Paylaş
Veda, ismiyle bile hüzünleri çağrıştıran bir dizi ve başlar başlamaz da iyi ve klasik bir romanın ilk sayfalarını açmışsınız duygusu yaratıyor. Evin hanımı, kızları, büyük teyzesi, evlatlığı, aşçısı, uşağı, yamağı ve etrafında fır dönülen erkeği Maliye Nazırı Mehmet Reşat Bey…
Konağın içinde sırlar, küçük entrikalar, kocaman yalanlar ve en masum aşklar odalar arasında dolaşıyor ve kimse kimseninkini göremiyor.
Konak, içinde farklı sınıfları ve yaşam tarzlarını barındıran küçük bir eski İstanbul adeta. Dışarısı ise tehlikelerle dolu ve alışıldık kahramanlık şovları yerine can sıkıcı gerçeklerle kuşatılmış bir güzel İstanbul.
I. Dünya Savaşı sonrasında baskı, yoksulluk ve değişen zorluklar altında kıstırılmış kentin yeni koşullarını kabullenemeyen insanların şaşkınlığı ve uyum gösterme çabası harika kostümler ve mekanlar eşliğinde resmediliyor. Veda’ya harcanan emek, zaman ve para saygı duyulmayacak gibi değil. Üstelik kahramanlık masallarıyla tatmin etmek yerine işgal altında sıkıştırılmış, bastırılmış İstanbul’da uyum göstermeye çalışan karakterlerin öyküsü anlatılıyor.
Diğer kanallarda bir vuruşta en az bir komuta orduyu deviren, bir bakışla geçtiği yeri hizaya sokan, bir duruşla düşmanı doğduğuna pişman eden usturalı, tesbihli, sakallı kahramanlar varken M. Reşat’ın işi çok zor. Çünkü Muhteşem Süleyman’ın manken dolu hareminden çıkar çıkmaz araya birkaç fetih attırmasıyla nasıl baş eder bilinmez. Ya da Ustura Kemal’in Osmanlı tokadını yiyen İngilizleri işgal ettiğine edeceğine pişman etmesinden sonra M. Reşat’ın sıkışmış bürokrat hikayesi nasıl seyirciyi tatmin eder yine bilinmez. Hele Kurtlar Vadi’sinin saymakla bitmez kahramanları bu sezon teröre bile çare bulmaya kararlıyken Veda’nın işgalciyle Osmanlı arasında boğulan bürokratına nasıl dayanılır hiç bilinmez. Kısacası Veda hemen, aniden ve acilen bir kahramanlık yapmazsa kendi kendini bitirebilir.
En azından yoldan geçen işgalcilere üzgün ve çaresiz bakışlarla bakmak yerine iki tanesini yumruklayarak arkadakilerin de birbiri üzerinde devrilmesi sağlanabilir. Bu şekilde en az bir tabur İngiliz’in icabına bakılırsa seyircinin de akşam vakti sinirleri bozulmaz. Sonra bir bayrak sahnesi eşliğinde mis gibi marş veya marş tadında bir türkü okunarak kahramanca ceketini savura savura İstanbul sokaklarında yürürse, seyirci de koltuğunda zevkten dağılır, yayılır, gevşer. Yoksa yani Padişaha bağlılığından ödün vermeyen aydın Osmanlı modeli bir bürokratın işgal altındaki çaresizliği ve vicdani sorgulaması çekilmez. Millet öteki kanallarda Viyana kapılarına dayanırken M. Reşat eve zor gidip gelirse çabuk 'Veda' edebilir.
Sonra yani Mehmet Aslantuğ’un Oktay Kaynarca’dan, Onur Bey’den ay pardon Halit Ergenç’ten veya Polat Alemdar’dan neyi eksik Allah aşkına? Hassas ve iyi kalpli polis Behzat Ç. bile her sorguda temiz bir sopa çekiyorken, Mehmet Aslantuğ niye böyle elini korkak alıştırıp seyirciyi huzursuz ediyor?
Haydi aslan yürekli Aslantuğ Türkiye seninle gurur duymak için sabırsızlanıyor!
Paylaş