Paylaş
Çoğu insan için yaşam boyu gelişimi süren bir alan olsa da, genel olarak yetişkinlerin duyguları tanıma, anlamlandırma, ifade etme ve yönetme becerisi yani duygu regülasyonu yüksektir. Oysaki çocuklar hem tecrübe ve biyolojik olgunlaşma eksiği dolayısıyla hem de dil becerileri ya da mizaç gibi kişisel özelliklerine bağlı olarak duygularını tanıma, söze dökme ve kontrol etmede yetersizlerdir ve bu konuda yoğun bir desteğe ihtiyaç duyarlar. Çocukların duygularını düzenlemeyi öğrenme konusunda ilk destek alacakları kanal ise elbette ki ailedir. Yaşamın okula geçiş, kardeşin doğması, sınav zamanı ya da taşınma gibi doğal değişim zamanlarında ise sağlıklı adaptasyon için duygu regülasyonu iyice önem kazanır.
Pandemi süreci, okulların kapanması, büyük yaş gruplarının sınavlarının bitmesi, ebeveynlerin evden çalışması ya da ofise geri dönüşü ve yazlık gibi ortamlara geçilmesi şeklinde birçok kritik değişikliğin yaşanabildiği bugünler de ister istemez yaşamsal geçiş dönemleri gibidir. Bu geçişlerde yaşadığımız olası sevinç, umut gibi duygularla beslenmekte kaygı, hayal kırıklığı, güvensizlik gibi olumsuz duygularla da zorlanmaktayız. Geçiş zamanlarında çocuklara duygusal rehberlik yapmak en etkin psikolojik sağlık stratejilerinden biridir. Çocuklara duygusal rehberlik yapabilmek, en temelinde empati kurabilmek, çocuğu aktif bir şekilde dinleyebilmek, duygular hakkında konuşmak ve çözüm odaklı bir bakış açısıyla onları yönlendirebilmek demektir. Bu sebeple, çocuklarınızla iletişiminizi açık, net, samimi, sabırlı ve şefkatli tutmaya özen göstermeniz içtenlikle tavsiye edilir.
Çocuğunuzun iletişime açık olduğu zamanları doğru yakalamaya çalışarak onunla duyguları hakkında konuşun. Çoğu çocuk uyku öncesi kitap okuma ya da baş başa anlarda ebeveyniyle konuşmaya açıktır. O vakitlerde ‘Pazartesiden itibaren ofise gitmeye başlayacağım. Bunun hakkında biraz konuşmak ister misin?’ ‘Haftaya ailece ….’ya gidelim diye düşündük. Ne dersin?’ ‘Çevrim içi derslerin bitti, okul açılana kadar nasıl vakit geçirmeyi hayal ediyorsun?” gibi sohbetler açarak duygusal iletişimi başlatabilirsiniz mesela. Sonrasında ‘Bu durum beni sevindiriyor/meraklandırıyor/üzüyor biliyor musun?’ gibi cümlelerle kendi duygularınızı aktardığınız, sonrasında da çocuğunuza sorular sorarak onun nasıl hissettiğini ya da ne düşündüğünü ortaya dökmesine fırsat veren bir iletişim kurabilirsiniz. Sorguladığı noktalara mümkün olduğunca net, dürüst cevaplar vererek, hissettiği olası olumsuz duyguları ise bastırmaya çalışmadan sadece sizinle her zaman bu duygular hakkında konuşabileceği mesajını vermeye çalışarak çocuğunuza duygusal rehberlik yapabilirsiniz.
Bu sohbetlerin düzenli olması sizi duygusal rehberlikte bir sonraki adım olan sosyal-duygusal problemlere çözüm bulma aşamasına taşıyabilir. Yani günler ilerlerken belki de çocuğunuza ‘Evet ben ofisteyken kardeşinle daha çok kavga ediyorsunuz ve bu seni kızdırıyor biliyorum. Acaba yarın kardeşinin senin oyununu bozmaması için yapabileceğimiz bir şey var mı?’ gibi sorular sorabilecek ve ‘Acaba senin vermek istediğin oyuncaklardan kardeşine bir kutu hazırlamak ya da ona sen ders yaparken odana girmemesini anlatan bir resim çizip vermek işe yarayabilir mi?’ gibi çözümler düşündürtebileceksiniz. Duygusal farkındalık, insanın yaşam boyu geliştirdiği ve kullandığı en önemli zorluklarla başa çıkabilme yöntemi, dayanıklılık unsurudur. Kendiniz ve aileniz için duygusal farkındalık ve rehberlik yaklaşımlarından faydalanmanız dileğiyle.
Paylaş