Paylaş
Muhtemelen pek çoğumuzun bildiği bir tanımlama vardır: Cahil cesareti. Bu tanımlamadan, bilgisi olmayan insanın bu bilgisizliğinin verdiği had bilmezlikle ortaya atılıp kendini göstermeye çalıştığını anlarız. Cahil insan gerçekten de eksikliklerinin bilincinde olmayan insandır ve bu bilinçsizlikle olayları ve insanları hafife alabilir. Genellikle insanların yıllarca uğraşıp elde ettikleri bilgi ve donanımın önemini, değerini anlamaktan uzaktır. Cahillik abartılı bir cesaret içerir.
Bu 'cahil cesareti' demek ki sadece bize özgü bir deyim ve olay değilmiş ki, bazı uzmanlar konuya gerçek anlamda toplumsal bir sorun olarak eğilmişler.
Cornell Üniversitesi'nden iki psikolog; Justin Kruger ve David Dunning ciddi ciddi bir araştırma yapmışlar. Bazı tezler öne sürmüş ve ilginç sonuçlara ulaşmışlar. Araştırma kendi adlarını verdikleri bir sendrom olarak literatürdeki yerini almış: Dunning - Kruger Sendromu. Sendrom, aslında bir tür algılamada yanlılık eğilimidir ve bildiğimiz anlamda ‘cahil cesareti’ sözünün bilimsel olarak tam karşılığıdır.
Çevremizde gördüğümüz ve bulundukları yeri hak etmediklerini düşündüğümüz insanların nasıl olup da çok iyi yerlere gelmiş olduğunu açıklamaya yarayan bir araştırmadır. Ancak ülkemizdeki ‘Hamiline Kart Yakınımdır’ uygulamasının bu araştırmanın dışında olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bizde işler daha farklı yürüyor. Bilgisine ya da bilgisizliğine bakılmadan, öncelik üst düzey makamlardaki kişilere olan yakınlıkla yürüyor. Kısacası bu araştırmaya konu olan ve kişilerin yükselmelerine sebep olarak gösterilen cahil cesaretleri ya da gözü karalıkları ülkemiz insanı açısından makam sahibi kişilere olan yakınlıklarıyla göre yer değiştiriyor.
Biz yine Dunning - Kruger Sendromu'na dönelim. Bu iki psikolog hak etmediği halde bazı insanların nasıl olup da üst düzey görevlere gelebildiklerini, dahası bu görevleri nasıl alabildiklerini merak edip 1999 yılında bir görüş koyuyorlar ortaya: Cahil kişi, gerçek bilgiye sahip olan kişinin öz güveninden daha fazla bir güven duygusuna sahiptir. Yani cahil kişi cehaletinden kaynaklanan bir öz güvene sahiptir.
Bu teori pratikte ‘Yetkin olmayan insanlar, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir.’ diyor. Bu teori üzerine yapılan fiziksel ve bilişsel araştırmaların sonuçları da şöyle:
Buna göre, kişiler az bilgi sahibi oldukları konularda sahip oldukları bu sınırlı bilgiyle aslında konunun tümüne hakim olduklarını düşünecek kadar yüksek bir öz güven duygusu yaşıyorlar. Hatta ne kadar az bilgiye sahip olduklarını anlamaktan da çok uzaklar. Yani araştırmanın özü olan; bilgisizlik, gerçek bilginin tam tersine, kişilerin kendine güven duymasını sağlar.
Çevremizde pek çok örneğini gördüğümüz birden bire gelişen başarı örneklerinin altında yatan etkenlerden biri de bu olabilir. Zira kendisine iş kurmak isteyen iyi yetişmiş bir insan, piyasa koşullarını, karşılaşabileceği zorlukları, ödeme güçlüklerini, nakit sorunlarını, işin muhasebeleştirilmesini, eleman bulma ve seçmenin önemini, işin olası risklerini ayrı ayrı hesaplayıp, kılı kırk yararak hareket etmeye çalışacak ve belki de gözü korktuğu için iş kurmayı hep erteleyecek, hatta belki de vazgeçecektir. Oysa konuyu çok da iyi bilmeyen bir insan benzer bir iş kurma hayalinde bu kadar ince hesaplara girmeden, eş dost yardımıyla, işe koyulacak ve bilgisizliğinin verdiği bir rahatlıkla riskleri hesaplamadan harekete geçme cesaretini bulabilecektir.
Bazı insanların sahip oldukları niteliklerin fark edilmesini beklerken, çok fazla bilgi ve beceri sahibi olmayan insanların çok iyi yerlere gelme sebeplerinden birisi, bilgisi az olanların sahip oldukları cesaret nedeniyle gözü kara davranmaları ve pek çok işe talip olabilme cesaretleridir. Kendisine işe uygun eleman arayan işverenlerin tercih edeceği özelliklerden belki de en önemlisi, atak, girişken, cesur ve tuttuğunu koparan türden insan profilidir. Bu tipte bir insan ise bu ihtiyacı karşılayacak niteliktedir. Üstelik genellikle de başarılı oldukları görülür. Çünkü zaten başarabileceklerine olan yüksek ve abartılı inançları nedeniyle işe talip olurlar ve başarısız olma endişesi yaşamazlar.
Bu araştırmalardan ve uzmanların ortaya koyduğu sonuçlardan aslında anlamamız gereken şey şudur:
Son söz olarak Dunning - Kruger Sendromu araştırmasının 2000 yılında psikoloji dalında Nobel Ödülü kazandığını belirtmek isterim.
Paylaş