Paylaş
Beyin gelişimi üzerine yapılan araştırmalardan yola çıkarak, yaşamın ilk yıllarına gelişimin altın yılları dendiğini daha önce duymuş olabilirsiniz. Bebekler daha konuşamıyorken bile birçok şeyi algılayabilir, kendileriyle ilgilenen büyükler ve çevreyle anlamlı ilişkiler kurabilir, etkisi yaşam boyu süren öğrenme tecrübeleri biriktirirler. Genelde ebeveynler olarak bebeğimizi büyüttüğümüz ilk yıllarda sosyal, duygusal ve çoğu zaman zihinsel meşguliyetlerimiz o kadar çoktur ki ilk yıların insan gelişimindeki anlam ve önemini kolayca gözden kaçırabiliriz.
Bu noktada, bebeklerin ebeveynle yaşanan günlük etkileşimler ve kurulan ilişki sayesinde yaşamın ilk yılları boyunca neler öğrenip içselleştirdiğini yeni anne babaların bilmesi büyük fark yaratır. Yaşamın ilk yıllarında ebeveynle kurulan sağlıklı bağ sayesinde çocuklar dil gelişimi, zihinsel beceriler ve sosyo-duygusal gelişim bakımından etkisi yaşam boyu süren önemli kazanımlar elde ederler.
Aşağıda yaz dönemi boyunca yeni anne babalara yol gösterici olacağını umarak, bebek zihninin çok hızlı geliştiği ilk bir yılda beynin nasıl işlediği ve bu gelişimin tam potansiyelinde gerçekleşebilmesi için çevreden nasıl bir destek gerektiğine dair kritik bilgileri sunmaya çalışacağım:
Bebeğiniz, kendisine yönelik konuşup onunla yeni bilgiler paylaştığınızda bunu fark eder:
Çok küçük bebekler bile onlara bir şey göstererek ya da anlatarak dikkatini odaklamaya çalıştığınızda bunu fark eder ve uyumlu davranırlar. Eğer göz teması kurar, ismiyle hitap eder ve yüksek tonda şarkı söyler gibi bir konuşmayla iletişim kurarsanız özel bir dikkat sergilerler. Bu şekilde bolca konuşma, bebeğinizin öğrenmesini hızlandırır. Bebeğinizin bir oyuncak uzatmak, basit sesler çıkarmak, elini kolunu sallamak gibi bedensel hareketler ile başlattığı iletişim çabalarına da her karşılık verdiğinizde onun merakını ve öğrenme hevesi desteklemiş olursunuz. Göz-göze, sözel, bedensel ve karşılıklı iletişiminizi bebeğinizle daima yoğun tutun.
Bebeğiniz, sizin tepkilerinize bakarak çevrede olan biten hakkında sonuçlar çıkarır:
Bebeğiniz yeni bir durum ya da kişinin güvenilir olup olmadığını sizin yüz ifadenize ve hareketlerinize bakarak karar verir. Bebeğinizi yeni bir kişi, yer ya da durumla tanıştırırken yüzünüzde bolca gülümseme olur ve bebeğinizle bu kişiyle/burada ne kadar güzel vakit geçireceğinize dair konuşmalar yaparsanız bebeğinizin güven hissi yükselir, uyumu hızlanır. Eğer yüz ifadenizde ve ses tonunuzda endişe varsa ve davranışsal olarak sürekli bebeğinizi kontrol etme ihtiyacı duyuyorsanız, bebeğinizin alacağı mesaj bu durumun güvensiz olduğudur. Bebeğinizin yeni durumlara karşı nasıl bir beklenti geliştirmesini istiyorsanız, o şekilde bir atmosfer yaratmanız gerektiğini daima hatırlayın.
Bebekler 4-6 aylık dönemden itibaren üzgün, kızgın ya da mutlu olduğunuz zamanları ses tonunuz ve yüz ifadenizden anlayıp tepki verirler. Gülümserseniz bebeğiniz de sizi aynalayıp gülümseyerek ya da keyifli tekmelemeler yaparak karşılık verir. Eğer kızgınsanız bebeğiniz de adeta donarak oyuna olan ilgisini yitirir. Bu elbette ki hayatın gerçekleriyle uyumsuz bir şekilde bebeğinizle birlikteyken hep mutlu ve neşeli olmak zorundasınız demek değildir. Sadece, içinde bulunduğunuz duygu durumunun ister olumlu ister olumsuz olsun bilincinde olmanız önemlidir. Duygularınızın farkında olursanız onları yönetebilme ve ebeveynlik gibi çoğu zaman zorlu duyguları da beraberinde getiren stresli bir süreçle başa çıkabilmeniz kolaylaşır. Duygusal farkındalığınız bebeğinizle kuracağınız olumlu etkileşimlerin temelidir.
Bebekler 3-5 aylık gibi erken bir dönemden itibaren mutluluk, üzüntü, kızgınlık, ilgi ve heyecan gibi pek çok duygu sergilemeye başlarlar.
Bebeğinizin yüz ifadesini, jestlerini ve seslerini takip edip sergilediği duygulara uyumlu cevap vermeniz ‘duyarlı ebeveynlik’ olarak tanımlanır ve bebekler bu sayede duyguların önemli olduğunu ve size güvenebileceğini öğrenir. Örneğin, bebeğiniz yeni bir ortama girmekte ya da yeni bir kişiye alışmakta zorlanıyorsa ona ihtiyaç duyduğu zamanı verip sabır göstererek, alışmasına yardımcı olmak için ten temasınız ve sözel betimlemelerinizi kullanarak destek vermelisiniz. Diğer yandan bebekler tehlike anlamına gelen stresli durumlara duyarlıdırlar. Bebekler için stres, kızgın bir surat olabildiği gibi bakım sırasındaki sert hareketler, günlük rutindeki büyük değişiklikler ya da fazla sosyal uyarılma da olabilir. Bebek bakımı doğası gereği birden çok kişinin (idealde anne/baba/bakıcı gibi en fazla 3 kişinin) katılımını gerektirdiği için bakım ortamında fikir ayrılıkları kaçınılmazdır. Eğer ev ortamınızda çatışma sürekliliği varsa bebeğinizin dil, hafıza ve öz-kontrol gibi önemli becerilerinin gelişimi negatif etkilenebilir. Bebeğinizi olumlu tecrübelerle dolu güvenli bir ortamda ve sağlıklı ilişkiler içinde tutabilmek şimdi ve sonrası için gelişimine yapılmış en önemli yatırımdır.
Tüm bebeklere ve anne babalarına bol öğrenmeli, paylaşımlı, keyifli bir yaz dileğiyle…
Paylaş