Paylaş
Aralık ayının 3. haftası "Lohusalık Depresyonu Farkındalık Haftası" olarak belirlenmiş. Bu hafta dolayısıyla yeni annelere, annelikle ve doğum sonrası yaşanan sıkıntılarla ilgili bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Lohusalık depresyonu olarak tanımlanan durum, aynı zamanda doğum sonrası depresyon olarak bildiğimiz durumdur. Lohusa depresyonun biyolojik ve psikolojik olmak üzere iki yönü vardır. Annenin hormonal faaliyetlerinden kaynaklanan değişimler biyolojik; kaygılar, korkular ve duygu durumuna ait değişimler psikolojik yönüdür.
Lohusa depresyonu aslında dünya üzerindeki her beş kadından birinin içine düştüğü bir duygu durum bozukluğudur. Özellikle bizim toplumumuz annenin doğumdan sonra 40 gün yalnız bırakılmaması gibi son derece yerinde bir uygulama ile aslında bu durumu kontrol altına almak amacıyla bir tutum geliştirmiştir. Annenin başına kırmızı kurdeleler takmak, kadının doğum sonrası yaşadığı stresi Albastı olarak isimlendirmek, hem bebeği hem de anneyi nazara gelir düşüncesiyle gözlerden uzak tutmak bir anlamda hem hastalıklara karşı korumak hem de anne ve bebeğin bir arada birbirine alışma süreçlerine yardımcı olmak amacıyla yapılan halk inanışlarıdır.
Doğum sonrasında yeni annenin vücudunda yoğun hormonal faaliyetlere bağlı olarak bir takım duygusal değişimler yaşanır. Yaşanan problemler aslında doğumdan hemen önce başlayabilir. Seçilen ya da uygulanan doğum yöntemi bile lohusa depresyonunda etkili olabilir. Doğumla ilgili bilinenler, anne adayına anlatılanlar ve annenin kendi annesinden ya da yakın çevresinden öğrendiği doğuma yönelik bilgiler de lohusalık depresyonu için önemli eşiklerdir.
Normal doğum beklerken ani bir gelişme ile sezaryen doğum yapmak zorunda kalmak ya da ağrısız doğum yapacağı düşüncesiyle sezaryen doğum planlamak ama bir anda normal doğumun başlaması gibi beklenmeyen gelişmeler de kontrolün kendisinden çıktığı duygusu yaratarak anne adayının doğum sonrası duygu durumunun bozulmasına, lohusalık depresyonuna girmesine bir zemin oluşturabilir. Aile tutumları, annenin eşiyle olan ilişkileri, bebeğin beklenen ve istenen bir bebek olup olmadığı gibi durumlar da anne için doğum sonrası depresyonu kolaylaştırıcı etkenlerdir. Annenin ilk bebeğinde hiçbir sorun olmazken bazen ikinci üçüncü doğumlarında Lohusalık Depresyonu ortaya çıkabilir.
Lohusalıkta, doğum sonrası pek çok farklı duygu durumu yaşanabilir. Duygusal iniş çıkışlar görülebilir. Zaman zaman ağlama atakları, hüzünlenme, mutluluk gibi birbirinden farklı uçlarda duygular yaşanması normaldir. Hatta lohusalık hüznü olarak bilinen durum tam olarak bu tür duyguların yaşandığı kısa süreli bir dönemdir. Annenin anne olduğunu kabullenme, bebeğine alışma ve bebekle ilgili gelecek kaygılarını aşma süreci olarak bilinir. Anne bebeğine yeterli olamayacağı, ona bakamayacağı gibi kaygılar yaşar. Bunlara ek olarak bebeğine kötü bir şey olabileceği, bebeğin kendisinden alınacağı gibi abartılı korkular da bu duruma eşlik edebilir. Bütün bu duygular anneye destek olunarak, yükü hafifleterek atlatılır. Lohusalık hüznünde sıkıntılar genellikle doğumdan sonraki birkaç hafta içinde atlatılır. Anne bebeğiyle yeni yaşam düzenine alışır. Ancak lohusalık depresyonunda durum biraz daha farklıdır.
Lohusalık depresyonunda annenin tek başına atlatamayacağı kadar büyük ve sarsıcı bir süreç yaşanabilir. Bu süreçte anneye çevreden gelen destek ne kadar yoğun olursa olsun annenin içine düştüğü depresyonu aşmaya yeterli olmaz. Böyle durumlarda mutlaka psikolojik destek almak, bir uzmanla görüşmek gerekir.
Doğum sonrası yaşanan duygu durumlarında annenin önceki dönemlere ait psikolojik durumlarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Annenin geçmişinde bir depresyon varsa, takıntılı, kaygılı kişilik yapısı varsa ya da ailede bu tür öyküsü olan yakın bireyler varsa anne daha dikkatle takip edilmelidir. Zira bazı kadınlarda hamilelik ve doğum psikozları tetikleyebilir ya da ortaya çıkarabilir. Psikozlar ciddi psikolojik bozukluklardır ve mutlaka hamileliğin başından itibaren sıkı takip edilmesi gerekir.
Lohusa depresyonu genellikle annenin fark ettiği ve yardım istediği bir duygu durumu değildir. Anne yaşadığı depresyonun çok da bilincinde olmayabilir. O nedenle yakın çevrenin durumu olabilecek en erken dönemde fark edip uzman desteği alma yönünde gereken adımları atması çok önemlidir. Anneye destek olacak en önemli kişi eşi yani babadır. Babanın bebekle ve anneyle birebir ilgilenmesi, birbirlerine zaman ayırmaları, yine eş olarak ayrı bir hayatlarının olacağı konusunda güven verecek tutumlar olması bakımından son derece önemlidir.
Yeni anne babaya yakın aile bireylerinden verilecek destek pek çok açıdan yararlıdır. Ancak burada sınırı iyi belirlemek gerekir. Anneye yardımcı olmak adına mahrem alanlara girilmesi, yardıma ihtiyaç duyulmadan ya da talep edilmeden bütün özel alanların işgal edilmesi, bebeğe bakmak için yeni anne baba olmuş eşlerin evine uzun haftalar hatta aylar boyunca yerleşilmesi yarardan çok zarar getirebilir. Bebek elbette ki herkesin önceliğidir. Ancak bebekten de önce anne babaların aslında eş olarak var olmaları gerektiği unutulmamalıdır. Bebeğin bakımına destek olmak, anneye yardımcı olmak için atılan iyi niyetli adımların aile bütünlüğünü yıpratıcı tutumlara dönüşmemesine çok dikkat edilmesi gerektiğini özellikle vurgulamak isterim.
Lohusalık depresyonu farkındalık haftası nedeniyle tüm annelere bebekleriyle beraber mutlu ve sağlıklı bir hayat dilerim…
Paylaş