Paylaş
Bu hafta Mevlana Haftası ve Mevlana’nın vefatının yıl dönümü olması sebebiyle Konya’da Şeb-i Arus törenleri var. Ben de bu haftaki yazımda Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin hayatından ve bize bıraktığı o çok anlamlı öğütlerinden bahsetmek istedim. Günümüzde hepimizin bu öğütleri iyi anlaması o kadar önemli ki. Ama önce Mevlana’nın hayatına kısaca göz atalım.
Mevlana 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Horasan’da Belh şehrinde doğmuştur. Babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olan ve ‘Bilginlerin Sultanı’ olarak tanınan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi isimleri kendisine sonradan verilmiştir. Efendimiz anlamındaki Mevlana ismi henüz çok gençken Konya'da ders okutmaya başladığı tarihlerde verilir. Bu isim daha sonraları Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı sevenler tarafından da kullanılmıştır.
Mevlana’ya verilen Rumi ismi Anadolu demektir. Mevlana'nın, Rumi diye tanınması, geçmiş yüzyıllarda Diyar-i Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da yaşaması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve türbesinin de orada olmasındandır.
Mevlana, henüz 18 yaşındayken Karaman’da babası tarafından Semerkand’lı Gevher Hatun’la evlendirilmiş ve bu evlilikten iki oğlu olmuştu. Bunlardan ilk oğlu Sultan Veled, ikinci oğlu ise Alaeddin’dir. Ancak Alaeddin, 1262 yılında vefat etti. Mevlana ise birinci karısının vefatından sonra Konya’da Kerra Hatun’la evlendi. Bu evlilikten ise Muzafferüddin Alim Çelebi ile Melike Hatun dünyaya geldi.
Mevlana 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Tanrı nurlarını” görmüştü. Ancak beraberlikleri fazla uzun sürmedi. Şems hala neden ve nasıl olduğu kesin olarak bilinmeyen bir biçimde ölünce Mevlâna uzun yıllar inzivaya çekildi.
Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" demiş ve dostlarına ölümünün ardından ağlamamalarını vasiyet etmiştir.
Mevlana’nın söylediği, “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir” sözü tam da bu durumu özetleyen çok anlamlı bir sözdür.
Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 pazar günü hakk'ın rahmetine kavuştu.
Her yıl, Mevlana’nın ölüm yıl dönümü olan 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak isimlendirilen törenler, halk arasında ‘Şeb-i Arus’ olarak bilinmektedir. Ve Mevlana’nın nezdinde Şeb-i Arus törenleriyle Kul’un Yaratıcısına kavuşmasının kutlamaları yapılmaktadır.
Hz. Mevlana'nın doğum yılı olan 30 Eylül 1207 tarihine vurgu yapılması bakımından, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO), Mevlana’nın 800'üncü doğum yılı olan 2007 yılını ‘Mevlana Yılı’ olarak ilan etmiştir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi hepsi birbirinden değerli çok önemli eserler bırakmıştır.
Eserleri:
“Yaratılmışların En Değerlisi İnsandır” felsefesine ve engin bir insan sevgisine sahip olan Mevlana, yüzyıllardır hoş görünün, kardeşlik ve barışın simgesi olmuştur.
Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan karmaşa, savaş ve gözyaşının bir an önce bitmesi dileğiyle Mevlana’nın her biri üzerine ciltlerce kitap yazılacak 7 öğüdünü paylaşmak istiyorum. Hepimizin daha hoş görülü, daha hak hukuk gözeten bireyler olmamız dileğiyle.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.
Paylaş