Paylaş
Anne karnından itibaren düşünürsek, insan gelişimiyle ilgili en ilginç noktalardan biri işitme becerisinin baştan itibaren çok güçlü olmasıdır. Vücudun görme, sindirim, dolaşım gibi pek çok sistemi gelişimini doğumdan haftalar hatta aylar sonra tamamlarken işitme duyusunun gelişimini, gebeliğin ortalama 6. ayında tamamladığı bilinmektedir. Diğer yandan, araştırmalarla yaşamın ilk yıllarında özellikle zihinsel gelişimin çok hızlı olduğu ortaya konmuş ve bu hızlı gelişimin dışarıdan alının duyusal uyaran miktarı ve kalitesiyle yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu bağlamda anne karnından itibaren bebeklerin işitme duyusunu uyarmak zihinsel gelişimlerini desteklemek için oldukça etkin bir yoldur.
Fısıldamaları yakalayabilir, başlarını sağa ve sola doğru çevirerek duydukları sesin yerini tespit edebilirler. Doğumdan sonra birkaç gün içerisinde konuşma sesleriyle diğer sesler arasındaki farkı anlayabilirler. Zayıf bir şekilde de olsa kol ve bacaklarını duydukları seslere uyumlu olarak hareket ettirebilirler. İlk haftalardan itibaren çoğu bebek kendi ismini tanıyabilir ve anne babası gibi bağlanma figürlerinin seslerini ayırt edebilirler. Bebekler, konuşmaya yani insan sesine özellikle de anne ve babanın konuşma sesine karşı oldukça duyarlıdır. Ağlayan bebeklerin sözle sıklıkla yatıştırılabiliyor olması insan sesinin bebekler için değerini gösterir. Ayrıca bebekler ilk aylarda ses tonuna da hassasiyet gösterir. Bebekler mutlu ve soprano sesleri, kızgın ve bas seslere tercih etmektedir.
Bu bulgulardan yola çıkarak, baştan itibaren gelişimi desteklemek için bebeklerle yoğun sözel-işitsel iletişim kurulması tavsiye edilir. Bu belki de bebeğinizin gelişimine erken dönemde yapabileceğiniz en büyük yatırımdır. Bebeklerle sözel iletişim kurarken vurguları abartmak, eğlenceli bir şekilde ve araya sorular ekleyip bebekten cevap beklentisi yaratarak yani monotonluktan uzak durarak konuşmak özellikle etkilidir.
Konuşma dışında müzik de zihinsel gelişimle yakından ilintilidir. Özellikle enstrümental müziğin yaratıcılığı desteklediği bilinen beynin sağ tarafını uyardığı ortaya konmuştur. Eminim çoğumuz hatırlarız, 90’lı yıllarda bebeklere Mozart, Bach, Brahms gibi klasik müzik parçaları dinletmek oldukça moda olmuştu. Bu uygulama, aslında yetişkinlerle yapılmış Mozart dinleme ve test performansı arasındaki ilişkiyi değerlendiren bir çalışmanın yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde halen müziğin çocukların dil, dikkat, hafıza gibi müzik dışı alanlardaki gelişimine katkı sağlama potansiyelinin yüksek olduğu düşünülse de bu etkiyi sadece Mozart’a atfetmek diğer müzik türlerine haksızlık olur gibi gözükmektedir. Bebeğinizin gelişimini desteklemek, en azından duyusal tecrübelerini zenginleştirmek için latin, jazz, tsm fark etmeksizin bebeğinizi sizin de dinlemeyi sevdiğiniz her türlü müzikle tanıştırabilirsiniz.
Konuşma ve müziği birleştiren iletişimin yani ‘şarkıların’ da erken dönem gelişimdeki yerini atlamamalıyız. Çocukların yeni bir kavramı öğrenmesi, şarkılarla çok daha kolaydır. Sayıları, alfabeyi, “erken yatarım erken kalkarım” gibi önemli sosyal mesajları çocukluğunda şarkılarla öğrendiğini hatırlayanlar vardır eminim aramızda. Mutlaka sesinizin güzel, kulağınızın iyi olması gerekmez, bebeğinize şarkılar söylemeyi sakın ihmal etmeyin. İlk yıllarda bir kayıttan ya da ekrandan dinlemek yerine sosyal etkileşim içeren, aynı anı paylaşan, gerçek iletişimin; gelişimin sırrı olduğunu da daima hatırlayalım.
Bebek büyütmenin eğlenceli kısımları olarak hatırlayıp, bolca anı biriktireceğimiz sözlü, müzikli iletişimde tüm ebeveynlere bol enerji, motivasyon ve yaratıcılık dileğiyle….
Paylaş