Paylaş
Yaşlı insan kır saçlı ve ağzında takma dişleri bulunan kişiler midir? Ya da yaşlılığın bir yaş sınırı var mıdır? Psikolog Serap Duygulu, yaşlılığın psikolojimizdeki yerini ve bu konudaki kişisel terapi tadındaki yöntemleri anlattı.
Yaşlılığın Yaşı Yok!
Yaşlılık olarak adlandırılan kavram bile hala net değildir. Ülkelerin gelişmişliğiyle orantılı olarak her kültürün kendi yaşlanma sınırları vardır. Örneğin; dünya tarihinde henüz sanayileşmenin oluşmadığı zamanlarda, ortalama insan ömrü 40-50 iken bugün bu oran 70-80 yaş civarına yükselmiştir. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde ortalama ömür, 50-60 iken gelişmiş ülkelerde 90’lara ulaşmıştır. Bu yaş dilimleri de gösteriyor ki, yaşanılan hayatın kalitesi ve kişinin hayattan beklentilerini gerçekleştirebilme düzeyi, yaşayacağı ömrü de bir anlamda belirliyor.
Genetik olarak bize biçilmiş bir hayat süreci var ve bu sürecin işleyişi bizim hayatla alışverişimize bağlı. Eğer sağlıklı, keyifli ve dolu dolu bir hayat yaşıyorsak, yaşayacağımız hayatın kalitesi ve süresi artıyor. Aksi durumda da ömrümüz azalıyor.
Bir anlamda kendimiz için neler yaptığımız, kendimize olan güvenimiz, kendimizi ne kadar geliştirdiğimiz ve dolayısıyla başka hayatlarda ne gibi farklar yaratabildiğimiz, yaşlılık olarak tanımlanan dönemdeki tutumlarımızı etkiliyor.
Doğduğumuz Andan İtibaren Yaşlanıyoruz
Yaşlanmak maalesef olumsuz bir takım anlamlar yüklenerek kullanılıyor ve sanki yaşlanınca artık yapacak bir şey kalmamış gibi düşünülüyor. Oysa en büyük yanlış budur, doğduğumuz andan itibaren yaşlanıyor olduğumuzu unutuyoruz.
Çok anlamlı bir söz vardır: “Yaşlanmak bir ayrıcalıktır” denir. Yaşlanmak, eskilerin deyimiyle “yaşı kemale erememiş” insanlara bir borçtur. Yaşlanıyorsanız hakkını vereceksiniz. Yaşanmış yılları boşa yaşamayacak, boşa yaşamadığınızı da göstereceksiniz.
Bunu nasıl yapacağız? Hayatı, başka insanlara bağımlı yaşamayacağız. Çocuklarımıza, eşimize ve işimize bağımlı bir hayat sürmek, kendimiz olamamak demektir. Oysa bütün kimliklerimizin beslendiği asıl yer kendi benliğimizdir. O benliği yok etmeden, hayatın her anında farklı uğraşlar edinerek bir hayat sürdürmek gerek. Bunu bize öğreten bir kurum ya da okul yok maalesef.
Yaşlı Hissetmemek için…
Yaşlılık kişinin kendisini nasıl hissettiğiyle ilgili biraz da. Henüz kırklı yıllarını yaşayan bir insan, hayattan el etek çekip kendisini yaşlanmış olarak görebilirken, yaşı yetmişlerde olmasına rağmen hala hayatı dolu dolu yaşayan ve her anın keyfini çıkaran bir insan pek ala genç kalabilir. Dolayısıyla yaşlılık ve yalnızlık psikolojisi için kesin bir yaş diliminden söz etmek mümkün değil. Yaşımız kaç olursa olsun, gelecekteki yıllarda kendimizi yalnız ve işe yaramaz hissetmek istemiyorsak yapılacak pek çok şey var:
• Sosyal yardım derneklerinde görev almak, gönüllü bazı çalışmalarda bulunmak.
• Bazı dernek, vakıf vb gibi kuruluşlarda sorumluluk alarak bizden daha az şanslı insanlara yardımcı olmak.
• Kimsesizler bakım evi ya da çocuk esirgeme kurumu gibi yerlerde gönüllü anne olmak, bakım ve yardım hizmetlerinde bulunmak.
• Mutlaka kişisel uğraşlar edinmek. Örneğin; resim veya yemek kurslarına gitmek.
• Özellikle hafızayı geliştirerek, unutkanlığın önüne geçmek amacıyla yabancı dil öğrenmek, bilgisayar kurslarına devam etmek.
• Doktorlara danışarak bir takım sportif faaliyetlerde bulunmak. Örneğin; tenise başlamak, yüzmek, düzenli egzersiz yapmak.
• Bir müzik etkinliğinde bulunmak. Müzik aleti çalmayı öğrenmek ya da bir müzik eserini seslendirmek için kursa katılmak.
• Bol bol kitap okumak, merak ettiğiniz konularla ilgili olarak araştırmalar yapmak, yazılar yazmak.
• Küçük turlara, kültürel gezilere katılmak. Bu konuda bir grup oluşturup gezileri organize etmek.
Bu tip etkinliklerde bulunmak hem bireysel olarak çevreyle olan ilişkilerimizi geliştirecek hem de kendimizi dinlemekten, yalnız olduğumuzu düşünmekten kurtaracaktır.
Yaşlanmak, Sorumlulukları Azaltmak Demek
Aslında yaşın ilerlemiş olması, azalan sorunlar demektir. Artık büyütülmesi gereken çocuklar yoktur, sınavlar yoktur, bitirilmesi gereken okullar, sabahın köründe kalkılıp gidilmesi gereken işler yoktur. Daha fazla hayat, daha fazla yaşanacak şey var demektir. O hayatın içine karışmazsak, kendimizi dinlemekten dolayı ortaya çıkacak hastalıklar, sorunlar ve bize bakan boş duvarlar vardır.
Kısacası yaşlılık, hayata bağlılıkla, hayattan bezmişlik arasındaki kesin çizgidir. Hayattan bıkmış, bezmişseniz bunun yaşla ilgisi yoktur. Hayata bağlıysanız ve hayatı getirdiği her şeyle beraber seviyorsanız daha yapacak çok işiniz, yaşayacak çok keyifli yıllarınız vardır. Biraz farklılık katarak daha çok keyif alabilirsiniz.
Paylaş