Paylaş
Günümüzde çocuklardaki hareketliliğin azaldığı ve neredeyse sadece bilgisayarlar, cep telefonları ve teknolojik araçlar üzerinden oyunlara bağımlı kalındığını görüyoruz. Bu durum özellikle çocuklar açısından psikolojik olarak sıkıntı yaratmakla beraber fiziksel olarak da sağlıklı değil.
Günde 2 saatten fazla ve haftada 24 saati aşan internet kullanımı bağımlılık kategorisine alınmış olmasına rağmen, giderek daha fazla insan, internette daha fazla zaman geçirmeye başladı. Bu durumda, elbette ki pek çok faaliyetin internet üzerinden yapılıyor olmasının da etkisi var. Hayatımızı kolaylaştırması bakımından neredeyse tüm alışverişler, etkinlik biletlerinin alınması, son gelişmelerin ve haberlerin takip edilmesi, çocuklarımızın okul notlarını öğrenmek, hatta ödevlerinin bile internet üzerinden veriliyor olması ister istemez hem çocuklarımızı hem de biz yetişkinleri teknolojik araçların esiri haline getirdi. Bu durumla beraber ortaya çıkan olumsuz durumları tanımlayan bazı kelimeler de literatüre girmiş bulunuyor. Bunlardan birisi de ‘FOMO: Fear of Missing Out’ ; yani Gelişmeleri Kaçırma Korkusu!
Özellikle Z kuşağı olarak bilinen ve 90’lı yıllarda doğan gençler, bu olumsuzluklardan en çok etkilenen kesimi oluşturuyor. Ek olarak ‘Nomofobi’ olarak bilinen ve sürekli olarak cep telefonlarına bağımlı hale gelme durumu da var. Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal paylaşım alanlarının giderek artan etkisi ile birlikte hepimizin internet ve sosyal paylaşım sitelerinin esiri olduğumuzu söylemek abartı olmaz.
İşte tam da bu noktada çocukların ve gençlerin sağlıklı gelişimlerini desteklemek adına onları mutlaka bir spor ve sanat dalına yönlendirmekte fayda var. Henüz okula bile başlamadan önce, bu tip etkinliklere yönelen çocukların hem psikososyal hem de biyolojik gelişimlerinin daha sağlıklı olduğu görülüyor. Spor yapan çocuklarda büyüme, spor yapmayan akranlarına göre daha hızlı ve sağlıklı ilerliyor. Futbol, basketbol, voleybol, tenis gibi sporları yaparken harekete geçen kaslar ve eklemler büyümeyi hızlandırıyor. Eklem başlarında bulunan kıkırdak doku, hareketler sırasında birbirine çarparak uyarılıyor ve bedensel büyümeyi harekete geçiriyor.
Bütün bu eylemler sırasında enerji harcayan vücut, gerçek anlamda acıkıyor ve yemek yeme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Ayrıca spor sırasında vücuttaki zararlı maddeler ter yoluyla atılarak vücut mutluluk hormonu üretimini artırıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. O nedenle spor yapmanın, bireylerin daha mutlu, sağlıklı, olumlu düşünen, kendine güvenli bireyler olmasını sağladığını görüyoruz.
Spor yapan ya da bir sanat dalıyla uğraşan bireylerin zararlı alışkanlıklara ya da bağımlılıklara yönelmesi ise neredeyse hiç söz konusu olmuyor. Çocuk ve gençler doğal olarak kendileri gibi insanlarla arkadaş olmayı, aynı ortamlarda bulunmayı tercih ediyor ve çok bilinen bir deyimle, ‘benzer, benzeri çekiyor.’
Sporun ve sosyal etkinliklerin bir diğer faydası ve belki de en az bilinen tarafı ise, spor yapmanın çocuk ve gençlerde odaklanma, aşırı hareketlilik ve dikkat sorunlarının önüne geçmesi. Çocuklar doğaları gereği sahip oldukları enerji ve hareketliliği, spor yaparak sağlıklı bir biçimde yönlendirip, yönetebildikleri için de okul başarılarında ciddi ve olumlu anlamda bir başarı görülüyor. Hiç spor yapmayan ya da sosyal etkinlikte bulunmayan çocuklar saatlerce ders başında dikkatini toplama ve ödevlerini tamamlama konusunda sorunlar yaşarken, spor yapan çocukların dikkat sorunlarını neredeyse hiç yaşamadan, odaklanabildikleri ve zamanı doğru kullanmayı öğrendikleri görülüyor.
Bütün bunlarda sporun kazandırdığı disiplinin çok büyük katkısı olduğunu biliyoruz. Ayrıca uğraşılan spor dalı ne olursa olsun, kişisel bir yeterlilik kazandırması, ekip çalışması içermesi, bir zamana bağlı olması gibi pek çok etken çocuk ve gençlerdeki özgüveni destekleyerek, kendine saygı ve güven duyan bireyler olmalarının da önünü açıyor. Sosyal faaliyetler çocuklara aynı zamanda sorumluluk duygusu aşıladığı gibi, başladığı işi bitirme ve bir bütünün parçası olma gibi her insan için çok önemli olan ‘ait olma’ duygularını da doyuran çok önemli bir psikolojik değer kazandırıyor.
Spor alanı ya da sosyal faaliyetlerin seçiminde çocukların ilgi alanına göre seçimler yapılması, sonrasında çocukları doğru motive edip, devamının sağlanması da çok önemli. Bu anlamda anne babaların da sorumluluk alması ve çocuklarını desteklemesi, spordan elde edilen faydayı artıracak etkenler olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
Paylaş