Paylaş
Çocuklarının isteklerine göre davranan ailelerde çocuklar hem mutlu değillerdir hem de istekleri bir türlü bitmez. Önce anne-babalar çocukları mutlu olsun düşüncesiyle bütün hayat ritimlerini onlara göre ayarlarken bir süre sonra bu durum gerçekten sıkıntı yaratır ve aileler bu aşamadan sonra nasıl geri adım atacaklarını bilemezler. Üstelik pek çok sorun yaşadıkları da bir gerçektir.
• Çocuklar her şeyden önce empati kurmayı yani başka insanların isteklerine ve duygularına anlayış göstermeyi öğrenemezler.
• Anne babalarına isteklerini yaptırmayı başaran çocuk aynı şeyi diğer insanlardan da bekler ve bu istekleri karşılık bulmadığında saldırganlaşabilir, çatışmacı bir tavır geliştirebilir.
• Evdeki merkez figür olması çocukları benmerkezci bir kişiliğe yöneltebilir. Dünyanın kendi çevresinde döndüğünü düşünen, uyumsuz, sosyal ortamlara yabancı bir birey olarak yetişir.
• Zaman içinde anne baba çocuğun isteklerine aykırı bir şey yaparsa, çocuk, onları suçlayan, tavır alan, agresif tutumlar geliştirebilir.
• Çocuk büyüdükçe kendisini alması gereken kararları almaktan kaçınır, tüm sorumluluğu başkalarından bekler, işler ters gittiğinde ya da beklediği sonuçları alamadığında suçu başkalarına atar.
• Her istediği yapılan, evde anne-babasını yöneten ve yönlendiren konumda olan çocuk mutsuz, tatminsiz, kararsız, müşkülpesent bir insan olarak yetişir.
• Beklemeyi, isteklerini ertelemeyi, sabretmeyi öğrenemeyen çocuklar, çocuk egemen ailelerin eseridir.
Dengeyi sağlamak
Anne baba olduğumuz anda hayatımızın tamamen değiştiği bir gerçek. İnanılmaz büyük bir sorumluluğun altına girdiğimiz gibi, kendimizden önce düşüneceğimiz çocuklarımızın varlığı hayata bakış açımızı, beklentilerimizi de değiştiriyor. Çocuk yetiştirmek önemli bir görevdir ve bu görevi yaparken zaman zaman yanlışlar ya da aksaklıklar ortaya çıkabiliyor. Maalesef anne-babalık doğuştan getirdiğimiz bir yetenek değil. Zaman içinde öğreniyor, deneyim kazanarak ustalaşıyoruz. Her çocuk farklı olduğundan her çocuğumuzda farklı özellikler görüyor, şaşırıyor, mutlu oluyor, bazen kızıyoruz. Onlar bizim kopyalarımız değil, onlar bizin özelliklerimizin bazılarını taşıyan ama tamamen farklı bireyler. Bizler anne-babaları olarak onları hayata hazırlıyoruz. Ya da acaba hazırlayabiliyor muyuz? İşte bütün mesele burada: Anne baba olarak çocuklarımızla olan ilişkilerimizde dengeyi kurabiliyor muyuz?
Çocuklar, doğdukları andan itibaren doğaları gereği benmerkezcidirler. Sürekli talep eden taraftırlar. Hayatlarının ilk yıllarında, özellikle öz bakım becerilerini kazanana kadar geçen süre içinde çocuklarımıza daha korumacı, daha kontrollü davranmamız gerekiyor elbette. Ancak bu süreler içindeki her gelişim aşamasında yapabilecekleri görevleri vermek, bazı sorumluluklar için onları hazırlamak adına çok önemlidir. Çok küçük yaşlarda ufak tefek işler yapabilirler, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Bu, onların emeğe, zamana ve insana saygı geliştirmelerini sağlar. Kendilerinden başa insanlar olduğunu, onların da istekleri olduğunu, üzülebileceklerini, duyguları olduğunu öğretmenin ilk adımları bu şekilde atılabilir. Çocuklarımızla kurduğumuz ilişkide özellikle aile bütünlüğünü ilgilendiren konularda çocukların değil anne-babanın sözü geçmelidir. Ev değiştirmek, ikinci ya da üçüncü bir çocuk sahibi olmak gibi önemli kararlarda çocuklara danışılmamalıdır bile. Eğer çocuk yapmak konusunda,çocuğun fikirlerini ön plana alır, ona söz hakkı verirseniz çocuğunuz pek çok karara katılma hakkını kendinde görecektir.
Belli konularda fikri alınabilir ama örneğin ev değiştirilecekse,bu konuda çocukla konuşulması yanlış olur. Ancak odasının düzenlenmesi konusunda çocuğun zevki, istekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Yine okul seçimi gibi bir konu varsa, bu konuda karar çocuğa bırakılmamalıdır. Ancak okul malzemeleri çocukla birlikte alınmalıdır.
Öneriler
Unutulmaması gereken en önemli nokta ailenin temel yapısının öncelikle anne-babadan oluştuğu, çocukların bu temel yapıya sonradan katıldıklarıdır. Çocukların istekleri, beklentileri yerine getirilecekse bile bu isteklerin ailenin tümünün isteğiyle uyum içinde olması ve tek taraflı gerçekleştirilecek eylemler olmamasına dikkat edilmelidir. Her şeyin çocuğun yararı gözetilerek anne-baba tarafından düşünüldüğü bir ailede çocukların isteklerinin önünün alınamayacağı bilinmelidir. Zaman zaman isteklerinin olmayacağını görmek, çocuklarda isteklerine kavuşmak için çaba harcamayı, kendine güven duygusunu, emeğin değerinin farkına varmayı, savaşmayı, kaybetmeyi, rekabet duygusunu, motivasyonu geliştirip, güçlendirecektir. Çocuk egemen bir aile olduğunuzda çocuğunuz için harika bir hayat hazırlamadığınızı, aksine onun elinden bu duyguları aldığınızı unutmayın. Çocuk merkezli aile olmak aslında bir süre sonra anne babalar için de çekilmez bir hal alabiliyor. Hem anne-babalar mutsuz oluyorlar, hem de çocuklar. Üstelik çocukların her isteklerinin yapıldığını görmeye değil, tutarlı bir disipline ihtiyaçları vardır. Disiplin demek, hem bir birey olarak hem de toplumsal bir varlık olarak, kendisiyle ve çevresiyle barışık olarak, sınırlarını bilerek yaşamayı becerebilecek donanımlara sahip çocuklar yetiştirmek demektir. Anne-baba olarak sizin ayrı, çocuklarınızın ayrı hayatları olması gerektiğini göz önünde bulundurun ve hayatınızın sadece çocuklarınızdan oluşmadığını dikkate alın.
Paylaş