Paylaş
Eylül ayının gelmesiyle beraber bütün anne babaları yeni eğitim yılının heyecanı sardı.
Okula yeni başlayan çocukların heyecanı ayrı, okula devam edenlerin ayrı, farklı bir eğitim düzeyine geçen çocukların ve ailelerin telaşı ayrı. Okul seçimleri ya da tercihleri artık neredeyse bitti, şimdi alışveriş heyecanı başladı.
Tüm anne babalara önerim okul malzemeleri konusunda eğer okulun zorunlu tuttuğu şeyler yoksa, hepsinin seçimini bütçeyi aşmamak koşuluyla çocuklarına bırakmaları yönünde olacak. Zira o malzemeleri çocuklar kullanacaklar ve hem keyif alabilmesi için hem de severek ders çalışabilmesi için okulda kullanacağı kırtasiye malzemelerinin ve çantasının seçimi çocuğa bırakılmalıdır.
Okul telaşı, heyecanı, okul seçimi, sınavlar, yerleştirmeler aslında yetişkinlerde özellikle de kadınlarda sıklıkla karşılaşılan sonbahar depresyonunun önemli bir nedenidir. Okul ve eğitim sorunları, ders, ödev, sınav telaşı özellikle annelerin en büyük stres sebebi olmuştur. Bizim ülkemizde bir türlü düzenlenemeyen, yapboz tahtası gibi neredeyse her sene değişen eğitim sisteminde herkesin kafası karışık. Çocuklar bile her yıl değişen öğretmenler, sınavlar, değişen okullar hatta okulun eğitim biçimi gibi pek çok sorunla yüz yüze kalıyorlar.
Açık söylemek gerekirse eğitimin çocuğa eğitim ve öğretimi sevdirmek, onu eğitmek gibi bir işlevi neredeyse yok denilecek kadar az. Kural basit aslında; ezberle, sınavı geç yeterli. Öğrenmeyi, öğrendiğini hayata uyarlamayı umursayan kimse yok. Şu an eğitim hayatı gören çocukların birçoğu kendi anadillerinde kendilerini ifade edebilmekten, bir konuda konuşabilmekten uzaklar. Eğitimin geldiği nokta buyken biz o çocuklardan başarılı olmalarını bekliyoruz. Sistemin kendisi çocukların bireysel özelliklerini tanımak ve bu özelliklere göre eğitim vermekten bu kadar uzakken, biz anne babalar çocuklarımızı ne kadar tanıyoruz? Ya da acaba tanıyor muyuz? Mesela çocuğunuzu neyi nasıl öğrendiğini biliyor musunuz? Öğrenemediğinden şikayet ediyorsanız neden öğrenemediğini biliyor musunuz? Muhtemelen birçoğunuz hayır diyecektir. Çünkü bunun için öğrenme stillerini bilmeniz gerekir.
Her çocuğun yeni bir bilgiyi öğrenirken, hafızasına kaydederken kullandığı tamamen kendine özgü, bireysel olarak oluşturduğu yöntemlerin tümü öğrenme stilleri olarak tanımlanır. Her çocuğun öğrenme yöntemi farklıdır. Öğrenme stilleri kişisel özelliklere göre belirlenir ve birçok farklı durumdan olumlu ya da olumsuz olarak etkilenir.
Tüm bunlar öğrencinin derse ve öğrenmeye karşı tutumlarının ve bireysel özelliklerinin toplamıdır.
Birçok anne babanın da bildiği gibi her çocuk farklıdır, farklı şekilde öğrenir. Aynı ailede yetişen kardeşler bile birbirinden farklı kişilik özellikleri geliştirirler. Çocukların derse ve öğrenmeye karşı tutumları da böyledir. Kimi çocuk sessiz bir ortamı tercih ederken, kimi çocuk müzik dinleyerek ders çalışır ve daha iyi öğrenir. Bazı çocuklar masa başında çalışmak isterken, bir başkası yerde oturarak çalışmayı tercih edebilir.
Bununla birlikte çocukların çalışma biçimlerinde onların kişisel tutumlarının en etkili faktör olması yanında anne-baba tutumlarının da büyük etkisi var. Özellikle ilk kez okula başlayan çocuğa kendi kafasındaki ders çalışma biçimi uygulatmaya çalışan ebeveynler, çocuğun kendi çalışma metotlarını bulmasının da bir anlamda önüne geçmiş oluyorlar.
Annelerin çocukların derslerini kontrol etmek için daha ilk günden çocukla beraber masaya oturup ders yaptırması, bir süre sonra çocuğun tek başına çalışmaya başlayamaması gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Çocuğun kendisine uygun bir öğrenme biçimi geliştirmesinin önündeki en büyük engel budur. Oysa olması gereken, çocuğa nasıl ders çalışması gerektiği konusunda yol gösterici olmak, tercihlerine saygı göstermektir. Birçok anne-baba kendi doğrusunu çocuğa kazandırmaya çalışırken, aslında çocuğun kendini tanımasının da önüne geçer. O nedenle ilerleyen eğitim hayatları boyunca anne-babası tarafından uyarılmadan ya da onlar yanında olmadan ders çalışamayan pek çok çocuk vardır.
Öğrenme konusunda olması istenen öğrencinin kendi stratejilerini geliştirmesini, kendi bireysel özelliklerinin farkına varmasını sağlamaktır. Bazı öğrenciler motivasyona ihtiyaç duyarlar, bazıları dış uyaranlar olmaksızın derse başlayamazlar. Bazı öğrenciler, bir şeyler içme ya da yeme ihtiyacı duyarlar. Kimi öğrenciler ders sırasında kısa araklıklarla mola verirken, bir bölüm öğrenci tek bir oturuşta derslerini tamamlar ve kalkar. Bütün bu yöntemler daha önce de belirttiğim gibi tamamen kişisel özelliklerle, zaman içinde çocuğun geliştirdiği öğrenme biçiminin harmanlanmasından oluşan tutumlardır.
Öğrenme biçimi ne olursa olsun üzerinde durulması gereken bir başka nokta, çocuğun tek bir sisteme sıkı sıkı bağlı kalması yerine farklı teknikler geliştirerek farklı ortam koşullarında da odaklanmasına yardımcı olmaktır. Burada amaç, öğrencinin en verimli şekilde öğrenmesine destek olurken, şartların onun alışık olduğu koşullar dışında gelişmesi halinde bile öğrenmenin önemli bir kesintiye uğramasının önüne geçmektir. Böylece sessiz ders çalışmaya alışmış bir öğrencinin gürültülü bir ortamda sınava girmek zorunda kalması halinde odaklanmakta önemli bir sorun yaşamaması sağlanmış olur.
Global ve analitik düşünen çocukların birbirinden çok farklı düşünme biçimlerine sahip olduğunu da bilmek gerekiyor. Global öğrenen çocuklar genele, analitik öğrenen çocuklar detaya bakarlar. Analitikler bilgiyi belirli bir sırayı takip ederek öğrenirken, globaller nedenleri sorgularlar. O nedenle çok soru sorarlar. Araştırmalara göre ilköğretim öğrencilerinin %85’inin global öğrenen öğrenciler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda çok soru soran öğrencinin amacının öğretmeni sinirlendirmek, dersi kaynatmak, ilgi çekmek gibi onlara etiketlenmiş eylemler nedeniyle olmadığını hem anne babaların hem de öğretmenlerin çok iyi anlaması gerekiyor. Zira biz yetişkinlerin de kolay yolu seçip çocukları belli sınıflara soktuğumuz, bazı sıfatlarla onları etiketlediğimiz gerçeğini görmezden gelemeyiz. Üstelik öğrenme stillerinin çocukların mesleklerini belirlemede önemli ipuçları verdiğini de hatırlatmak isterim.
Yeni bir eğitim öğretim yılı başlarken bu defa tüm sorumluluğu ve suçu çocuklara yüklemek yerine, önce çocuklarınızı tanımaya çalışmanızı öneriyorum. Çocuğunuzun özelliklerini doğru tanımlayıp bu konuda öğretmenle iş birliği içinde olmak ve çocuğun tercihlerine saygı duymak gerekiyor. Çocuklardan değişmelerini beklerken siz değişmezseniz olmaz. Hiçbir zaman geç değildir. Bu yıl çocuğunuzun nasıl bir öğrenme stili olduğunu belirlemekle işe başlayabilirsiniz. Kendi öğrenme yöntemlerini oluşturması için ona yardımcı olabilirsiniz. Bunun için ona talimatlar vermek, ‘odana git, dersini çalış’ demek yerine, hangi koşulda, nasıl çalıştığını ya da neden çalışamadığını anlamaya çalışabilirsiniz.
Bir yerlerden başlayın. Bu defa tek suçlu çocuğunuz olmasın, siz de elinizi taşın altına koyun.
Bir türlü düzeltilemeyen, aksine her sene yeniden değişen koskoca bir eğitim sistemine çocuğunuzu bırakırken, çocuğunuza karşı değil, çocuğunuzun yanında olun.
Yeni eğitim yılı hepimize hayırlı olsun.
Paylaş