Paylaş
Son zamanlarda hemen hemen hepimiz sıklıkla adını duyuyor ama tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu, adından da anlaşılacağı gibi aslında bir tür kişilik bozukluğu ve tanımlamada hala pek çok açıdan sorunlar yaşanmasına karşın sık karşılaşılan bir psikolojik sorun. Başka kişilik bozukluklarıyla karıştırılabiliyor, çünkü bu bozukluğa diğer kişilik bozukluğu türlerinden bazı belirtiler de eşlik edebiliyor.
Konuyu detaylarıyla ele almadan önce kişilik ve kişilik bozukluğu nedir sorusunun yanıtını vermekte fayda var.
Birçok farklı değişkene bağlı olarak zaman içinde tanımlamalar da değişti ancak günümüzde kişilik, karakter ve huy (mizaç) olarak iki farklı özellikten oluşan bir bütün olarak değerlendirilmektedir.
Karakter, bireyin dünyaya bakışı,hayatı algılaması, hayatla ve sorunlarla başa çıkma biçimi olarak tanımlanıyor. Öğrenmenin ve çevresel faktörlerin bireyin karakterinde önemli etkileri olduğunu da unutmamak gerek.
Huy ise, bireyin doğuştan getirdiği, genel olarak biyolojik yatkınlıklara bağlı davranış biçimleri ve eğilimleri olarak tanımlanıyor.
Toplumda kişilik ve kimlik kavramlarının ne yazık ki sıklıkla karıştırıldığını ve zaman zaman birbirinin yerine kullanıldığını görüyoruz. Kişilik, bireye özgü bütün kalıcı özellikleri tanımlar ve bireyin nasıl bir kişi olduğunu açıklarken,kimlik ise, bireyin kişisel ve toplumsal konumunu yani aslında kim olduğunu tanımlar. Bu anlamda kimlik tanımı kişinin ‘ben kimim’ sorusuna verdiği tüm yanıtları içeren bir bilişsel ve duygusal algılayıştır.
Kişiliğin oluşumunda doğum öncesi, doğum sonrası ile çocukluk çağındaki her tür fiziksel ve psikolojik koşullar çok etkilidir. Aynı şekilde öğrenme ve toplumsallaşma yoluyla olgunlaşma da kişiliğin biçimlenmesinde önemli etkilere sahiptir. O nedenle birey, henüz çocukken bile kişiliğine ait önemli kazanımları elde etmiştir ve kişiliğine dair ilk özellikleri sergilemeye başlar.
Bütün kuramlara bakıldığında belki de üzerinde en çok konuşulan, tartışılan ve fikir üretilen kavramın kişilik olduğunu görülüyor. Çok eski çağlardan beri de insan kişiliğini tanıma ve tanımlama konusu hep tartışılmıştır. Kişilik bozuklukları konusu da zaman içinde üç farklı başlık altında sınıflandırılmış, Borderline Kişilik Bozukluğu ise B Kümesi Kişilik Bozuklukları grubunda yer almıştır. Görülme sıklığına bakıldığında tüm toplum içinde yaklaşık olarak %2-3 gibi bir oranda görülüyor ve bu oran kadınlarda %75 gibi yüksek bir oranda iken,erkeklerde %25 düzeyinde kalıyor.
Borderline kişilik bozukluğunda, kişinin kendisine ait kimlik duygusunda, ilişkilerinde, duygusal tepkilerinde devamlı bir dengesizlik yaşadığını görüyoruz. Bireyin toplumsal, mesleki ve cinsel kimliğinde derin güvensizlikler ve tutarsızlıklar vardır. Sağlam bir kimlik duygusu oluşmamıştır. Ani gelişen hayal kırıklıkları, çökkünlük, moralsizlik ve bıkkınlık hakimdir. Kişi bazen antisosyal atak ve saldırgan davranışlar sergiler. Özellikle cinsellik ve saldırganlık duygularını denetlemekte sorunlar ve ani öfke patlamaları dikkat çekicidir. Bu anlamda Borderline Kişilik Bozukluğu yaşayan bazı bireylerin, karmaşık ve sık değişen ilişkiler yaşadıkları, alkol ve bağımlılık yapan maddeler kullandıkları, kendine dönük saldırganlık davranışına yani intihara yöneldikleri, bedenlerine zarar veren yakma, kesme gibi eylemleri gerçekleştirdikleri biliniyor. Kendine zarar verme ve intihar eğilimlerinin en sık görüldüğü bozukluk türü Borderline Kişilik Bozukluğudur.
Hayatın anlamsız olduğundan, yalnız kaldıklarından yakınan bu kişiler, ileri derecede yalnızlık korkusu yaşıyorlar.Aynı şekilde, belirgin anlamsızlık ve boşluk duyguları, ciddi kimlik karmaşası, kontrolsüz öfke tepkileri, yakın ilişkilerde aldatılma ve terk edilme endişesi, özellikle karşı cinsin ilgisini çekmek üzere yapılan abartılı ve atak davranışlar, intihar girişimleri, tehditkar ve göz korkutma amacıyla sergilenen hareketler, şüphecilik, zaman zaman gerçeklik, yer, mekan ve zaman algısının kaybı gibi özellikler gösteren bir kişilik bozulması olarak dikkat çekicidir.
Borderline Kişilik Bozukluğu olanların bir çoğunda ağır bir narsisizm (kendine hayranlık) görülebilir. Burada da aslında birbiriyle çelişen duygular ve kişilik özellikleri görülür. Bir tarafta çabuk kırılabilen, etkilenen zayıf kişilik, bir tarafta güçlü ve baskın özellikleri ile atak kişilik yapısı, bireyin çevresindeki insanları şaşırtan davranışlar olarak göze çarpar. Kişinin kendisine ait düşünceleri ve tutumları hep iyi-kötü, değerli-değersiz, sevgi-nefret, öfke-suçluluk, aşırı güven-güvensizlik, hayranlık-kızgınlık olarak en üst ve en at sınırlarda iniş çıkışlar gösterir. Özellikle aldatma aldatılma konusunda oldukça hassastırlar. Sürekli olarak aldatıldıklarını ya da aldatılacaklarını düşünerek endişe ve panik yaşarlar.
Borderline Kişilik Bozukluğu diğer kişilik bozukluklarıyla bazı belirtileri bakımından benzerlikler taşıyabilir ve bu nedenle karıştırılabilir. Örneğin Antisosyal Kişilik Bozukluğunda olduğu gibi, kendi çıkarları için başkalarını kullanabilir, Bağımlı Kişilik Bozukluğunda olduğu gibi yalnız kalmaktan korkarlar. Zaman zaman ciddi akıl ve ruh sağlığı bozukluğu belirtileri olarak bilinen ileri düzeyde algı bozuklukları ve paranoid belirtiler de görülebildiği için şizofreni tanısıyla karıştırılabilir. Ancak Borderline Kişilik Bozukluğunda, şizofreniye özgü belirtiler uzun süreli ve kalıcı değildir, ayrıca aşırı duygusal dalgalanmalar ile fırtınalı ve hızlı yaşam biçiminden dolayı şizofreniden ayrılır. Bu özellikleri nedeniyle de Borderline Kişilik Bozukluğu, duygu durum bozuklukları ile ilişkili bulunmuştur. Bozukluğa ait ilk bulgular genellikle ergenlik döneminde ve 18 yaş altında ortaya çıkar. O nedenle ergenliğe ait kimlik çatışmaları ve delikanlılığa özgü hırçınlıkla karıştırılmamalıdır. Ağır geçen ergenlik dönemi daha dikkatle gözlenmelidir. Eğer ergenliğe ait sorunlar düzelmiyorsa, daha ağır ve devamlı bir hale geliyorsa, Borderline Kişilik Bozukluğu yönünden mutlaka değerlendirilmelidir.
Boderline Kişilik Bozukluğunun oluş sebeplerine bakıldığında yine pek çok sorunda olduğu gibi öncelikle çocukluk dönemine ait travmalar ve hasarlar görülüyor. Çocukluktaki desteğin, ilgi ve sevginin yetersiz olması, disiplindeki tutarsızlıklar, aşırı disiplin ya da disiplinsizlik, aşırı kontrolcü ebeveyn tutumları, çocukluktaki reddedilme, ihmal edilme ön plandaki dikkat çekici etkenlerdir. Bununla birlikte aşırı denetleyici anne baba tutumları nedeniyle birey olmasına izin verilmemiş, en temel duygu olan güven ve özerklik duygusunu alamamış, kişinin birey olarak varlığına saygı gösterilmemiş ve aksine birey olması engellenmiş ortamlar, Borderline Kişilik Bozukluğunu ortaya çıkaran etkenler olarak biliniyor. Çocukluk çağından başlayarak bireyin sınırlarının net ve yeterince çizilmemiş olması, kişinin kendisini ne şekilde tanımlayacağına ve toplum içindeki yerini, konumunu belirleyememesine dair sorunlara yol açar. Bütün diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi bu bozuklukta da genetik yatkınlıklar söz konusudur. Ayrıca özellikle çocuklukta yaşanan ve çocuğa yönelik bedensel, cinsel ve duygusal şiddet, cinsel istismar, anne baba ayrılıkları gibi travmatik olaylar, bozukluğun ortaya çıkışına zemin hazırlamaktadır.
Bozukluğun tedavisi uzun süreli bir psikoterapi gerektirir. Zaman zaman yaşanan yoğun öfke, kaygı, depresyon gibi sorunlar nedeniyle ilaç tedavisine gerek duyulabilir ancak genel olarak tedavi psikoterapidir. Bireyin kendisine dönük yargılarının ve düşüncelerinin yeniden yapılandırılmasına dayanan davranış ve düşüncelerin biçimlendirildiği, içe bakışın genişletildiği bir takım yöntemler ve tutumlar oldukça yararlıdır. Kişisel olarak potansiyelinin farkına varması, özbenlik saygısının artırılması, kişisel farklılıklarının ve sahip olduklarının değerinin aktarılması ve belki de yeniden öğretilmesi ile bozukluğun düzeldiği,hatta tamamen ortadan kaldırıldığı biliniyor. Bütün psikolojik sorunlarda olduğu gibi mutlaka profesyonel destek almak, tedavi ve terapi çalışmalarına aksatmadan kararlılıkla devam etmek hem çözümü hem de bireyin sosyal hayata uyumunu kolaylaştıracaktır. Tedavi sürecinin ve süresinin bireyin çözüme olan inancı ve katkısı ile belirlendiğini hatırlatmakta fayda var. Bütün mesele sorunu zamanında tespit edip gereken adımları atmaktır.
Paylaş