Paylaş
Anne: Defne’ciğim bugün ofise erken gitmem lazım. Şimdi oyunu bitirip hazırlanalım tamam mı?
Defne: Ben bir yumurta daha istiyordum.
Anne: Peki, hemen gidip bitirmelisin öyleyse. Mehtap ablan hazırlamış. Ben de geliyorum.
Defne: Peki.
(Sofraya oturulur, Anne yumurtayı kesmeye başlar.)
Defne: Ama ben senin yapmanı istemiyorum. Neden dokundun?
Anne: Tamam dokunmuyorum, sen bitir lütfen.
(Defne uzun bir oyalanmayla yumurtayı bitirir ve sıra giyinmeye gelir.)
Anne: Defne’ciğim ben hazırlanıyorum. Sen de Mehtap ablanla giyinmeye başla olur mu, çıkmamız lazım hızlıca. Sen okula ben ofise yetişeceğim.
Defne: Bak ben ne kadar hızlı scooter’a biniyorum.
(Anne hazırlanıp, bir sürü uyarıda bulunduktan sonra Defne scooter’ı bırakıp ancak giyinmeye başlar.)
Defne: Çiçekli çorabımı giyeceğim. Bu, olmaaaaz.
Anne: Peki.
Defne: Dur! Melis bebek de benimle giyinsin…
Anne: Kızım geç kalıyoruz, ne giyeceğini hemen gösterir misin? Mehtap! Melis bebeği gördün mü?
(Sayısız bahane ve oyalanmanın sonunda hedeflenen vakitten neredeyse 30 dk sonra arabaya binilir, okula ucu ucuna yetişilir, anne ofise gecikir.)”
Eminim bu sahne pek çok aile için tanıdıktır. Oyalanma, ebeveynlerin çocuklarında en sık şikayet ettikleri konulardan biridir. Çocuklar genelde sabahları okula gitmek için giyinirken, yemeğini yerken, akşam uykuya gitmeden önce ya da ona verdiğiniz diğer başka işlerde sürekli sallanırlar.
Oyalanmanın aslında birçok sebebi vardır. Bazen sebep, çocuğun yanlış yapıyor olması değil ebeveynin beklentisinin gerçek dışı olması olabiliyor. Ebeveynler olarak 4 yaşındaki çocuğumuzun bizim teşvikimiz ve desteğimiz olmadan giyinmeyi başarabileceğine inanabiliyoruz ve genelde ona yeterli süreyi tanımıyoruz.
Öncelikle bilmeliyiz ki küçük çocuklarda zaman kavramı oturmamıştır. Çocuklar 9-10 yaşından önce vaktin geçtiğini tam anlamıyla hesaplayamadıkları için önceden plan yapma ve plana göre hareket etme kapasitesine sahip değildir. O bakımdan ebeveyn yardımı olmadan dakik olmalarını beklemek aslında hatalıdır.
Oyalanmada etkili diğer faktör ise çocuğun mizacı olabilir. Bazı çocuklar yapı olarak yavaş, ağırkanlı olabiliyorlar ya da dikkatleri kolay dağılabiliyor ve verdiğiniz işleri kolayca unutuyor, nihayete erdiremiyorlar. Bazı durumlarda da oyalanmanın sebebi; çocuğun okula gitmek, ebeveynden ayrılmak ya da hoşuna gitmeyen bir işi yapma zorunluluğu gibi olumsuz bir tecrübeyi öteleme çabası olabiliyor.
Genelde çocuk oyalanmaya başlayınca ebeveynin gerginliği ve baskıcı tavrı artar. Bu durum da ebeveyn ve çocuk arasında bir güç mücadelesine dönüşerek bir kısırdöngü şeklinde sallanmanın daha kalıcı hale gelmesine sebep olur. Çocuklar oyalanarak bizden bağımsız hareket edebildiklerini ispatlamış olurlar. Yani oyalanma çocuklar için, bizi düşürdükleri çaresiz ve zorlu pozisyondan beslenen bir güç gösterisidir aslında. Biz çaresiz halde hazırlanmadığı için çocuğumuzu yönlendirip, uyarıp hatta kızıp durdukça çocuğumuzun giyinmek yerine giyinmeme davranışını yanlışlıkla ödüllendirmiş oluruz. Olumsuz anlamda da olsa oyalanma haline yönelen bu ebeveyn ilgisi, oyalanma davranışını pekiştirir.
Çocuğunuzun olumsuz değil olumlu davranışları dikkat çekiyor olmalı. Hazırlanma sürecinde oyalandığı anları görmezden gelmeye çalışıp, katılımcı olduğu her küçük adım için onu övgüyle desteklemeye çalışırsak yol alabiliriz. Örnekte, Defne hazırlama sürecini uzatmış ama en azından oyunu bırakıp mutfağa gitmeyi sonra giyinme kısmına geçmeyi kabul etmiş ve kıyafet tercihlerini söyleyerek okul için hazırlanmaya başlamıştır. Bu durumda, “Sen böyle oyunu bırakıp mutfağa hemen geldiğinde çok mutlu oluyorum.”, “Aferin, ne kadar güzel seçiyorsun kıyafetlerini. Okul için çok uygun olmuş bunlar.” gibi övgüleri birkaç dakikada bir kullanmalıyız.
Giyinme işini bir oyuna dönüştürmek hızı arttırabilir. Elbette ki hazırlanma süresinde ebeveynin de bir yandan tamamlaması gereken birçok iş vardır ve o yüzden konunun oyuna dönmesini istemeyiz ama oyuna dönüştürmek hızı gerçekten arttırabilir. Örneğin, “Ben 20’ye kadar saydığımda bakalım giyinmiş olacak mısın?” ya da “Şimdi giyinme şarkımızı açıyorum, şarkıyla beraber odaya yürüyüp kıyafet seçiyoruz.” diyerek oyunlar kurmak hem çocuğunuzu hızlandırıp hem de süreci eğlenceli hale getirecektir.
Çocuğunuza oyalanmanın doğal olumsuz sonucunu yaşatabilirsiniz. Yani oyalandığı için süre dolduğundan dolayı kahvaltısını tamamlayamamak, arabada giyinmek zorunda kalmak, hatta okula pijamayla gitmek gibi doğal olarak karşılaşılan olumsuz tecrübeler çocuğa bir ya da iki kez yaşatılabilir. Bu yaklaşım genelde çok etkilidir ve aslında çocuğa ceza vermek değildir. Yapılan yanlış davranışın mantıksal, neden-sonuç bağlantısı kurulabilecek doğal olumsuz sonucunu anlamasını sağlamaktır. O bakımdan, kendi seçimiyle doğru davranışa yönlenebilen öz-kontrolü yüksek bir çocuk yetiştirebilmenin temelinde yatar. Ancak bu uygulamanın işe yaraması için önceden çocuğunuza net şekilde, vaktinde hazırlanmazsa ne ile karşılaşacağını açıklamış olmalısınız.
Küçük çocukların aktiviteden aktiviteye geçiş yapabilmek için bol vakte ihtiyacı vardır. Özellikle bazı çocuklar sabah uyanmakta zorluk çekebilir, tam anlamıyla ayılana kadar keyifsiz, mızmız olabilirler. Böyle bir çocuğunuz varsa akşam erken yatmasına özen göstererek sabahları 1 saat kadar erken uyandırabilirsiniz. Çocuğunuzun olumsuz ruh hali geçene kadar evde kalabilecek süresi olsun. Ayrıca aktiviteler arası geçiş yaparken önceden zaman hatırlatması yapmak faydalıdır. “10 dk sonra yatağa gitme vakti.” ya da “5 dk sonra alarm çaldığında oyuncakları toplayıp yatağa gitme vakti gelecek.” gibi hatırlatmalar yapılabilir.
Uyku ve uyanma vakitleri, yemek yeme şekli vb. günlük konularda rutinler oluşturmak, çocukların öngörülebilirlik ihtiyacına hitap eder, güvende hissettirir ve beklentileri anlayıp uyumlu davranmalarına katkı sağlar. Akşam ve sabah rutinlerinizin ne olacağını belirleyin. Akşam için şöyle bir sıralama düşünebilirsiniz: Önce süt içerek aydınlık ortamda kitap okunur, sonra tuvalete gidilir, sonra dişler fırçalanır, pijamalar giyilir ve herkese iyi geceler diledikten sonra ışıklar kapatılır yatılır. Sabahları da 7’de kalkılır, banyoya gidilir, biraz oyun oynanır, kahvaltı edilir, dişler fırçalanır, biraz daha oyun oynanır ve oyuncaklara iyi günler dileyerek evden çıkılır şeklinde net bir sıralama yapmaya çalışırsanız çocuğunuzun uyumu artar.
Hazırlanma hızını arttırmak ve ortama neşe katmak için bir diğer yöntem de kendi kendinize düşüncelerinizi yüksek sesle söylemek ve bu şekilde hem çocuğunuza örnek olmak hem de mesaj vermektir. “Bugün, harika bir gün. Birazdan arabaya binip müzik dinleyerek işime gideceğim, çok keyifli olacak. İlk önce giyinsem iyi olur.” ya da “Biran önce giyinirsem rahat rahat evden çıkabilirim, kızımı okula bırakırken onunla sohbet edecek bol bol vaktim olur.” gibi şeyleri çocuğunuzun da duyabileceği şekilde kendinize yüksek sesle söyleyebilirsiniz.
Hazırlanmayla ilgili beklentileriniz çocuğunuzun yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmalı. Çoğu çocuk 4-5 yaşından önce kendi kendine giyinebilme seviyesine gelmez. Ertesi gün giyeceği kıyafetleri akşamdan seçmek ve dışarı çıkarmak faydalı olabilir. Okulöncesi yaştaki çocuklar içim giyinmenin tamamlanması 30 dk gibi bir süre gerektirebilir. Giyinmeyi öğrenme 2-3 yaş civarı başlar ve tam anlamıyla giyinmeyi başarmak 2-3 yıl sürebilir. Yani sabırlı olmalısınız. Ayrıca 3 yaşında giyinmeyi yeni öğrenen çocuğunuz için mutlaka büyük ve rahat kıyafetler seçmelisiniz. Giydirme işlemine siz başlayın ama o tamamlasın. Örneğin, pantolonun paçalarını ayaklarına soktuktan sonra çocuğunuzun yukarı kadar çekmesine izin verin. Bu şekilde adım adım zaman içinde tüm işi kendisi başarabilir hale gelecektir.
Son olarak neden bu kadar telaşlı olduğunuzu anlamaya çalışın. Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışırken, acele ederken çocuğumuzdan keyif almayı, onun yeni öğrenmeye başladığı şeylerdeki küçük başarılarını görmeyi ve takdir etmeyi atlayabiliyoruz. Sürekli acele etmek çocuk gelişiminde stres yaratabilir ve çocuğunuzun sosyal-duygusal gelişimini zedeleyebilir. Biraz yavaşlayıp çocuğumuza ve kendimize daha fazla zaman tanımaya ne dersiniz?
[fotogaleri=2619,2384,2009]
Paylaş