Paylaş
Ergenlik dönemini; ön ergenlik, orta ergenlik ve son ergenlik olmak üzere birbirini izleyen ve iç içe geçmiş üç dönem halinde ele almak doğru olur. Çünkü ergenliğe giriş yaşı birçok faktöre göre değişkenlşk göstermekle birlikte, ortalama 10 yıl süren uzun bir dönemdir. Karşı cinse ilgi daha çok orta ergenlik döneminin konusudur.
14-18 yaş arasında ( orta ergenlik döneminde) gencin bedeninde, ruhsal gelişiminde ve cinsel gelişiminde, uyum sağlanması güç bir hız ve değişim vardır. Bu dönemde hormonal gelişim de çok hızlıdır. Bu dönem, fiziksel değişimden kişilik değişimine kadar geniş bir yelpazeyi etkiler. Genç birey bir yandan bu müthiş hıza ayak uydurmak ve uyum sağlamak çabası içindeyken, bir yandan da kimliğini oluşturmaya çalışır. İçinde kendisini konforlu hissettiği tanıdık çocukluk dönemi bitmiş, yeni ve zorlu bir dönem başlamıştır. Bir yandan bu yeni döneme hevesle ve merakla yaklaşırken diğer yandan kendisini bekleyen belirsizlikten ötürü çok da kaygılıdır. Kişi bu dönemde kendisini bir genç kız ya da genç erkek olarak tanımlamaya başlamıştır. Sırf bu nedenle cinsel kimliğinden ötürü kendisinden beklentiler değişmiş, davranışları dikkatle izlenir ve çok da eleştirilir olmuştur.
Karşı cinsle ilk iletişim başlarda grup içinde hoşlanmalar şeklinde başlar. Fark edilmek ve karşı cinsin ilgisini çekmek için türlü yollar denenir, karşılıklı hoşlanmalar daha sonra flörte dönüşür. İlk flört yaşı kişiye göre değişir. Kimi gençler ilgilerini belirtmekte daha hızlı ve cesurken, kimileri beğenilerini kendi içlerinde yaşar ve ifade etmeye yanaşmazlar. İster grup içinde ister flört ilişkisinde olsun; temel ihtiyaç, onaylanma, kabul edilme ve beğenilmedir. Karşı cins tarafından nasıl görüldüğü büyük merak konusudur. Kendi imajına dair fikirleri karşıdan gelecek tepkilerle şekillenir, başka bir söyleyişle kendisini tanımaya başlar. Bu açıdan bakıldığında, bu dönemde karşı cinsle yaşanan ilişkiler kişinin hem kendisini hem de karşı cinsi tanımak ve sınırlarını keşfetmek açısından çok öğreticidir ve geleceğe hazırlanmasında etkilidir.
Çabuk etki altında kalmaları, bir arayış içerisinde olmaları, özellikle cinsellik ve karşı cinsle ilişkiler konusu ebeveynleri çok kaygılandırır hatta çocuklarına nasıl davranacaklarını bilemezler. Genellikle de bu kaygı, gençlere kısıtlamalar ve yasaklamalar şeklinde yansır. Bir ergen çocuğa sahip anne -baba bu çok özel dönemle ilgili bilgilenirlerse, kaygıları büyük oranda azalacaktır. Ebeveynler, aynı yaş döneminde neredeyse dünyadaki bütün gençlerin benzer sorunları yaşadıklarını fark ederlerse, yalnız olmadıklarını düşünecek ve bu dönemi kolayca anlayacaklardır. Ergen bireyin karşı cinsle ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek, paniğe kapılmadan izlemek doğru olur. Böylece gencin sorular sormasının ve yakın bulduğu ebeveyniyle bir şeyler paylaşmasının yolu açık tutulmuş olur. Aslında kaygıların nedeni, gencin başına kötü bir şey geleceği, zarar göreceği ve üzüleceği korkusudur. Ancak bu korku, karşı cinsle iletişimi engelleme, yasaklar koyma ya da cezalandırma haline dönerse hiçbir sonuç elde edilemez. Tersine genç, bu engelleri aşmanın bir yolunu arar ve bulur. Flört, aileden sağlıklı bir şekilde ayrışma, yetişkin kimliği ile barışma, duygusal olgunluğa erişme ve sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirme gibi birçok amaca hizmet eder.
Anne-babaların bu zorlu süreçte yapması gereken, çocuklarına destek olmak ve onlara ne kadar değerli olduklarını hissettirmektir. Değerli olduğunu bilen, sevilen, önemsenen bir genç, kendisini kanıtlamak için başını derde sokacak tecrübelere ihtiyaç duymayacak ve kendisini korumayı bilecektir. Unutulmaması gerekir ki ergenlik boyunca biriken gözlemler, deneyimler, yapılan yanlışlar ve doğrular bir araya gelerek kişiliğin oluşmasında önemli rol oynar.
Paylaş