Paylaş
Zaman zaman hepimiz şans oyunlarına para yatırmış, zengin olma hayallerine kapılmışızdır. Özellikle yılbaşı gibi büyük ikramiyelerin vaat edildiği dönemlerde aklın almayacağı ölçülerde para kazanmanın büyüsü toplumun neredeyse tamamını etkisi altına alıyor.
Zengin olmak, rahat bir hayat yaşamak, gelecekte ekonomik sıkıntılara düşmemek pek çoğumuzun hayali. Ancak geçmişte şans oyunlarından büyük paralar kazanmış insanların beklentilere uygun olarak rahat ve ihtişam içinde hayatlar yaşamadıklarını da biliyoruz. Beklentilerle, ulaşılan nokta arasındaki bu büyük uçurum gerçekten düşündürücü.
Göz ardı edilen şey aslında ikramiyenin çok büyük miktarlarda olmasına karşılık kazanabilecek insan sayısının çok sınırlı olması. İkramiyenin büyüklüğüyle orantılı olarak hayaller de büyük oluyor. Şu anki durumun tam tersi yönde muazzam bir hayat ve ihtişam düşünülüyor. Kurulan hayallere bir süre sonra gerçek olacak inancı da eklenince kişinin mantık zinciri zayıflıyor ve bugün yaşadığı sorunları birkaç hafta içinde kazanacağına inandığı parayla aşabileceğine inanarak görmezden geliyor. İçinde bulunulan durumla ve sıkıntıyla mücadele etmek yerine kaçış olarak, “Nasılsa kazanacağım” bahanesinin ardına sığınıyor.
Bu inanç bir süre sonra o kadar fazla gerçekmiş duygusuna yol açıyor ki kişi büyük ikramiyeyi kazandığı şeklinde haberci olduğuna inandığı rüyalar görmeye başlıyor. Dolayısıyla gerçek olanla hayal olan, var olanla umulan arasında denge kayboluyor. Zaman içinde geçmişte büyük ikramiyeleri kazanmış insanların bugün nasıl bir hayat sürdürdüklerine dair basın yayın organlarında haberler yer alıyor. Birçoğunun paralarını çok lüks ve anlık şeylere harcadıkları ve kısa süre sonra neredeyse eskisinden beter duruma düştüklerini okuyoruz. Asıl gerçek olan bunlardır. Parayı yönetmeyi bilmediğimiz sürece doğru yatırım yapmanın ve kazanılan parayı elde tutmanın, artırmanın yolu yoktur.
Kazanmak psikolojik soruna yol açabilir
Şans oyunlarından kazanmak da kaybetmek de psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Sadece kazanmak ya da kaybetmek bile bütün dengemizi alt üst edebiliyor. Zira büyük paralar kazanmak, kişinin o ana kadar yaşadığı yaşantısından çok farklı bir hayatın kapısını açıyor. Kişiler önceden ulaşılamaz ya da sınırlı düzeyde ulaşılabilir olarak gördükleri bütün tüketim malzemelerine, lüks mekanlara bir anda ulaşmanın yarattığı derin uçurumlara düşebiliyorlar. Daha öncesinde bilmediği bir zeminde ayakta kalmak buz pistine ilk defa adım atmak gibi bir etkiye yol açıyor.
Denge bozuluyor, mantık ortadan kalkıyor ve birey, önceki yaşantısı ile içine girdiği ışıltılı, paralı, ihtişam dolu dünya arasında köprü kuramıyor. Büyük ikramiyeyi kazanan birçok insan için yakınlarının söylediği, “Artık bizi tanımıyor, çok değişti” sözünün arkasında da bu gerçek yatıyor. Kişi bir anda aslında var olmayan bir kişiliğe dönüşebiliyor. Öyle olması ve öyle yaşaması gerektiğini düşünüyor. Aynı zamanda kendisine yaklaşan herkesi, kendisinden ve parasından yararlanmak, kendisini sömürmek isteyen insanlar olarak düşünebiliyor.
Peki ya kaybetmek?
Büyük beklentiler içinde girilerek oynanan şans oyunlarından, alınan biletlerden ikramiye kazanılmaması durumunda da büyük hayal kırıklıkları yaşanıyor. İnsanlar tüm beklentilerini birkaç gün sonra kazanacağını düşündüğü para üzerine kurguluyor ve derin bir inanç oluşturuyor. Bu inançla beraber elindeki son parayı biletlere ve oyunlara yatıran insanları da duyuyoruz. Girdiği borçlardan kazanmayı umduğu parayla kurtulacağını düşünen insanlar var. Beklentiler gerçekleşmediğinde sonu intiharlara giden ciddi depresif durumlar yaşanıyor. Kaygının ve hayal kırıklığının dozu o kadar yüksek oluyor ki, kişi gelecekte yaşamayı umduğu pırıltılı ve zenginlik dolu hayali dünyadan, bugüne, gerçek dünyaya dönemiyor.
Kaybetmek, kaybedilen ne olursa olsun zaten ciddi sorunlara yol açabiliyor. Kişisel özellikler ve yatkınlıklar kişilerin çok istedikleri bir şeyi elde edemediklerinde nasıl tepkiler vereceklerini belirleyen en önemli faktör. Kazanılamayan, ister bir ikramiye olsun, ister bir sınav kişinin buna bir kayıp olarak baktığını ve bu kaybı bazen çok kişiselleştirerek kendine olan güvenini ve özsaygısını kaybettiğini biliyoruz. Dolayısıyla özellikle para gibi, maddi anlamda istediği her şeye ulaşıp kavuşmasını sağlayabilecek yegane unsura ulaşamamış olmak ciddi kişisel yıkımlara yol açabilir.
Elbette şans oyunları oynamak, zaman zaman şansını denemek eğlenceli olabilir. Ancak bunu hayatımızı kurtaracak en önemli koşul olarak görmek olayı tehlikeli bir hale getirir ve kişisel olarak tüm dengemizi bozar. O nedenle her konuda olduğu gibi şans oyunlarında da amacın eğlence ve şans işi olduğunu unutmamak gerekiyor. Önümüz malum yılbaşı, yine vaat edilen rakamların çok yüksek olacağını biliyoruz. Ancak milyonlarca biletin satılacağını ve büyük ikramiyenin sadece üç beş kişi arasında paylaşılacağını lütfen unutmayalım. Paramız olsa da olmasa da, kazansak da kazanamasak da biz sağlıklı bir ruh ve beden bütünlüğüyle hayatımızı bundan sonra da devam ettirmek zorunda olduğumuzun bilincinde davranalım.
Psikolog Serap Duygulu
Paylaş