Paylaş
İdarenin varsayımlarını tek düze uygulayan, eşe veya akrabalara yapılan taşınmaz devirlerini bağışlama sayan ve gerçekten satış yapıldığı iddiasını ispat imkanı vermeyen ölçüsüz kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, kanuni karinenin aksi ileri sürülemediği ve ispat edilemediği için somut durumların dikkate alınamadığını, kimi hallerde tasarrufa konu malın değerinin tam veya fazlasıyla ödenmiş olabileceğini, tasarrufun alacaklılarının da menfaatine yönelik olabileceği, alacaklılarının her durumda zarar görmeyebileceğini hatta belki alacaklarına kavuşmalarını kolaylaştırabileceği ihtimallerini hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmadığının altını çizerek taraflara bu ihtimaller hakkında iddia ve savunmada bulunma ve bu iddialarını ispatlamaya yönelik delil, bilgi ve belge sunma imkanı vermediğini vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanması zorunlu olduğundan, iptal kararı gereğince tasarrufun bağışlama hükmünde kabul edilip edilemeyeceği üzerinde etkin bir karar olacaktır.
Başta derece mahkemeleri olmak üzere ilgili makamlar, borçlunun belirtilen derecelerdeki hısımları ve eşiyle arasındaki ivazlı tasarrufların, gerçekten mal kaçırmaya matuf olup olmadığı, borçlunun iyi niyetli olup olmadığını zaten muvazaa kavramından aşina olunan faktörle her bir somut olayda ele almalıdır.
Anayasa Mahkemesi değerlendirme yaparken, itiraz konusu kuralın kamu yararı amacına yönelik olmasını yeterli bulmamış, elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilke yönünden de değerlendirmiştir. Yani bir yasa maddesinin sadece kamu yararına uygun olması, Anayasa’ya ve hukuka uygun olduğu anlamına gelmemektedir.
Anayasa Mahkemesi; ivazlı tasarrufun bağış olarak kabul edilerek iptal davasına konu edilmesi hâlinde işlemin diğer tarafının ödediği bedel tutarınca zarara uğramasının mümkün olacağı göz önünde bulundurulduğunda, tarafların mülkiyet hakkının kendilerine sağladığı tasarrufta bulunma yetkisine sınırlama getirildiği, ayrıca, söz konusu tasarrufların hukuken nasıl nitelendirileceğinin bu hususta bir tartışma yapmaya imkân vermeksizin doğrudan kanunla belirlenmesinin, yargılama sırasında savunma yapmayı anlamsız kıldığı ve taraflardan birine diğerine nazaran önemli bir avantaj sağladığı, bu şekilde kuralla silahların eşitliği ilkesine de sınırlama getirildiği tespitlerinde bulunmuştur.
Paylaş