Paylaş
İki keşiş yolda giderlerken, su birikintisinden karşıya geçmek için bekleyen genç bir kadın görürler. Keşişlerden biri, genç kadını kucakladığı gibi suyun öteki tarafına bırakır.
Ötekisi; arkadaşının bu davranışına hayretle bakar. Hoş karşılamaz, farklı yorumlar, hatta içten içe ona kızar, yaklaşık bir kilometre yürüyünce daha fazla dayanamaz ve arkadaşına hışımla döner:
- Sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz keşişiz!! Bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır!!.
Öteki keşiş oldukça sakin karşılık verir:
- Ben o genç kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen? Sen ise hala onu taşıyorsun.
Biz de bu hikayedeki gibiyiz. Hayatımız boyunca karşılaştığımız olaylar var, insanlar var,onlarla ilgili olarak yaptığımız yorumlar var...
Hayatınızla ilgili yaşadığınız sorunlara nasıl baktığınız ve ne yorum yaptığınız aslında geleceğinizi de belirliyor. Sorunları kendinize yük olarak mı görüyorsunuz yoksa çözümlenmesi gereken problemler olarak mı? Beyninizde mi taşıyorsunuz, kucağınızda mı?
Beyninizde gereksiz yere soru ve sorun taşıyorsanız hemen belirteyim ki, beyniniz bir sorunla başa çıkmak için veya bir travmayı atlatabilmek için en az 4000 (dört bin) ile 6000 (altıbin) sinir hücresini yani nöronu yok ediyor. Bu yok olan hücrelerin yerine yenileri de gelmiyor. Bu hücreler bize sonradan lazım olacak hücreler aslında. O nedenle bir kez daha düşünmekte fayda var: Bu konu benim en az 4000 hücremi yakmaya değecek mi?
Şimdi düşünün bir kez daha, hangi olay sizin beyninizdeki 4000 hücreden daha önemlidir?
Fransa'da ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir.
Görevli ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
- Ne yapıyorsun?
- Nesin sen, kör mü? diye öfkeyle bağırır işçi.
Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
- Ne yapıyorsun?
İşçi cevap verir: Kayaları mimari bir plana uygun şekilde yerleştirebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli, sonuçta işim var. Daha kötü de olabilirdi.
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler. Ya sen ne yapıyorsun diye sorar.
- "Görmüyor musun" der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak. "Bir katedral yapıyorum."
Sonuç: Bu hikayenin enteresan tarafı her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları.
Görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır.
Bugün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz güneşli mi?
Güllerin dikeni mi vardır, yoksa dikenli dalların gülleri mi?
Bardağın yarısı boş mudur, yarısı dolu mu?
Yoksa bardak olması gerekenin iki katı büyüklüğünde midir?
Ya hayatınız? Hayatınız yaşanması gereken zorunlu bir süreç midir, yoksa paha piçilmez bir deneyim mi? Bir mucize mi bekliyorsunuz, yoksa bir mucize sonucu dünyaya geldiğinizin ve asıl mucizenin kendiniz olduğunuzun farkında mısınız?
Yaratılmış olarak neler yaratabileceğinizin bilincinde misiniz, yoksa hala bir kahraman mı bekliyorsunuz?
Siz ne inşa ediyorsunuz peki? Aldığınız her nefesin bir sonraki nefese basamak olduğunu hiç düşünüyor musunuz? Lütfen derin bir soluk alın ve tam şu anda ne yapmak istediğinizi, ne yapamadığınızı ve sizi engelleyenin ne olduğunu sorun kendinize…
Cevabınıza göre hedeflerinizden ne kadar uzak olduğunuzu ya da aslında ne kadar yakın olduğunuzu anlayacaksınız.
Ve asıl ilginç olan da şu: Yapmak istediklerimizi durduran genellikle doğrudan kendimiz oluyoruz, başkaları değil. Bunu da asla fark etmiyoruz hayatın koşuşturması içinde.
Hep bahaneler buluyoruz ama asıl engel kendi korkularımız ve kaygılarımız.
Oysa hiçbir mimar, hiçbir mühendis, hiçbir usta bir esere ya yapamazsam, ya elektrik kesilirse, ya malzeme bulamazsam korkusuyla başlamaz. İşini yapar. Siz de hayatınızın amacını, hedefini belirleyin, inşaata başlayın. Ömrünüzün inşaatını yapın.
Herkes ne muazzam bir eser inşa ettiğinize hayran olsun.
Sevgilerimle, sağlıklı bir hafta diliyorum.
Paylaş