın açısından bu inanışsa, erkeğin kendisine her yaklaşımında cinsel ilişki talep ettiğini kanısı uyandırır.
Bu yanlış inanış kadını en mağdur eden, ömür boyu cinselliğini yaşamaktan, talep etmekten, kendinden bile utandıran bedeli ağır bir inanıştır. Bu inanışa göre cinsellik kadın için zevk verici değildir. Görev icabı yaşanır. Toplumumuzda kız çocukları bu bakış açısı ile yetiştirilir. Kız çocuğunun cinselliği keşfi engellenir. Bu baskı ile yetişen kadın, cinsel isteğini ortaya koymakla orgazmı keşfetmekte, kendi bedeninin haz duyması, cinsellikten haz duymakta ketlenir. Utanma, kaçınma, isteksizlik vb. durumlarla karşı karşıya kalır.
“Ununu eleyip eleğini asmak” deyimi bize çok tanıdık gelir. Evet yaşla birlikte biyolojik açıdan cinsel yaşam da olumsuz etkenler olabilir. Ama yaşlılıkta da aktif cinsel yaşam mümkündür.
Sağlık sorunlarının dışında, yaşlılıktaki cinselliğe en büyük ket kültürel olarak vurulur. Cinselliğin cinsel isteğin sıklıkları azalabilir ama haz almaya, uyarılmaya devam eden bir beden vardır. Sağlıklı bir ruh ve beden sağlığı için her yaşta cinsel yaşam devam eder, etmelidir.
Kadına yönelik bir yanlış inanış daha. Üreme ile cinsel yaşamı bir tutan toplumsal bakışın sonucu ortaya çıkmıştır. Oysa menopoz dönemi kadın için sadece üremeye yönelik yumurtlaması sonlanır, cinsel yaşam açısından istenmeyen gebeliğe yönelik risk ortadan kalkar. Kadın gebelik kaygısından ve aylık periot sıkıntısından uzak daha özgür bir cinsel yaşam yaşayacağı döneme girmiştir. Bedensel ve ruhsal olarak yeni keşiflere ve hazlara açıktır.
Yanlış inanışların kadın/erkek açısından en yaygın olduğu toplumlar; cinselliğin tabu olduğu, kadın ve erkeğin toplumun her alanında dolayısı ile cinsellik alanında da eşitsiz olduğu toplumlardır. Kadına ve erkeğe cinselliği tabu haline getirmek ruh sağlığı açısından ciddi riskler içerir. Bireyin mutsuz, tatminsiz ve agresif olması kaçınılmazdır.
Daha da önemlisi bu yanlış inanışlar ve tabular toplumsal anlamda çöküşe neden olmaktadır. Cinsel suçlar artmakta, sapkınlıklara neden olmaktadır. Asıl olan eğer toplumsal bir ahlak arayışı ise bireylerin rızaya dayalı sağlıklı cinsel yaşamlarının olması önemlidir. Tek tanımla, sınırları üst kurumlar ve kurallarla belirlenmiş bir cinsel yaşamdan söz edilemez.
Cinsellik konuşulmalı, cinsel sağlık bilgileri öğretilmeli, çocuğun ve gencin sorularına cevap verilmeli, seçimlerine saygı gösterilmeli, kadın ve erkeğin istek ve arzularına eşit ölçüde saygı duyulmalı.
Bütün bu tabuların yanı sıra bir de cinsel yaşam alanına ilişkin yanlış inanışlar vardır
Bu yanlış inanış birçok kadının ciddi anlamda isteksizliğe sürükler. Erkek bu inanışla hedefini sadece cinsel birleşme olarak görür. Sevişme için cinsel birleşme dışındaki dokunma, okşama, öpme, uyarılmaya yönelik davranışları göz ardı etmeye yöneltir. Cinsel ilişki de duygusal alanında tatmin olması, sıcaklık yakınlık hislerini de kapsar. Bu noktada kadın birleşmeye yönelik yaşanan sevişmede hayal kırıklığı yaşar, bu da kadını sevişmekten kaçınma hareketine götürür.
Bu noktada erkek, daha cinsel yakınlaşma başladığında odağını penise ve onun ereksiyonuna kilitler. Bu durum kaygı artırıcı olur ve ereksiyon sıkıntısına yol açar. Cinselliğin hazzını göz ardı eden bir yanlıştır. Uyarılma için önemli olan spontanlığı, konsantrasyonu bozar. Bu nedenle bu inanış çiftin kendine ait bir ritm oluşturmasını engeller.
Sevişme ve cinsel birleşmeyi sürekli orgazmla sonlandırma çabasına ve bu orgazmı aynı anda gerçekleştirme çabasına sürükler. Oldukça kaygı artırıcı, sevişmeyi ve onun hissettirdiklerini bir ana sıkıştırma çabasına işaret eder. Yorucu, hayal kırıklığı yaratıcı ve olumsuz hisler uyandıran sonuçlar getirir. Birlikte orgazm yaşanmadığında yetersizlik duygusu oluşur. Birlikte orgazm süreç içinde tesadüfen yakalanabilen anlardır. Aynı anda orgazm şart değildir. Erkeğin her kadını nasıl mutlu edeceğini bilmesi, cinsel ilişkiyi erkeğin başlatması gerekliliği, sevişmeyi kadın başlatırsa ahlaksız kadın olacağı gibi inanışlar.
Erkek her zaman cinsel ilişkiye hazır olmalıdır yanlış inanışının yansıması olan bu halin çiftin ilişkisinden bağımsız da olabileceği unutulmamalıdır.
Sevişmeye davette hayır denmeyeceği, sağlıklı olanın kadının cinsel birleşme ile orgazm olmasıdır vb. inanışlar ve yargılar cinsel yaşamımızı yaralamış, engellemiş ve tatminsiz bırakmıştır.
Kurallarla ve gerçek olmayan bilgilerle sınırlandırılmış kadın/erkek cinsel yaşamı, cinsel birleşmeyi çoğunlukla olumsuz anılarla yaşamaktadır.
Kadınlar istek ve arzularını rahat dile getiremedikleri gibi, sevişme sırasında eşini yönlendirme, duygularını paylaşma konusunda utangaç, çekingen kaldığından orgazmla ilgili sıkıntılar yaşamaktadır.
Çoğu kadın cinsel birleşme sırasında orgazma ulaşamamaktadır. Kadın için orgazm sıklıkla klitoral uyarılmayla yaşanabilmektedir. Birleşme sırasında klitorisi uyarılmayan kadın orgazmı yaşayamayabilir. Bu sıklıkla yaşanan bir sorundur. Bu sorunun devamı kadının kendini eksik hissetmesine yol açar ki; kadının isteksizliğine cinselliğe daha mesafeli bakışına neden olur.
Cinselliğe, cinsel yaşama dair düşünce, tutum ve davranışlarımızı sadece cinsel kimliklerimiz ve güdülerimiz belirlemez. Öncelikle toplumsal yüklemeler, kurallar ve bilgiler şekillendirir. Toplumsal kurallar doğru bilgilere oturmazsa ortaya tarafları mutlu etmeyen, tatminsiz eksik ve yalnız hissettiren yaşantılar çıkar.
Çocukluktan başlayan bir süreçtir cinsellik, sonlanma yaşı yoktur. Yani “yaş 70 iş bitmiş” sözü erkek/kadın içinde geçerli değildir. Libido yaşam enerjisidir. Cinsel dürtüler ve haz talebi insanın doğal akışında yaşamın her alanında toplum ne derse desin kesin bir gerçekliktir.
Klinik Psikolog Ayşe Kayhan
Paylaş