Paylaş
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da bir AVM’de bulunan kozmetik mağazasında yaşandığı iddia edilen skandal tüm Türkiye’yi sarstı. Olayın ayrıntıları sosyal medyada paylaşılınca neredeyse kadın erkek hemen herkes olayın yaşandığı kozmetik mağazalar zincirine yine sosyal medya üzerinden tepki verdi.
Basına yansıyan haberlere göre; 26 Kasım günü lise 3. sınıf öğrencisi B.C. alışveriş yapmak üzere girdiği mağazada, hırsızlık yaptığı suçlamasıyla mağaza müdürü ve AVM’nin iki erkek güvenlik personeliyle beraber bir depoya götürülerek üzeri arandı. Genç kızı neredeyse çırılçıplak şekilde aramalarının yanı sıra, kafasına vurarak ‘hırsız, terbiyesiz’ ithamlarında bulunulduğu da basına yansıyan iddialar arasında yer alıyor. Bununla birlikte, genç kızın ifadesine göre güvenlik görevlilerinden birinin, mağaza yetkilisi hakkındaki ‘Bugün iyi gününde, yoksa buradan kolunuz bacağınız kırık çıkabilirdiniz.’ cümlesi de olay sırasında geçtiği iddia edilen cümlelerden birisi.
Olaydan sonra genç kız durumu ailesine de anlatarak şikayetçi oldu ve 7 Aralık günü, bu olay medyaya yansıdı. Olayın medyaya yansımasıyla birlikte halkın yoğun bir tepkisi oluşmuşken, firmanın yaptığı açıklamada, hırsızlık yapıldığına dair kuvvetli bir şüphe duyulduğunun sebep gösterilmesi, öfkenin daha çok artmasına sebep oldu. Mağaza müdürü ise aramanın güvenlik görevlileri tarafından yapıldığını söyleyerek iddiaları kabul etmedi.
Basına yansıyan haberler üzerine firma konu ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
"26 Kasım 2016 tarihinde mağazamızda yaşanan olayı ve devamında gelişen süreci yaşandığı andan itibaren titizlikle takip etmekteyiz. Yapılan müdahale sırasında müşterinin usule aykırı şekilde üstünün arandığına dair müşteri ve ailesinin şikâyetçi olduğu basına yansımış durumdadır. Söz konusu iddialar ile ilgili olarak üzüntü duymaktayız. İddia edilen usulsüz üst arama işlemiyle ilgili kendi iç soruşturmamızı yürütmekteyiz. Soruşturma dahilinde konuya müdahil olan mağaza personelimiz tedbiren görevden uzaklaştırılmıştır."
Yaşanan bu vahim olayı özetle anlatmaya çalıştım, şimdi asıl konuşulması gereken noktalara değinmek isterim. Bu olayı yaşayan 16 yaşındaki genç bir kızdır. Hırsızlık yaptığı veya yapmadığı delillerle ortaya konmadan ve polis devreye girmeden üzerini aramak hem hukuki hem de ahlaki açıdan etik değildir. Eğer böyle bir şüphe varsa genç kızı uygun bir yerde bekletip polise haber vermek en doğrusudur. Bunların yapılmaması bir yana, genç kızı çıplak bir şekilde aramak, hakaret etmek, erkek görevlilerin de orada bulunmasını sağlamak bir şiddet ve istismar suçudur.
İstanbul Barosu’nun da yaptığı açıklamada olayın hem hukuki hem de psikolojik yönleri net bir şekilde görülüyor. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcı Ayşegül Demirkale, açıklamasında:
‘Bir suç ihbarı, isnadı var ise yapacakları en fazla çocuğu güvenli bir yerde tutup kolluk kuvvetlerine haber vermektir. Sadece kimlik tespiti yapılır, çocuğun ifadesini de savcı alır. Yapılan işlem hukuka aykırıdır ve ailenin suç duyurusunda bulunması gerekir ki aile hemen bunu yapmış.’
‘Çocuğun bedenine, özel yaşamına müdahale ediliyor. Onuruyla oynanıyor. Her şeyden önce çocuk işkenceye tabi tutuluyor. Bu bir işkencedir.’ diyor.
Hukukun tanımı çok açık ve kesin: Bu bir işkencedir, tacizdir, mahremiyete saldırıdır ve her yönüyle hukuka aykırıdır.
Tüm bu olayların kritiğini yapıyoruz evet, bir de henüz 16 yaşındayken böyle bir istismara maruz kalan genç kızın nasıl etkilenebileceğini düşünmek gerek.
İstismar; çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kaygı bozukluğu, öfke ve dürtü kontrol bozukluğu gibi önemli psikolojik vakaları tetikleyebilir. Hayata yeniden uyum sağlama konusunda zorluklar yaşayabilir, kendisine ve çevresine bakış açısı değişebilir, uzman desteği alınmazsa daha ciddi boyutlara ulaşabilir. Bu süreçte kişiye verilen hukuki destek de çok önemlidir. O yüzden medya çalışanları, avukatlar, psikologlar, çocuk gelişim uzmanları da üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidir. Halk da yakından takip ederek tepkisini ortaya koymalı, olaya duyarsız kalmamalıdır.
Her şeyin ötesinde reşit olmayan çocuklar ve gençlerde bir hırsızlık olayını bile hırsızlık olarak nitelendirmek yanlıştır. Varsayalım ki mağaza yetkililerinin savunduğu gibi(!) bir ruju çalmış olsun, bu yaşlarda bir genç toplum içinde rencide edilmeden ilgili yerlerle görüşülmeliydi. Bazı durumlarda sadece aileyle görüşmek, hatta genç bireyle konuşmak bile bireyi bu tip yanlışlardan uzak tutmaya yetebiliyor. Genç, kendisiyle samimi, sıcak ve hoş görülü biçimde konuşan bir yetişkin tutumuyla karşılaştığında yaptığı davranışın neden yanlış olduğunun bilincine vararak büyük bir utanç duyabiliyor. Bu tip bir olayın adli makamlara yansımasına dahi gerek kalmadan sadece gencin kendisiyle belki de sadece ailesiyle konuşarak bile çözüme gidilebilirdi. Ve öyle de olmalıydı.
Çocuk ve gençlerde zaman zaman davranış bozuklukları görülebilir. Böyle bir durumda altta yatan nedenler araştırıldığında genellikle ilgi ihtiyacı ve duygusal travmalar vardır. Doğru bir destekle böyle sorunlar kısa sürede düzeltilebilir ve birey sağlıklı bir yetişkin olarak kazanılabilir.
Bu olaydaki üzücü taraflardan birisi ise böyle bir hırsızlığın olmamasıdır. Aslında hiç gerçekleşmemiş bir şüphe nedeniyle gerçek bir psikolojik travma yaratan mağaza yetkililerinin mutlaka bu olayın yaptırımına katlanmalarını görmek isteyen bir toplumsal beklenti var artık.
Mağaza yetkililerin savunmasındaki ‘Kuvvetli şüphe’ cümlesi ise insanın kanını donduracak kadar acımasız bir cümle.
Bu cümlenin ucu açık, sonu hepimizi çok tehlikeli yerlere kadar götürebilir. Aynı ‘kuvvetli şüphe’ herkesi bir diğer insanı linç etmenin, tehdit etmenin, korkutmanın, aşağılamanın, taciz ve işkence etmenin haklı gerekçesi gibi sunuluyor ki bütün mesele işte bu duruma tepki göstermektir.
Kadınlara uygulanan şiddetin her geçen gün daha da arttığı, istismarın ve tecavüzün bu kadar çok yaşandığı ülkemizde kadınları ve kız çocuklarımızı nelerin beklediğini bilemiyoruz. Artık kız erkek demeden her bireyin taciz ve şiddetin ana hedefi olduğu olaylara tanık olmak hepimizi çok olumsuz etkiliyor ve giderek daha çok içe kapanmamıza yol açıyor.
Olayları topluma yansıtmak, analiz etmek, psikolojik boyutlarını anlatmak çok etkili, ama yine de bundan kaç kişinin ders aldığı sorgulanır bir oranda ne yazık ki. Kadına şiddet uygulayan, şiddete fırsat veren, şiddeti normalleştirecek birtakım gerekçeler uyduran herkesin öğrenmesi gereken çok şey var.
Bu olayın yalnızca bir genç kızı değil, tüm genç kızları, tüm kadınları, tüm anneleri, tüm kız çocuklarını ve cinsiyetlerden bağımzsız olarak tüm insanları da etkilediğini ve bir gün onlara da dokunabileceğini unutmamamız çok önemli.
Tepki göstererek, tavır koyarak, duyurarak bu konuda üzerimize düşen görevi yapmamız gerekiyor. Şiddete tanık olduğumuzda tepkimizi göstermek, duyarlı davranmak, daha çok kişinin ders almasını sağlamak, psikolojik ve hukuki boyutlarını okumak ve araştırmak gerek.
Hep balık hafızalı olduğumuzdan yakınan bireyler olarak ben özellikle bu olayın unutulmaması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Güzellik ürünleri satarak, çirkinlik yapmak ve sıradan bir savunmayla tepkileri yatıştırmaya çalışmak kabul edilir bir şey değil.
Bu olayda mağazalar zinciri kadar o genç kızın soyularak aranması sırasında orada bulunan, olaya dahil olan güvenlik görevlileri ve doğrudan alışveriş merkezinin de sorumlu olduğunu hatırlatmak istiyorum. Güvenlik görevlileri, alışveriş merkezinin personelidir ve böyle bir olayda orada olmaları, buna seyirci kalmaları bile tek başına tacizdir.
Bu olayın nasıl sonuçlanacağını ben merakla takip ediyor olacağım. Lütfen siz de takipçisi olun..
Yararlanılan kaynaklar: Hürriyet, Cumhuriyet, Mynet
Paylaş