Paylaş
Sevgili izler-okurum, canım ciğerim, güzel kardeşim sonuna kadar oku önce! Bayılacaksın çünkü yazı (kendi yazım diye söylemiyorum) analizi, sentezi, önermesi ve icatlarıyla bir ilke daha imza atıyor. Tabii yazıya da ben imzamı atıyorum. Gel vatandaş yazıya geellll!
Yazı başlıyor sus, oku şimdi! Başladı işte!
Türkmax karşı komşu teyze tadında yayın anlayışıyla gün boyu sohbete, muhabbete, tartışmaya, anlatmaya ve telefonla bağlanmaya doymuyor. Belki ortada konu yok ama her mesele ciddiyetle ele alınıyor! Sabah erkenden büyükçe bir masanın etrafına magazinciler toplanıyor ve akşam oynayan dizilerde neler olduğunu anlatıyorlar. Halk böylece günün ilk ışıklarıyla beraber aydınlanıyor. Kaçırdığı dizi ve programları en azından kahvaltı ederken dinleme fırsatı buluyor. Öğleden sonra bir kadın ve erkek sunucu, sonra tek başına bir sunucu, bazen yarım kişi filan derken akşam Heberler'ine kadar laf lafı açıyor. Kanala gelen kim varsa kamerayı açıp karşısında bir koltuğa oturuyor galiba!
Kocasıyla interneti saran trend danslar konusunda uyum yakalayamayıp bunalıma girenler, barış sürecinde bile kayınvalidesinin iğneli sözlerine, kem gözlerine, tavırlı jest ve mimiklerine maruz kalanlar, bahar aylarında lifli, likopenli, 3 omegalı, farklı yeşillerde beyaz çaylı beslenme yaptığı halde erimeyenler ve daha neler neler canlı yayında masaya yatırılıyor. Gerçekten karşı komşu teyze mantığında, uzmanlığında ve içeriğinde programlarla yormadan, üzmeden ve bilgilendirmeden yayın yapıyorlar. Sunucular çoğunlukla uzun uzun dinleyip ‘boş ver, değmez, takma, Allah’ından bulsunlar sizi üzenler, tütütütü maşallah, puuuu utanmazlara’ gibi nidalarla çığır açıyorlar. Her gün aynı telkinler eşliğinde ilerleyen programlar kanalın yayın ilkesini oluşturuyor elbette. Heberler’den sonra gün boyu ekrana gelenler tekrar veriliyor. Halkımız asla hiçbir şeyi kaçırmasın istiyorlar.
Kanalın ilkelerine uygun formatta bir tartışma programı icat ederek yaptığım başvurudan henüz bir cevap alamasam da yakında beni ekranlarda göreceğinizi umuyorum. Kendi birikimlerimden süzerek, dağarcığımın ibriğinden damıtarak, gelenekselle geleceğin buluştuğu, her derde deva, hem pederşahilikte uçsuz bucaksız hem de Amerikanlaşmışlıkta bir adım sonrasına koşan özgün, yetkin ve heyecanlı programıma bayılacaksınız. Geri çevirilemez icat dolu program önerim şöyle efendim;
Benim oturduğum koltuğun arkasında küçük bir mutfak tezgahı olacak ve annem orada sürekli yemek pişirecek. Yemeklerimiz de Adana pamuklu keten tohumu, plaza terasında kurutulmuş popüler kitle kültürü, AB standartlarında panelenmiş patlıcan iksiri, Osmanlı tokatlı avokado reçeli, avam bulvar bulguru, seçkin kepekli domates çekirdeği ve lokal semizotu sırık şerbeti gibi ucuz ve her evde bulunan malzemeler kullanılacak. Ben telefonla bireylerin kaygı verici sorunlarına merhem olacak reçeteleri bu toplumdan ve dünya halklarından esirgemeyeceğim. Annem bir eliyle yemek yaparken diğer eliyle aldatanları, yaşlanıp kırışıklıklarını açamayanları, kepek sorunuyla baş edemeyenleri, su ve kas kaybederken yağdan vermeyenleri, provokasyonlara gelmeyip barış isteyenleri, festival festival gezenleri, tiyatroya giderek vakit ve nakit kaybedenleri, vb. iblisleri sanal terlik yağmuruna tutacak. Buradan terlik firmalarına duyuruyorum, sponsor olurlarsa çok kazanırlar. Annem ‘star wars’ sahnelerindeki gibi seri bir çeviklikle ekrana doğru hak eden kötü seyirciye terlik fırlattıkça program renk, heyecan, korku ve aksiyon öğeleriyle zenginleşecek kuşkusuz. Terlik firmalarının farklı modelleri seyircinin kafasına indirilecek ve adalet yerini bulacaktır.
İstanbul ve Emek onlarınsa, televizyonlar bizimdir.
Paylaş