Paylaş
İşte, Mevlana’nın güzel bir sözü: "Ne düşünüyorsan O'sun" ya da "Sen neye hazırsan hayat sana onu hazırlar." Gerçekten de böyle olur. Ne düşünürsek hayatımıza onu çekeriz. Psikolog Serap Duygulu, hayatımıza nasıl yön verdiğimizi anlatıyor.
Olumsuz düşünme ve olumsuz yargılarda bulunma öncelikle geçmiş yaşam deneyimlerinden kaynaklanmakla birlikte diğer önemli etken de kişisel özelliklerdir. Doğuştan getirdiğimiz ve genlerimizle belirlenen huy, karakter ve yatkınlık gibi faktörlere yetiştiriliş tarzımız ve deneyimlerimiz eklendiğinde ortaya çıkan değer, bizim şu anki düşünce sistemimizi oluşturan her şey demektir.
Hayata nasıl baktığımız pek çok şeyin etkisiyle şekillenir. Bazı insanlar karamsardır, çevrelerindeki insanlarla uyum sorunu yaşarlar sanki hayat için değil de hayata karşı savaş verirler. Bu tip insanlar öncelikle kendileriyle kavgalıdırlar ve sanki mutsuz olmak onları mutlu eder.
Ancak bazı insanlar vardır ki ışıltıları hemen fark edilir. Girdikleri her ortamda yaydıkları enerji insanları çeker. Hayata olumlu bakarlar ve genel olarak sadece yaşıyor olmaktan bile müthiş mutluluk duyarlar. Her şeyin ve her anın tadını çıkarırlar.
İnsanlar arasında bu kadar keskin farklar olması pek çok şeyle açıklanabilir. Bunlara bilimin bize sunduğu her kavramı kullanarak yorumlar getirebiliriz. Psikolojik faktörleri, toplumsal ve ekonomik faktörleri, aile yapısını, gelenekleri ve yetiştiriliş biçimlerini göz önünde bulundurarak pek çok sonuca varabiliriz.
Bildiklerinizi Unutma Zamanı
Son zamanlarda yapılan bir araştırma çok şaşırtıyor. Araştırma, aslında beyin ve yapısı üzerine yapılıyor. Beynimizin nasıl çalıştığı, hangi alanlarını ne amaçla kullanabildiğimiz inceleniyor. Bilim adamları beynimizin biz bir şey düşündüğümüzde o konuyla ilgili pencereler açtığını ve düşünce sona erdiğinde pencerenin kapandığını gösteriyorlar.
İşte bu düşünceler sırasında hissettiklerimiz yoluyla beynimiz farklı kimyasallar üretiyor. Bu kimyasallar nöropeptit adıyla biliniyor ve tüm vücudumuzu etkiliyor. Aşık olduğumuzda içimizde pır pır eden şey de sinirlendiğimizde midemizdeki ağrı da bu kimyasallar tarafından oluşturuluyor.
Bilim adamları bağışıklık hücrelerimizin üzerinde nöropeptitler yani beynimizin düşüncelerimize göre ürettiği kimyasallar için alıcılar bulunduğunu keşfediyorlar. Bu keşifle beraber anlaşılan başka bir şey daha var: Bağışıklık sistemimiz duygusal diyaloglarımızı ve içsel konuşmalarımızı dinliyor.
İşin en tuhaf yanı da burada ortaya çıkıyor. Çünkü bu konuşmalara ve düşündüklerimize göre bağışıklık sistemi hastalıklara ve mikroplara yanıt veriyor. Hastalıkları artırabiliyor, azaltabiliyor ya da durduruyor. Tüm bunlarsa sadece bizim beynimizin içinde olanlarla yani düşüncelerimiz yoluyla belirleniyor.
Neye inanırsanız o gerçekleşir. Mutlu olmak istiyorsanız beyniniz o mutluluğu yaratmak için elinden geleni yapacaktır. Vücudunuzun kimyası düşündüğünüz biçimde değişecektir. Bazıları bu düşünce yapısını Pollyanna’cılık olarak adlandırmışlardı ama artık bilimin ortaya koyduğu sonuçlara göre böyle olmak en doğrusu. Bu sonuçlara Çekim Yasası denilebilir mi orası tartışılır ancak olumlu düşüncenin beynimizde, bedenimizde ve hayatımızda yarattığı değişiklikler tartışılmaz bir gerçek olarak keşfedilmeyi bekliyor.
Paylaş