Paylaş
Dönem ve ihtiyaçlardan bağımsız olarak tüm eğitim sistemlerinin temeli elbette ki içeriktir. Çocuklarımızı okullara yeni şeyler öğrenebilmeleri için gönderiyoruz. Okulların ve iyi bir eğitim sisteminin temel amacı bilgimizi arttırması, öğretmesi, içerik kazandırmasıdır. İçeriğin neredeyse sonsuz, çok hızlı üretilen ve kolay ulaşılabilir olduğu bilgi çağı için de bu gerçek değişmiyor. Sadece 19. YY dünyasında okulun temel hedefi bilgi vermek iken günümüzde öğrencinin bilgiyi aktif katılımla ve sosyal etkileşim içinde öğrenebilmesi ve nihayetinde yeni bilgileri diğer bilgilerle ilişkili ve anlamlı bir bütün haline getirebilmesi ön plana çıkan eğitim hedefleri olmuştur.
Bu noktada, bilgi çağına uyumlu olarak değişen eğitim sistemi ideallerinin, aileler için kafa karıştırıcı olabildiği de gözlemlenmektedir. Bilmiyorum etrafınızda birinci sınıf öğrencilerine okuma, yazma öğretme ve matematiksel kavramları tanıştırma konusunda sıkı bir programı olan okula şüpheyle bakan veliler var mı? Sanırım bu veliler 21. YY değerleri doğrultusunda çocuklara kazandırmak istediğimiz ö zgüven, yaratıcılık, işbirliği vb. ince beceriler açısından okulların temel rolü olan içerik kazandırma sorumluluğunu bir tehdit olarak görebiliyorlar.
Bu örneği 30-40 yıl öncesinin anne babaları yani günümüz büyükanne büyükbabalarına anlatırsak bizi kaşlarını çatıp net bir ifadeyle ‘Neden bahsediyorsun? Torunum tabii ki ilk dönemde okuma yazmayı öğrenecek.’ diye geçiştirdiklerini bence çoğumuz görebiliriz. Onlar için okulun okul gibi olması, içerik kazandırması, sürekli bir şeyler öğretmesi ve öğrencilerden beklentili olması hiç de şaşırtıcı ya da sorgulanacak bir özellik değildir.
Peki günümüz ebeveynleri olarak bizler okulların eğitim programlarını nasıl değerlendirmeliyiz? Öğrenciyi bilginin sadece pasif alıcısı olarak gören, ezbere dayalı, içeriği birbiriyle ya da gerçek hayatla ilişkilendirme fırsatı sunmadan, sadece sınavda göstermek üzere aktaran, sığ eğitim modellinden kaçınmamız gerektiği kesin. Ancak okulun temel işlevi olan içerik kazandırma yani bilgi vermenin, 21 YY değerleri doğrultusunda oluşturulan tüm ince becerilerin kazanılması açısından önemini de asla yadsımamalıyız. İnce becerileri tek bir prensiple açıklayalım dersek o prensip çocukların “öğrenmeyi öğrenmesi” olacaktır. Okul ise çocukların sistemli şekilde ilk kez bilgi edinme, bu bilgiyi biriktirme, sunma, kullanma, ifade etme ortamıdır. Okul ortamında bilginin merkezde olması çocukların öğrenmeyi öğrenebilmelerini istiyorsak bir zorunluluktur. O bakımdan klasik eğitimin bilgi ve içerik aktarımına dayalı yaklaşımı vazgeçilmezdir. Bunun üzerine çocuklara soru sormayı, daha derinden anlamayı, bağlantılar kurmayı, yeni şeyler öğrenmek için meraklı ve istekli olmayı aşılayacak günlük tecrübeler, sanat, spor, gezi faaliyetleri ve sosyal paylaşım ortamı da okul ve aile yaşantınızın temel parçası ise ideal sisteme yaklaşmış olabilirsiniz.
Paylaş