Paylaş
Günümüzde çift dilli çocuk yetiştirme, altında her aile için farklı sebep ve motivasyonlar yer alsa da oldukça yaygın bir uygulamadır. Demografik temelli hesaplamalara göre, dünya çocuklarının üçte ikisi çift dilli ortamda yetişmektedir.
Bu noktada, hem çift dilliliğin hangi sebeplerle ortaya çıktığını bilmek hem de bu sebeplere bağlı olarak nasıl destekleneceğini anlamak ebeveynlere ve eğitimcilere yön verebilir. Çift dilliliğin en temel sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:
1) Farklı milletlerden evlilik
2) Göçmenlik ya da expat yaşam
3) Dünya genelinde daha çok orta sınıf ailelerde görülen, erken yaşta bakıcıyla ya da okulla başlayan ikinci dil eğitimi
4) Anadili resmi olarak belirlenmiş bir ülkede yaşayan dili farklı etnik gruplar
İlk 3 kategori elitist ya da daha doğru ifadeyle ‘tercihe bağlı çift dillik’ diye tanımlanıyor. Etnik grupların bir ülke içinde sisteme dahil olmak için öğrenmek zorunda oldukları ikinci dil durumuna ise ‘halk tipi çift dillilik’ deniyor. Bu ayrım kulağa sevimsiz ve biraz ayrıştırıcı gelse de aslında her iki grubun da benzer zorluklar yaşadığı ve en temelinde dilleri sürdürme konusunda net bir yönlendirme ve destek almadığı bilinmektedir.
Çift dilliği yürütmek sosyo-ekonomik koşulları yüksek bir aile olsanız ve tercihen çift dilliliği seçmiş olsanız bile zordur. Örneğin, orta sınıf bir expat olarak gittiğiniz ülkede çocuğunuza öğretmeye çalıştığınız anadiliniz o ülkede ikinci dil olarak tercih edilen bir dil değilse çocuğunuz anadiliyle okulda karşılaşamayacaktır ve bu durumda, anadilinizin ailenizdeki sürekliliği sadece sizin çabanıza kalır. Mesela, İngiltere’ye yerleşmiş İspanyol ya da Fransız bir aile için anadilini sürdürmek Türk bir aileye göre daha kolaydır çünkü İngiltere’de Fransızca ve İspanyolca seçmeli ders olarak müfredatta yer almaktadır.
Benzer şekilde kendi ülkenizde çocuğunuza bakıcı ya da okul sistemiyle öğretmeye başladığınız ikinci dil yeterli düzeyde ve kalıcı olabilsin istiyorsanız yine sizin çabanız önemlidir. Örneğin, Türkiye’de kreş seviyesinde Fransızca öğrenmeye başlayan çocuğunuzla aileden biri de arada Fransızca konuşuyorsa çocuğunuzun dili öğrenme ve sevme potansiyeli yükselebilir. Diğer yandan, öğrenilmesi kolay ve okulda zaten öğretiliyor diyerek detayına çok inmediğimiz özellikle İngilizce, ailenin dili stimüle edici desteği olmadığında kısır kalabilmektedir. Özetle, çift dillilikte kişisel çaba oldukça önemli bir faktördür.
Dile öğrenmeyi bebeklik, çocukluk ve yetişkinlik dönemi olarak işlemek anlamlı gözükmektedir.
1) Bebeklikten itibaren çift dillilik
Genelde en sık rastlanan ve en başarılı olan çift dilli yetişme tipi bebeklikten itibaren olandır. Bebek her iki dili birden kazanır (simultaneous acquisition). Hiç konuşamama seviyesinden her iki dili de konuşabilme seviyesine gelirler. Örneğin, annesi Alman babası Türk bir bebeğin durumu buna örnektir. Bebeklik döneminde dillerden biri ‘alıcılık’ düzeyinde kalabilir. Yani annesi hep Almanca konuşuyor ama bebeğin Türkçe konuşan babasıyla geçirdiği süreler kısıtlıysa Türkçesi hızlıca konuşmaya dönüşmeyebilir ama bu öğrenmediği anlamına gelmez. Gerektiğinde, örneğin okula başladığında, çoğu çocuk alıcı seviyede biriktirdiği dili kullanmaya başlar.
Genelde çift dilli yetişen bebek ve çocukların daha geç konuştuğu bilinir ama bu, tek dillilerde de görülebilecek dağılıma denk gelir. Yani tek dilli bir çocuk için kabul edilebilir bir yaşta konuşmaya başlar. Araştırmalara göre, konuşma gelişiminde asıl fark kız ve erkek çocukla arasında çıkmaktadır.
2) Çocukluk döneminde çift dillilik
Çocuklukta çift dillilik ardışık dil edinimi (successive acquisition) diye tanımlanmaktadır. Genelde bunun en yaygın örneğini, yabancı ülkeye taşınan ailelerde görürüz. Çoğu zaman yabancı ülkeye taşınmak bir adaptasyon ve zorlanma sürecidir, dil öğrenmeyi de gerektirir. Ancak çocukların özellikle dile maruz kalabiliyorlarsa hızlı şekilde öğrendikleri görülür. Yabancı bir ülkeye taşınan çoğu aile, çocukların ne kadar hızlı dil öğrendiğini görüp rahatlama hissetmektedir. Araştırmalara göre, 5 yaşında bile anadili olmayan hiç bilmediği bir dilde okula başlayan çocuklar, 6 ay gibi bir sürede akranlarından farklı anlaşılmayacak şekilde yeni dile hakimiyet geliştirebilmektedir.
Ancak çocuklardaki bu hayret verici hızdaki dil öğrenme kapasitesi kullanılmayan dili kaybetme hızıyla da aynıdır. Eğer çocuklarda bir dil kullanılmıyor ve ona ihtiyaç duyulmuyorsa tamamen kaybolmaktadır. Örneğin, çocuğunuzun 4-6 yaşları arasında kaldığınız Fransa’dan Türkiye’ye döndükten sonra Fransızca’yı desteklemezseniz çocuğunuz neredeyse birkaç ay içinde Fransızca hiçbir şey hatırlamıyor olabilir.
3) Geç edinilen (yetişkinlikte) ikinci dil
Ergenlikten sonra yetişkinken de ikinci dil edinmek mümkündür. Genelde bebeklik ve çocukluk dönemindeki çift dillilik aksansız konuşma ile eşleştirilirken yetişkinlerin ikinci dildeki bazı sesleri çıkaramadığı görülür. Ancak bunun yetişkinlerdeki bir beceri eksiği olmasından çok kimliklerini koruma amacıyla doğal olarak diğer dilin aksanının taklit etmek istememelerine bağlayan görüşler de mevcuttur.
Dilbilimciler ve psikologlar dil ediniminde sosyal etkileşimin önemine vurgu yapmaktadır ve çocukların yetişkinlere göre dil öğrenirken çok daha avantajlı oldukları nokta da budur. Dilbilimci Esch ve Riley’e göre “Adeta sosyal ortam çocuğun dil öğrenmesi için özel olarak kurgulanmaktadır.”
Araştırmalara göre, çocuklarda dil öğrenme temelde şu sıralamayla ilerlemektedir:
• İlk aşamada çocuk, dili kullanan kişiyle sosyal ilişki kurar. İlk aşamada çocuk dildeki sabit kalıpları ve daha çok sözel olmayan iletişimi kullanır.
• İkinci aşamada çocuk iletişimini geliştirmeye odaklanır ve o zamana kadar öğrenilmiş bütüncül kalıpları analiz ederek/parçalara ayırarak elde ettiği elementlerle yeni cümleler kurmaya çalışır.
• Üçüncü aşama ise çocuğun sistemli şekilde kurduğu yapıların doğru olup olmadığını kontrol ettiği aşamadır.
Dil öğrenmenin bu sıralamasından yola çıkarak, dil ediniminde hem çocuklara hem yetişkinlere şu sosyal stratejiler tavsiye edilmiş:
• Bir gruba katılın ve ne olduğunu anlamıyor bile olsanız anlıyormuş gibi davranın.
• Yerinde ve doğru seçilmiş birkaç kelime ile o dili konuşabiliyormuşsunuz izlenimi verin.
• Dil öğrenme konusunda arkadaşlarınıza güvenin.
Sanırım bu eğlenceli önerilerle bu derin konuyu şimdilik toparlayabiliriz. Hangi dilde olursa olsun çocuklarımızla iyi iletişime sahip ebeveynler olabilmek dileğiyle…
Paylaş