Paylaş
Oyunun evrensel bir olgu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dünyanın her yerinde ve bütün kültürlerde çocuklar oyun oynayarak büyüyorlar. Ancak oynanan oyun türleri, yetişkinlerin çocuk oyununu nasıl algıladığı, hatta çocukların oyunu kiminle oynaması gerektiği (yalnız/akranıyla/yetişkinle) konusundaki beklentiler kültüre bağlı olarak büyük farklılık göstermektedir.
Örneğin, Amerika’da yapılan bir çalışmada orta sınıf ve düşük gelir grubundan çocuklar arasında sembolik oyun oynama eğilimleri bakımından net farklılıklar bulunmuş. Orta sınıftan çocuklar, daha çok nesne ve karakter taklitleri yaparak sembolik oyun kurarken, düşük gelir düzeyinden çocuklar arkadaşına takılma ya da şaka olarak tehdit etme gibi sözel sembolik oyunlar kurmaya eğilimli bulunmuş. Ayrıca; ebeveyn ve eğitimcilerin oyunlar hakkında ne düşündüğü, oyunun çocuğa etkisini nasıl değerlendiği ve oyunu çocuklara nasıl sunduğu gibi noktalar da kültüre bağlı olarak fazlasıyla değişir.
Günümüzde, bizim ülkemizde de, yetişkinlerin oyunun çocuk gelişimdeki rolüne dair farkındalığı her geçen gün yükselmektedir. Bu noktada, oyun konusuna yaklaşırken oluşturacağımız ideal çerçeveyi bulabilmek için, ‘Oyun ve Çocuk Gelişimi’ literatüründe çalışmalarıyla ünlü Prof. Artın Göncü’nün fikirlerinden faydalanacağımızı düşünüyorum.
Prof. Göncü bir çalışmasında oyun motivasyonunun ne denli çevresel temelli olduğunu ve oyunun çocuğa ne gibi faydalar sağlayacağını açıklarken, baskın şekilde süper kahraman olma oyunu oynayan 5 yaşındaki bir erkek çocuk örneği kullanır.
Bu çocuk, duygusal olarak zorlayıcı olan ameliyat tecrübesiyle başa çıkma ihtiyacı, aile ortamında taklit oyunlarına verilen destek, kişisel hevesi ve ebeveynin oyuna katılımı sayesinde süper kahraman oyununu oynamaktadır. Yani oyun, çocuk için çevresel unsurlardan bağımsız düşünülemez.
Elbette oyun, özellikle çocuklukta doğal ve evrensel bir süreç. Hem düşük hem yüksek gelir düzeyinden gelen çocuklar, hem önceki jenerasyonlar hem günümüz çocukları ve tüm yaş grupları oyun oynar. Ancak çocukların oynadığı oyunun türleri, oyun arkadaşının kim olduğu, hangi oyunlara sınır konulduğu, ebeveynlerin oyunun gelişimdeki etkisini nasıl algıladığı ve bu sebeplerle oyunu nasıl sunduğu gibi unsurlar kültürden kültüre büyük oranda değişiyor.
Mesela, Türkiye’de bir köyde yaşayan ailelerin de karşılaştırma grubu olarak katıldığı bir araştırma çalışması bize bu konuda net bilgiler veriyor. Bu çalışmaya göre, Amerika’da düşük gelir grubundan çocukların sıklık sıralamasına göre fiziksel, taklit, yarışma ve sözel oyunlar daha çok oynadığı ama orta sınıf akranlarının sırasıyla taklit, yarışma, fiziksel ve ritm oyunlarına eğilimli olduğu bulunmuş. Ayrıca, orta sınıftan ebeveynler oyunu daha çok yaratıcılık, hayal gücü ve eğlendirici olma fonksiyonu dolayısıyla çocuk gelişimi açısından faydalı bulduğunu söylerken, düşük gelir düzeyinden olan grup oyunun faydasını zihinsel ve akademik becerilere etkisi üzerinden açıklamış daha çok. Diğer yandan, Amerika’daki hem düşük hem yüksek gelir düzeyinden ebeveynler oyun arkadaşı olarak ebeveyn katılımını önemli bulmuşlar. Ulkemizden olan karşılaştırma grubu ise oyunun, yetişkinleri taklit etme fırsatı verdiği için çocuklar için faydalı olduğunu ama ebeveyn katılımı değil akran ve kardeşlerle oynanması gerektiğini belirtmiş.
Özetle, çocuk ve oyun ilişkisi her yerde ve her zaman var. Ama çocuk gelişimiyle yakından ilişkili bir unsur olarak oyunun nasıl olacağını daha çok çevresel unsurlar ve algılar belirliyor. Bizlerin kişisel olarak çocuk oyununa bakış açımız nasıl? Oyunu daha çok bir eğitim aracı olarak mı yoksa bir yaratıcılık ve kendini ifade alanı olarak mı görüyoruz? Oyun daha çok çocukların kendi aralarında yürütmesi gereken bir şey mi, yoksa yetişkin katılımı önemli mi? Yaşa bağlı olarak bu değişir mi? Hangi oyunlar teşvik edilmeli hangilerine sınır konulmalı? İşte tüm bu soruların kişisel cevapları, çocuklarımızın gelişimini yakından etkilediği bilinen oyunları belirliyor gibi gözüküyor.
Konu üzerinde düşünmeye, oyun ve çocuk gelişimi ilişkisini değerlendirmeye devam edeceğiz.
Paylaş