Paylaş
4,5 milyar yıllık bir oluşum, 195 bin yıllık insan tarihini ağırlıyor. Hem de tüm imkanlarını sunarak; aşkla ve sevgiyle. Bu fedakar oluşum, insanlık tarihinin son 60 bin yılında ise şu anki türümüz olan Homo Sapiens, yani çağdaş tipteki insanlığa ev sahipliği yapıyor.
Belki de kendimizi bildiğimiz günden bu yana, bizlere kimseden göremeyeceğimiz kadar müthiş bir cömertlikle karşılıksız olarak tüm imkanlarını sunuyor. 1760 yılında gerçekleşen Sanayi Devrimi ile günümüze kadar geldiğimiz süreçte gelişen teknoloji ve endüstriyel üretim süreçleri ile birlikte toplumsal ihtiyaç kavramında çok hızlı gelişen bir evrim süreci yaşandı. Gelişen bu evrim süreci ile birlikte de kalite standartlarındaki gelişimlere rağmen ihtiyacın zamana bağlı oluşma periyodu gün geçtikçe kısalan bir hal almaya başladı. 1980’li yıllardan itibaren ise hızlı tüketim alışkanlığının artmaya başlaması ile birlikte 2000’li yıllarda bu tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak talebe karşı arz oluşturma arasındaki denge gittikçe yok oldu ve yerini arz ile talep oluşturmaya bıraktı.
Bunun sonucu olarak doğal kaynak ya da hammadde tüketimlerindeki hızlı artışlar iklim değişikliği sorunsalının başlamasına neden olan karbon emisyonlarının hızlı bir artış göstermesine neden oldu. Bu artışlar ile dünyanın ekolojik dengesindeki değişimler felaketler ve mevsimsel kaymalar ile kendisini göstermeye başladı.
Gün geçtikçe de bu felaketlerin yaşanma sıklığı ile büyüklüğü artmaya devam etti ve ediyor. Kısacası Dünya bizlere karşılıksız olarak sunduğu imkanların sorumsuzca suistimal edilmesine karşı artık tepkisini göstermeye başladı. Bu durumun ise ekonomik anlamda yarattığı hasarlar oldukça büyük. 2005 yılında gerçekleşen Katrina kasırgasının oluşturduğu maddi zararın 135 milyar dolar olduğunu hatırlatmakta fayda var. İklim değişikliğinin ekonomik etkisini başka bir yazımda daha detaylı olarak ele alacağım.
Her şeyden önce bize bu kadar çok imkanı cömertlikle sunan dünyaya karşı saygı duymamız gerekiyor. Hayatımızda bunca zamandır edindiğimiz tüketim ya da kullanım alışkanlıklarımızı bir anda değiştirmenin kolay olmayacağını hepimiz biliyoruz. Fakat bazı küçük adımlar ile tüketim alışkanlarımızı değiştirebilirken aynı zamanda da bizlere sevgisini sunan Dünya’da büyük değişimlerin bir parçası olabiliriz. Bunun için hayatınızdaki ihtiyaçlarınızı ve günlük rutinlerinizi gözden geçirmeye başlayabilirsiniz. Tüketim alışkanlıklarınızı optimize etmek yani ihtiyacınız kadar tüketme alışkanlığını edinebilmek için kendinize buna ihtiyacım var mı? ya da ne kadar ihtiyacım var? sorularını sormayı bir rutin haline getirebilirsiniz.
Bu iki soruyu kendinizde rutinleştirmek emin olun ekonomik olarakta tasarruf yapmanıza çok büyük oranda katkı sağlayacaktır. Sosyal medya kullanımlarınızda ise önceki yazımda da söylediğim gibi toplumsal farkındalık odaklı daha sorumlu içeriklere yer vermeye çalışın. Bu, sizlerin yapmış olduğu iyi uygulamaların geniş kitlelere yayılmasını sağlayarak, çağdaş olmanın gerekliliği olan dünyaya karşı sorumluluğun trend olmasını sağlayacaktır. Çevrenizdeki kişileride bu yaklaşım ile bilinçlendirmeyi kendinize görev edinin ve bilinçsiz bir tüketime karşı farkındalık yaratmaktan çekinmeyin. Ve unutmayın; Dünya, onun bize gösterdiği karşılıksız sevgiye karşılık bizim ona göstereceğimiz saygı ile daha yaşanılabilir bir yer olacak.
Paylaş