Paylaş
Son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz “Alışveriş Hastalığı” aslında ciddi bir davranış bozukluğudur. Alkol ve madde bağımlılığı gibi tedavi edilmesi gereken ve tam anlamıyla bağımlılıklar sınıfında yer alan bir hastalıktır.
Hastalık ilk kez 1915 yılında tanımlanmıştır. İsmi Latince Onyomanya’dan, (onyos; satılık/satın alma- manya; saplantı) geliyor.
Kadınların bu bağımlılığa daha yatkın oldukları biliniyor ancak kesin sayısal veriler yok. Bağımlılığın 17-30 yaşlar arası ortaya çıktığı biliniyor. Kadınlarda daha sık görülmekle beraber erkekler arasında da ciddi sayıda alışveriş bağımlısı bulunuyor. Erkekler genellikle cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik eşyaları tercih ederken, kadınlar giysi, kozmetik, mücevher, ayakkabı ve çanta gibi genellikle dış giyim ürünlerine yöneliyorlar.
İngiltere’de Hertfordshire Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre alışveriş alışkanlıklarımız öğrenilen bir davranış ve bunu annemizden öğreniyoruz. Çocukların kıyafetlerinin çoğunu alan anne olduğu için de, onları model alan kız çocukları anneleriyle birlikte alışverişe çıkmayı seviyorlar ve alışverişe daha yatkın oluyorlar. Araştırmayı yapan uzmanlara göre, toplum kadınların dış görünüşlerine o kadar çok önem veriyor ki kız çocuklarına erkeklere alınandan daha fazla kıyafet alınıyor. Babalar oğullarını futbol maçlarına götürürken, anneler kızlarıyla alışverişe çıkıyorlar, kız çocuklarının hayatları boyunca moda ve alışverişe duyduğu ilgi de böylelikle başlıyor.
Alışveriş yapmayı sevmeyi,alışveriş bağımlılığıyla karıştırmamak gerekiyor. Zira alışverişi sevmek başka şey, alışveriş bağımlısı olmak başka şeydir. Alışveriş yapmayı seven kişi, ihtiyaçlarını karşılamak için mağazaları dolaşmaktan, bütçesine uygun ürünleri arayıp bulmaktan keyif alır ve normal sınırların dışına çıkmaz. Ancak alışveriş bağımlılığında kişi, ihtiyacı olmayan şeyleri alır ve fiyat konusunda dengeli değildir. Bağımlı olduğu düşünülen kişilerde tipik depresyon belirtileri görülür. Kişi kendisini yalnız hisseder, kırılgan ve alıngandır, kendisini ifade edemediği ya da başkalarının kendisini anlamadığı düşüncesine sahiptir. Genellikle kendine güveni düşüktür. Kaybolan güven duygusunu sürekli bir şeyler alarak kazanmaya çalışır, iyi ve güzel göründüğüne, her şeye sahip ve layık olabilecek kadar değerli olduğuna inanmak ister. Alışveriş bağımlıları her gördüklerini alırlar ancak kısa süre sonra çok büyük pişmanlık ve suçluluk duyarlar.Evdeki tüm dolaplar etiketleriyle duran yeni ürünlerle doludur. Bu tip bir davranış bozukluğu sadece kişinin kendisiyle sınırlı kalmaz ve evlilikler büyük yara alır. Çünkü alışveriş bağımlısı olan kişi aile bütçesini epeyce aşan maddi kayıplar yaşatır. Alışveriş bağımlılığı toplum içinde oldukça yaygın ancak kişiler kendilerinde bir sorun olduğunun bilincinde olmadıkları için uzman desteği almayı düşünmüyorlar. Bu bağımlılıkla ilgili tedavi olma isteği, artık aile bireyleri de durumdan rahatsız olmaya başladıklarında ve kapanması zor maddi kayıplara uğradıklarında gelebiliyor. Maalesef günümüzde kredi kartı kullanımının aşırı düzeyde artması, kolayca ulaşılabilmesi de bu bağımlılığı artıran ve tetikleyen en önemli etken.
Aşağıdaki durumlardan ne kadarını yaşadığınız alışverişe olan tutumunuz hakkında ipuçları verebilir:
*Kendinizi mutsuz ve huzursuz hissettiğinizde alışverişe yöneliyorsanız,
*Harcamalarınızda ve alışverişinizde son yıllarda belirgin bir artış varsa,
*İhtiyacınız olmadığı halde ‘bir gün lazım olur’ düşüncesiyle bir şeyler satın alıyorsanız,
*Dolabınızda üst üste iki sezon giymediğiniz ürünler varsa,
*Alışveriş yapma fikri sizi heyecanlandırıyorsa ve sürekli yeni bir şeyler almak istiyorsanız,
*Aldığınız ürünlerin miktarını ve gerçek fiyatlarını yakınlarınıza söylemekten çekiniyorsanız,
*Kredi kartlarınızın limitleri dolduğu halde hala alışveriş yapıyorsanız.
*Alışverişleriniz nedeniyle aile ilişkilerinizde sorunlar yaşamaya başladıysanız,
*Aldığınız ürünler nedeniyle alışverişten sonra mutsuzluk,suçluluk ve pişmanlık duyuyorsanız,
*Alışverişiniz nedeniyle çok fazla eleştirilmeye başladıysanız , mutlaka bir uzman görüşüne ve desteğine başvurmanız gerekiyor.
Bağımlılığı etkileyen diğer önemli etkenler arasında alışveriş merkezleri var. Alışverişi bir davranış ve alışkanlık biçimi haline getirmek için düzenlenen bu merkezler, ortamdaki sesle, renkle ve mimariyle kişilerdeki zaafları bir bağımlılık haline dönüştürebiliyor. Kişilerin satın alma alışkanlıklarını yeniden belirleyen alışveriş merkezleri aslında asla almayacağınız bir ürünü alıp çıktığınız yerler haline geldi. Burada insan psikolojisine yönelik ciddi bir arka plan çalışması yatıyor. Marketlerdeki reyonlardan, giyim mağazalarının dekorasyonlarına kadar her şey psikologlar, mimarlar, tasarımcılar tarafından titizlikle planlanıyor. Bütün amaç, insanlardaki sahip olma, hep daha fazlasına ihtiyaç duyma ve her şeyi elde etme isteğini körüklemek. O nedenle artık daha dikkatli olmak, daha bilinçli davranmak zorundayız.
Alışveriş bağımlılığından kurtulmak için öncelikle bu sorunun farkında olmak gerekiyor. Kişinin kendi başına halledebileceği kadar kolay bir sorun olmadığından mutlaka profesyonel destek almak lazım. Kredi kartı kullanmayın, kart limitlerinizi düşürün, alışverişe çıkmayın, haftalık ve aylık bütçenizi çıkarın, bütçenizin dışına çıkmayın şeklinde önerilen pek çok yol bağımlı kişilerde sorunu çözmekten uzak kalıyor. Çünkü zaten bu kurallar uygulanabilse alışveriş bağımlılığından bahsedilemezdi. Alışveriş bağımlılığında takıntıların, güven duygusundaki hasarların, depresyona yatkınlığın, kişisel ilişkilerdeki çatışma ve mutsuzlukların da etkisi olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Tedavide tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi birkaç disiplin aynı anda müdahale ederek daha etkili çözümler üretilebilir.
Paylaş