Paylaş
Okullar açıldı ve çok şükür biz anneler ve çocuklar hep beraber daha düzenli bir hayata geçiş yaptık. Erken yatıp erken kalkmak konusunda zaman zaman sıkıntılar yaşasak da sonuç olarak uyulması gereken bazı düzenlemelerden sonra çok fazla sorun yaşanmıyor. Okul fobisi yaşayan ya da daha ilk günlerin heyecanıyla anne-babasından ayrılmak istemeyen çocukların bir çoğu da artık okula alıştı ve ailelerin okul önlerinde perişan olma dönemleri de bitti.
Okulların açılmasına haftalar kala Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalar bir anne olarak beni çok mutlu etti. Okul kantinlerinin sıkı denetim altında tutulacağı, şekerli gıdaların satılmasına izin verilmeyeceği, gazlı içeceklerin kantine sokulmayacağı, hamburger,cips ve benzeri yiyeceklerin zararları nedeniyle satışına müsaade edilmeyeceği yönündeki açıklamalardan sonra, epeyce içim rahatlamıştı. Zira geçen sene birinci sınıfa başlayan ve bir devlet okuluna giden kızımı arkadaşları farklı şekil, desen ve tatta üretilen şekerlerden yerken, onun neden yememesi gerektiği konusunda ikna etmekte epeyce zorlanmıştım. Sonuç olarak 7 yaşında bir çocuktu ve canı gördüğü rengarenk şekerlerden istiyordu. Geçtiğimiz yılı zor zahmet atlattık. Okulun bahçesinin hemen bitişiğinde yer alan büfeden alışveriş yapmak için bahçe demirlerine tırmanan, birbirini ezen çocukları görünce okul yönetimiyle görüşüp bahçe duvarı ile büfe arasına epeyce bir mesafe bırakarak yeni bir düzenleme yaptırdık ve çocukların okul dışı alışverişinin önünü kestik. Gayet mutluyduk. Ancak okulun bahçesindeki kantinde her tür şekerlemenin, içeceğin, hamburgerin, sosisli sandviçin, birçok gereksiz oyuncağın satıldığını görünce inanamamıştım. Üye olduğum ve aktif görev yaptığım bir takım derneklerin vasıtasıyla bu kantinlerle ilgili bir takım çalışmalar yapmak için ilgili kurumların kapısını çalalım derken bu yıl o ilgili kurumlardan gelen açıklamayı duyunca nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Sonuç olarak önce anneyiz, yavrularımızı korumak istiyoruz, sağlıklı beslensinler istiyoruz. Bütün bu süreçlerden sonra bu yıl okullar açıldığında bir de ne görelim; kantinde satılanlarda hiçbir değişiklik yok. Aynı sağlıksız gıdalar, bulunduğumuz bölgenin en iyi devlet okullarından biri olarak bilinen okulumuzun kantininde satılmaya devam ediyor. Siz çocuğunuza sağlıklı beslenme bilinci aşılamaya çalışırken, sınıfta öğretmeni sebze, meyve yemenin onların gelişimi için ne kadar önemli olduğunu anlatırken, aynı okulun bahçesinde bulunan kantinde envai çeşit cazip ama gereksiz madde satılmakta. Bu konuyla ilgili neler yapılabilir diye düşünürken geçtiğimiz hafta çok üzücü bir olay yaşanınca durumun önemini ve ciddiyetini sizlerle paylaşmak istedim.
Okulumuzda, diğer birçok okulda olduğu gibi diyabet hastası çocuklar da var. Bu çocukların bir kısmı günde birkaç kez insülin iğnesi olmak zorundalar. Bu çocuklar ve aileleri açısından durum bizden bin kat daha zor. Çocukların şeker düzeyleri bir anda çok yükselebiliyor ya da çok düşebiliyor. Şeker komasına girebiliyorlar. Kızım bu sene ikinci sınıfta ve hemen yan sınıfta böyle diyabet hastası, dünya tatlısı bir arkadaşı var. Annesi mümkün olduğunca yanında bulunmaya çalışıyor, teneffüslerde takip etmeye çalışıyor. Kaldı ki anne de çalışan bir kadın ve geçimini sağlamak zorunda. Buna rağmen okula gelip kızının insülin düzeylerini takip etmek, iğnesini yapmak ve yavrusunun psikolojisini düzeltmek zorunda. İşte sorun da burada başlıyor. Okulun da kendi kuralları var ve hiçbir anne-babayı, okul binasına almıyorlar. Karar doğru mudur derseniz, evet doğrudur ancak bu tip sağlık sorunu yaşayan çocuklar için kurallar bu kadar katı olmamalı. Geçtiğimiz hafta şeker düzeyi epeyce bir düşen kızımız şeker komasına giriyor ve ne sınıfta ne okulun kendi bünyesinde durumu düzeltmeye yardımcı olacak bir kesme şeker dahi bulunamıyor. Hatta yavrucağın şeker komasına girdiğini fark eden yok. Annesi gelmese, duruma müdahale etmese yaşanan olumsuzluğun sorumlusu kim olacak?
Diyabet hastası kızımız okulun bahçesine çıktığında elinde çeşit çeşit şeker yiyen arkadaşlarında görüp onun da canı şeker canı istediğinde hep birlikte ne diyeceğiz? Biz yetişkinlerin alamadığı sorumluluğu küçücük bir çocuktan nasıl bekleyebiliriz ki? Onun büyük bir olgunluk göstererek, kendi nefsine hakim olmasını bekleyeceğiz ama biz küçücük çocuklar üzerinden kazanılan ticari ranta dur diyemeyeceğiz. Bu çocuklar, benim, sizin, hepimizin çocukları… Sağlığı bozulan her çocuk önce ailesi için üzüntü kaynağı, sonra bütün toplum için sorun olacak. Bir şeyi bozulmadan, önlemini almak daha kolay değil mi?
Olayın en üzücü tarafına gelince; çocuğuyla ilgili sıkıntılarını okulun müdürüne anlatmaya çalışan anneye, “Ben diyabet filan anlamam kardeşim, okula girmek yasak” diyen bir müdür görmeydim keşke, okulun temizlik görevlilerinin dahi annenin varlığından rahatsız olduklarını duymasaydım keşke, keşke bu tartışmalara ağlayarak tanık olan diyabet hastası yavruyu görmeseydim… Keşke her sınıfta bu tip rahatsızlıklarda ilk yardım için bazı düzenlemeler yapılabilseydi, keşke okulun bütün personeli diyabet konusunda yeterli bilgiye sahip olsalardı ve bu çocuklara yardımcı olmak amacıyla bizleri de bilgilendirebilecek seminerleri verebilselerdi. Aramızda pek çok doktor velimiz olduğunu biliyorum, en azından onların gönüllü desteğini alabilirdik. Ben kendi adıma hem okulumuzda hem de bölgedeki neredeyse bütün okullarda eğitim ve kişisel gelişim seminerleri vermiş bir anne ve uzman olarak böyle bir seminerin çok önemli ve yararlı olduğunu biliyorum. Keşke okullar, yönetimler de bu konularda doğru yönlendirmeleri yapabilseler ve sağlık sorunu yaşayan çocuklarımızın da sağlıklı bir eğitim almalarına yardımcı olabilseler.
Muhtemelen sizlerin de ya yakınları, ya çocukları benzer sorunlar yaşıyordur. Ne tür sıkıcı ve üzücü olaylar yaşandığını biliyorsunuzdur. Lütfen hem kantinlerdeki sağlıksız gıdalar için hem de sağlık sorunu yaşayan çocuklarımız için daha duyarlı olalım. Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Sağlıklı,duyarlı bir toplum olabilmek dileğiyle iyi bir hafta diliyorum..
Paylaş