Paylaş
Yavaş yavaş bebeklik döneminin bittiği ve çocuk olma yolunda atılan adımların başladığı 1 yaş dönemi, çocuk için en heyecanlı dönemdir. Uzun aylar boyunca arabalara, pusetlere ve bir başkası tarafından taşınmaya bağımlı yaşayan çocuk, artık iki ayağının üzerinde durabilmekte, düşe kalka da olsa istediği her yere gidebilmektedir. Bu dönem çevresel uyaranların etkisiyle birlikte kişiliğin oluştuğu, çocuğun bağımsızlığını kazanmaya başladığı bir dönemdir. Artık, çevreyi tanıma, karıştırıp dökme; kısacası keşif zamanıdır. Ebeveynler açısından yorucu ve zorlu bir süreç olmasına karşın, ilk adımların atıldığı bir yaş ve sonrası çocuğun psikososyal gelişimi bakımından hayati önem taşımaktadır.Yürümek, bir birey olarak başkalarından bağımsız hareket etmek o kadar önemlidir ki bizim için basit gibi görünen o birkaç adım çocuk için kendi deneyimlerini oluşturmaya başladığı uzun bir sürecin de başlangıcıdır. Yürümeye başlayan çocuk, kendi öz güvenini geliştirmekte, kendi deneyimlerini oluşturmakta ve neyi, nasıl yapabileceğinin de sınırlarını test etmektedir. Bu dönemde çocuk artık eskisi kadar yardıma ihtiyaç duymaz, kendi başına özgürce hareket eder. 2 yaş civarı ise koşmaya başlayabilir, başkalarından farklı bir birey olduğunun bilincine varır.Hareketleri daha ustaca, kıvrak ve enerjiktir.
İsteklerini bilinçli olarak ifade etmeye başlar. Bir takım kişilik özellikleri net bir biçimde ortaya çıkar. İşte tam da bu yaşlarda inat çağı dediğimiz dönem başlar.Kendi başına yapabileceklerinin sınırını belirlemeye çalışırken başkalarının da onun isteklerine nasıl tepki vereceğini ölçmek ister. Daha önceden sorun çıkarmadan yaptığı şeyleri gereksiz yere reddetmeye ve yapmamaya başlar. Olur olmaz her şeye direnç gösterir.
Açıkçası bir iki yaşlar arası ebeveynler açıcından sorunlu, yorucu ve zorlu bir dönemdir diyebiliriz. İşte tam da bu noktada, ebeveynler çocuklarının artık yürüdüğünü, elinden tutarak onu her yere götürebileceklerini düşünürken ilginç bir başka davranış biçimi ortaya çıkar.
O, her yere kendi başına gitmek için direnen, hızla yürüyüp koşan çocuk gitmiş yerine sürekli kucağa alınmak isteyen, mızmızlanan ve sorun çıkaran bir çocuk gelmiştir. Kapıdan dışarıya adım atıldığı andan itibaren çocuk, annesinin bacaklarına sarılarak kucakta taşınması istemeye başlar. Bu davranışa ‘beni kucağına al sendromu’ denmekte ve her çocuk bu süreci yaşamaktadır. Genel olarak bakıldığında, bu masum bir davranıştır ve annesiyle yakınlaşmak isteyen çocuk bu tensel teması sürekli kılmak istemektedir. Bununla birlikte farklı nedenler de vardır.
Bilindiği gibi dışarı çıkıldığı anda çocuk bu davranışı sergilemektedir. Çocuk açısından dışarısı bilinmezlerle dolu, ürkütücü, farklı bir dünyadır. Yalnız kalabileceğinden, annesinin onu bırakabileceğinden korkabilir. Sebebi ne olursa olsun, bu davranışı gösteren çocuğa karşı ailelerin davranışı önemlidir.
Kucağa alınmak isteyen çocuğun bu isteğinin her seferinde yapılması ya da hiç yapılmaması ayrı sorunlara sebep olur. Her defasında kucağa alınan çocuk, bir süre sonra sorumluluk almaktan ve kendini ifade etmekten kaçınmaya, kendisinin yerine getirmesi gereken davranışları başkalarından beklemeye başlar. Eğer çocuk, kucağa alınmak istediği her sefer reddedilirse, öz güveni düşük, korkak, bağımsızlığını kazanamamış bir birey olur. Bu nedenle, böyle bir davranışı gösteren çocuğa karşı ebeveynler kararlı, tutarlı ve ilgili bir tutum belirlemek zorundadırlar. Unutulmamalıdır ki bu bir süreçtir ve 3,5 – 4 yaş civarı sona erer.
Çocuk kucağa alınmasını istediğinde, aileler küçük oyunlar yaparak çocuğun dikkatini başka yöne çekerek konuyu eğlenceli bir hale getirebilirler. Alış veriş sırasında küçük bir paketi taşıması için ona vermek ve yardımı olmaksızın bunu taşıyamayacağını söylemek ya da alışveriş arabasını itmesini istemek iyi bir yöntemdir. Ayrıca, ‘hadi beni yakala’ oyunu oynamak ve küçük adımlarla birbirini yakalamaya çalışmak, kaldırımda seksek oynamak her iki tarafı da çok eğlendirir. Yolda yürürken, geçen arabaları saymak ya da renklerine göre sınıflandırmak yararlı olduğu kadar öğreticidir ve çocuğun dikkatini kucak ısrarından uzaklaştırır. Bütün bu oyunları yapmanın dışında bilinmelidir ki; çocukların bacakları küçük ve kısa olduğundan, bir yetişkinin bir adımda aldığı mesafeyi yaklaşık olarak 2-3 adımda alır. O nedenle yürümek çocuk için gerçekten oldukça yorucudur.
Çocuğun yorulduğu fark edildiğinde kucağa alınma isteği reddedilmemeli bir süre sonra tekrar yürümeye teşvik edilmelidir. Yürüdüğü süre içinde onu taktir etmek, artık büyüdüğünü ve kendi başına pek çok şeyi yapabileceğini söylemek çocuğun motivasyonunu sağlayacağı için önemlidir. Çocuklar gerçekleştirdikleri her şey için olumlu geri bildirim almak isterler. Hem sözel hem de bedensel olarak desteklendiklerini duymak ve görmek o davranışı pekiştirir. Bu nedenle olumlu olan her davranışı taktir edin, onaylayın, destekleyin. Ailelerinde kabul görmüş çocukların, kendine güvenen çocuklar olarak yetiştiklerini gözönünde bulundurun.
Sevgiyle, iyi haftalar diliyorum...
Paylaş