Paylaş
Mahremiyet; kişinin kendini güvende hissedeceği özel alanını yaratması ve bu alanın sınırlarını koruması olarak özetlenebilir. Kişi en büyük korkuyu mahremiyetine saldırı olduğu zaman hisseder. Sokakta atlatılan bir tehlikenin algısı ile evinin içinde atlatılan bir tehlikenin yaratacağı etki farklı olacaktır. Kişinin evi, yatak odası onun mahremidir, güvenlik alanıdır. Bir kadın için de doğum yaparken mahremiyetinin korunması oldukça önemlidir. Ancak o zaman kendini güvende hissedecek ve rahat bir doğum yapabilecektir.
Doğumun rahat ilerlemesini sağlayacak en önemli yapı taşlarından biri kadının kendini güvende ve rahat hissetmesidir. Doğaya baktığımızda da dişiler doğurmak için tehlikelerden, gözlerden uzak kuytu yerleri seçerler. Tehlike hissettiklerinde doğumu durdurabilir ve başka emniyetli bir alan arayışına girerler. Kediler doğum yapacağı zaman ortadan kaybolurlar. Aynı şekilde doğum yaparken etrafta pek çok kişinin olması, her kafadan ayrı bir ses çıkması, gözetleniyorum hissi, anne adayını oldukça rahatsız edecektir. Böyle bir ortamda doğumun başlıca hormonu olan ancak aynı zamanda aşkın da hormonu olan oksitosin hormonunun salgılanması mümkün olmayacaktır. Oksitosin oldukça nazlı bir hormondur. Mahremiyete ihtiyaç duymaktadır.
Doğum sürecinde kadının rahat hareket etmesi, kendi içine rahatça dönebilmesi ve bebeği ile iletişime geçip bir arada uyum içinde çalışabilmesi içinde mahremiyete ihtiyacı bulunmaktadır. Bu süreçte annenin kendinden ve bebeğinden başka bir odak noktası olmamalıdır. Sessizlik, fazla ışık olmayan bir ortam ve doğum sürecine saygılı bir destekçi annenin temel ihtiyacıdır. Bizim kültürümüzde anneler, babalar, eş dost, akraba maalesef çok fazla müdahil olabilmektedir. Bu noktada anne adayının isteklerine saygı duymak, istemediği noktada bir adım geri çekilmek, mümkün olduğunca alan tanımak en büyük destek olacaktır. Zaten yeni annenin zaman içinde çevresinden yardıma ihtiyacı olacaktır. Anneyi esas o dönemde yalnız bırakmamak çok daha anlamlı bir yardımdır.
Paylaş