Paylaş
Yaşlanmak, yıllarla birlikte ileriye doğru gitmek demek değildir her zaman. Yaşlanmak en çok geriye gitmektir aslında.
Anılarınız ne kadar çoğalmışsa, ne kadar çok çocukluğunuza özlem duyuyorsanız ve ne kadar çok geçmişe dönük anı biriktirmişseniz, o kadar uzaklaşmışsınız demektir geçmiş yıllardan. Bugüne olan mesafeniz artmıştır artık özlem duyduğunuz yıllardan. O kadar yaş almışsınızdır bir anlamda da. Yani yaşlanmışsınızdır.
Yaşlanmak Ustalıktır
Yaşlanmak kaç yıl yaşadığınızla ilgili bir şey değildir ya da hayattan ne kadar bezmiş olduğunuzla. Yaşlanmak yaşamaktan zevk alanların, her anı yaşayarak yaşlananların işidir. İşin ustası onlardır.
Aynalar bile doğruyu söylemez bazen. Tek kırışık yokken yüzünüzde, ruhunuz kırış kırış olmuştur ve aynalar göremez bunu. Ya da yüzünüz yılların izleriyle doludur ama ruhunuz hala bahar bahçedir ve aynalar bilemez neden…
Yaşlanmak bütün bir şeydir. Bütün bir hayata doymak ya da belki doyamamak. Bütün bir hayatı sevmek. Keyif almak, acılarına da tıpkı mutluluklarına sahip çıktığımız kadar sahip çıkmaktır.
Yaşlanmak beden yaşınız kaç olursa olsun, aldırmadan sevebilmektir gönlünüzün aktığı herkesi ve her şeyi. Aşık olmaktır her defasında vazgeçmeden hayatın tek bir saniyesinden. Aşık olmaktır yeniden ve yeniden. Hep yeni bir iç kıpırtısı, hep yeni bir telaş yaşamaktır yüreğinin en ücra köşelerine değinceye kadar sevda.
Yaşlanmak “Merhaba” Demeyi Bilmektir
Her ayrılığa rağmen hüzünlere de “Merhaba” demeyi bilmektir yaşlanmak. Yaşlanmak deneyimdir, bir ayrıcalıktır. Hayatın en önemli ve en değerli sonucudur. Bütün toplamlardan, çarpımlardan, eksilenlerden ve bölünenlerden sonra elde ettiğimiz biricik sonuçtur.
Çocukluğunuzdan kalan bir kurabiye kokusuna denk geldiğinizde ansızın, kurabiyeyi yediğiniz o ilk anın tadını yıllar sonra keşfedebilmektir. Keşfedebilmektir ki, o kurabiyeyi o yaşta yemiş olmak ne büyük mutlulukmuş.
Yaşlanmak zamanında bilinmeyeni, kaçırılmış olanı yıllar yıllar sonra fark edebilmektir. Bütün sevilenlerin ortasında ve bütün sevdikleriyle beraberken geçen her anın ne büyük huzur, zenginlik olduğunu ve sevilenler tek tek kaybedildikçe anlamaktır. Keşkeler arttıkça, değiştirilemez olanların da arttığını öğrenmiş olmaktır yaşlanmak.
Aşkın bile tek kişiye ya da varlığa bağlı kalmadan bütün her şeyi sevmekle ilgili olduğunu ve aşkın asıl kaynağının onu üreten ve çoğaltan yürek olduğunu yani “sen” olduğunu anlamaktır.
Yaşlanmak öyle güzel, öyle özel bir ayrıcalıktır ki, yıllar geçip gitmeden anlayamaz insan. Yaşlanmak, yaşlanabiliyor olmanın onurunu taşımaktır en çok. Hakkını vererek yaşlanmak, bilgece yaşlanabilmek herkesin harcı değildir.
Yaşlanmayı Beceremeyen İnsanlar Var
Yaşlanamayan insanlar vardır böyle. Bir böcek gibi kendini inceleyen, aynalara esir düşmüş insanlar vardır. O kadar arada kalmışlardır ki onlar, nasıl tanımlayacağınızı, nasıl sesleneceğinizi bilemezsiniz.
Yaşlanmaktan ölesiye korkan, yaşlarından utanan insanlardır onlar. Yaşından utanan insan aslında yaşadıklarından da utanmaktadır. İçine sinmemişse hayatın sunduğu lezzetler, kendi tatlarını hazırlamaktan da korkarak, açıkça hayattan korkarak yaşayan insanlar vardır böyle. Oysa yaşlanmak, yaş kazanmaktır, yıllara meydan okumak ve her gün kazanmaktır.
Yıllara yenik düşmüş, bizim yaşlarımıza gelememiş, oyunu erken terk etmiş bütün insanlara karşı sorumluluk yükler yaşlanmak dediğimiz şey. Onların adına da bu evreni doldurmak, hakkını vererek yaşamak büyük beceri ister.
Kalıcı Olmakla Yer Kaplamak Arasındaki İnce Çizgi
Yaşlanmak bu dünyada geçici olmamaktır, yer kaplamaktır ve var olmaktır. Kalıcı olmaksa o yılları nasıl doldurduğunuza bağlıdır.
Yaşlanmak, geçmişten bugüne sızan her anıyla geçmişe gidivermektir. Uçuşurken hayatın takvim yaprakları, biten her güne dolu dolu anılar sığdırabilmektir. Çocukluğumuza en çok özlem duymaktır, büyüdükçe en geride kalan çocukluğumuza burnumuzun direği sızlayarak koşmaya çalışmaktır.
Kaybedilen kim varsa, onları geçmişten alıp getirmek arzusuyla yanıp tutuşmaktır. Her geçmiş özlemine rağmen dönüp dolaşıp bu günü istemek, bu güne bağlanmaktır.
Yaşlanmak, sahip olduğumuz ne varsa fark etmek için uzun zamanlarımız olduğunu bilmektir. Yaşlanmak bugüne ait olup, dünün anılarıyla zenginleşmektir.
Yaşlanmak, yaşanmış yıllardan kaçmak değil, dimdik durup hayatı kabullenmektir. Kısaca yaşlanmak, yaşamaktır!
Psikolog Serap Duygulu
Paylaş