Paylaş
Kayseri’de gencecik bir kız öğrenci, öğretmeni tarafından cinsel tacize uğradığı için ve buna kimseyi inandıramadığı için, kimse yanında olmadığı için derin bir sessizlikle, görmezden gelindiği için canına kıydı. Bir can daha bütün ülkenin, tüm insanlığın önünde kayıp gitti.
Biz yine ardından ağıtlar yakarak, methiyeler yazarak onu anmaya, anlamaya çalışıyoruz. Ama yine samimi değiliz, yine timsah göz yaşları döküyoruz.
Tıpkı Özgecan’da olduğu gibi, tıpkı tam bir yıl önce sevgilisi tarafından öldürülen Dudu Çapar gibi, 20 yaşında öldürülen Songül gibi, 2 çocuğunun gözleri önünde öldürülen Öznur Bozan gibi, 17 yaşındaki oğlu tarafından öldürülen Müzeyyen gibi, eşi tarafından öldürülen 25 yaşındaki Bircan Toptaş gibi, Diyarbakır’da öldürülen 3 çocuk annesi 27 yaşındaki Meryem yılmaz gibi, Şanlıurfa’da öldürülen Medine Taşkın gibi, 2 çocuk annesi Saniye Ulukaya gibi…
Daha yazamadığım yüzlerce kadın gibi... Bu kadınların birçoğu sevdikleri(!) eliyle hayatını kaybeden kadınlar. Eşi tarafından, oğlu, abisi, sevgilisi ya da babası tarafından hayattan koparılan kadınlar. Bu kadınların çoğu anne, eş, abla, kardeş… Kendi büyüttüğümüz erkekler, oğullar, eşler tarafından yaşam bağımız koparılıyor, farkında mısınız?
Öldürülmekle de kalmıyor, ‘dışarıda ne işi vardı’, ‘neden o kıyafeti giymiş’ , ‘evinde otursaymış’ diyerek bu kadınları bir de biz toplum olarak öldürüyoruz. Mesele o saatte orada olmak, o kıyafeti giymek değil, mesele bu katillerin, ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşmaları ve buna izin veren düşünce biçimi.
En son güzeller güzeli Cansel için ‘öğretmenine aşıkmış’ diyebilen, bu kadar çiğleşen ve bu tacizi ve tecavüzü haklı gören, normalleştirmeye çalışan insanların olduğunu görünce daha çok acıyor canımız. Asıl acı olansa bu sözlerin kadınlar tarafından da dile getirilmiş olması.
CİNSEL TACİZE UĞRAYAN CANSEL K. YAŞAMINA SON VERDİ
Psikolojide bir durum vardır; danışanın, terapi aldığı danışmana duyduğu yakınlık ve sempati ‘Olumlu Transfer’ olarak tanımlanır. Aynı şey hastasıyla doktor arasında, öğrencisiyle öğretmen arasında da geçerlidir. Bir öğrenci öğretmenine, bir hasta doktoruna aşık olabilir. Aslında bu aşk değil, hayranlık olarak tanımlanan bir durumdur. Destek aldığı, ilgi gördüğü insana yakınlık duymak sağlıklı tüm insanların doğasında var. Bu duygu doğru anlaşılmaya, doğru yönetilmeye ihtiyaç duyar.
Biz öğretmenlerimizi öğreten, eğiten, kişiye ve kişiliğe biçim veren toplum mühendisleri olarak görüyoruz. Benim açımdan öğretmen budur, böyle olmalıdır. Bir öğretmenin adının karıştığı bu vahşi olay bence en çok öğretmenleri kahretmiştir. İşine ve eğittiği çocuklarına bağlı, samimi ve donanımlı öğretmenler için çok büyük yıkım olmuştur.
Olayın en trajik tarafı, Cansel’i taciz eden öğretmenin tacizle ilgili eğitim almış olması. Bu gerçekten inanılmaz bir durum. Hem tacizi bileceksin, hem yarattığı psikolojik ve fiziksel travma ile ilgili eğitim alacaksın, hem de 16 / 17 yaşındaki öğrencini, yani bir çocuğu taciz edeceksin. Bu trajedi bir yana, bu öğretmenin ruhundaki bu sapkınlığın anlaşılamamış olması da olayın ayrı boyutu. Zira cinsel taciz eylemlerine yönelen kişiler hayatlarının bir yerinde benzer eylemlere yönelmişlerdir. Genellikle birden çok eylem gerçekleştirmiş olmaları söz konusudur. Cansel’e yönelik tacizde, davaya gizlilik getirildiği için bilemiyoruz, adı geçen öğretmenin daha önce benzer eylemleri var mıdır? Cansel’in uğradığı taciz ve şikayeti zamanında ilgili yerlere yönlendirilmiş olsaydı muhtemelen Cansel bugün hayatta olacaktı. Ve yine muhtemelen uğradığı tacizi ispat etmek zorunda kalacaktı, adı ifşa olunduğu için arkadaşları ve çevresi tarafından dışlanacak, hatta suçlanacaktı. Tıpkı daha önceki olaylarda olduğu gibi biz can kaybedildikten sonra olayın suçlusunu ve sorumlusunu arayıp cezalandırmaya çalışıyoruz. Olmadan önleyemiyoruz. Şikayetleri önemsemiyor, duymuyor, gereken tedbirleri alamıyoruz. Duysak da taciz edileni değil, edeni haklı gösterecek sebepler yaratıyoruz. İyi hal indiriminden yararlandırıyor, iyi kıyafetlerle duruşmaya gelmesinden ceza indirimine gidiyoruz. Görünen o ki, biz mağduru korumuyoruz. Aksine tek başına bırakıyor, suçluyor, eziyor, dışlıyoruz. Bu kadınların ölmesine başka sebep aramaya gerek yok, görmüyor musunuz? Bütün bir toplum olarak suçluyuz.
Tacize dur diyemediğimiz için, kızlarımız, kadınlarımız evde otursun dediğimiz için, o saatte ne işi vardı diye sorabildiğimiz için, ama o da aşık olmuş diye düşünebildiğimiz için ve erkeklerin namussuzluğunu kadının namusuyla örtmeye çalıştığımız için. Cansel, sen de hakkını helal etme bize…. Biz daha adam olamadık, hala insana insan değerini veremedik.
Paylaş