Paylaş
* Farklı haber kanallarında siyaset içerikli başarılı yayınlardan sonra Enver Aysever’in ucuz gündem yaratmaya çalışmadan, entelektüel yapıyı gündelik dille masaya yatıran programı artık klasikleşen ender ve özel yapımlardan biri olarak ekrandaki yerini alıyor. Aykırı Sorular’da ülkenin her türlü sesine kulak veren Enver Aysever son derece kaliteli, vicdanlı ve ülke gerçeklerine uygun bir program yapmaya devam ediyor. Kimseye haksızlık yapmıyor ama gerekeni sormadan da bırakmıyor ve iyi bir gazeteci refleksiyle tam yerinde edebiyle adabıyla sıkıştırıyor, zorluyor. Birilerini yıkayıp yağlamak, diğerlerini yerden yere vurmak için değil sorulması ve sorgulanması gerektiği için soruyor. Alışılagelen seçkinci üstten bakmayla kimseleri yargılamıyor, hor görmüyor ama uzak ve mesafeli olunması gereken konuklara sınırı da koyuveriyor. Bir gün Ahu Tuğba, diğer gün Kezban Hatemi, başka bir gün topçu yahut popçu fark etmez. Vitrindeki insanlarımıza alışmadığımız tarzda ciddi soruları direkt, net ve hiç rencide etmeden yöneltiyor. Küçük bir masanın iki ucunda çirkinleşmeden kafa kafaya tartışılıyor, karşı karşıya çarpışılıyor ve çoğu zaman uzlaşma olmuyor. Zaten uzlaşma ya da çözüm aranmıyor. Sonuçta farklı sesler, tonlar, bakış açıları ortaya dökülüveriyor. İşin en keyifli yanı ise Enver Aysever’in tarafsızlık kisvesi ve maskesiyle bir şeyleri empoze etmeye çalışmaması ve edebiyatçı dürüstlüğüyle hareket etmesidir. Üstelik kendisi tiyatro, müzik gibi sanatın farklı alanlarında donanımlı bir şahsiyet olduğu için sorularını aynı oranda renkli, zevkli, zengin içerikli ve ufuk açıcı güzellikte hazırlıyor. Enver Aysever seyircinin içini bayıltmadan, daraltmadan veya öğretir gibi dayatmadan; gayet tempolu, dinamik ve zamanında sorarak hem gündemin nabzını tutuyor hem de doğrusunu öğrenmemize olanak sağlıyor. Çok yaşa Aykırı Sorular!
* Mehmet Barlas ile 45 Dakika adlı programda bir kez daha gerçekten kültürlü, bilgili ve yıllardan süzülüp gelen görgünün güzelliği, öğretici bir üslup dersine dönüşüyor. Hiçbir fikrine katılmasanız da çok saygı duymanıza neden olan o nazik denge, mesafeli samimiyet ve dipsiz bilgi dağarcığı kendini çok sevdiriyor. Mehmet Barlas gösteriyor ki bağırarak, çağırarak, sloganvari etkileyici cümleler savurarak, uzun uzun konuşup kimseye söz vermeyerek ya da zorla kibar olmaya çalışarak, komik olmaya çalışarak, araya İngilizce katıp çağdaş görünmeye çalışarak olmuyor. Çok az konuşuyor, cümleleri son derece yalın, anlaşılır, kısa ve zamanında geliyor. Azıcık lafla bilgilendiriyor, düşündürüyor, bazen sinirlendiriyor ve çok şaşırtıyor. Yılların boşa geçmediğini göstermeye kalkışmadan, yani şova kayan laf kalabalıklarından kaçarak dev bir ansiklopedi gibi sıcacık ve kısacık anlatıyor. Tecrübeyle deneyimlenmiş teorik bilgiyi çat diye koyuveriyor. Yani kolay kolay oturup çalışmakla ulaşılamayacak bir derya var karşımızda. Sadece bu sonsuz bilgi ve deneyimi sunuştaki tevazu bile büyüledikçe büyülüyor. Kaldı ki mütevazi olmak adına fikrinden vazgeçmiyor ancak diretmedeki ölçülü üslup her izleyişte bir daha hayran bırakıyor. Gazeteciye, aydın insana uygun düşen muhalif bir çizgi ve duruş yerine iktidar destekçisi olmak gibi son derece antipatik bir söylemi bile üslubuyla değiştiriyor. Son dönemde bangır bangır bağırarak gücünü fikrinden değil, sesinin gürlüğünden alanların utanarak izlemesi gerekiyor. Seyirci zaten seviyor ve izliyor…
* “Tarafsız Bölge” artık haber programları içinde köşe taşı olmayı başaran, gündemi kalbinden yakalayan ve önemli bir tartışma platformu sağlayan çok sesli bir program olarak yerini sağlamlaştırıyor. Başarının ardında elbette pek çok doğru yaklaşım ve sağlam bir yapı bulunuyor. Genellikle karşıt görüşlü, değerli ve popüler isimler karşı karşıya getirilerek fikirler çarpıştırılıyor. Ancak programın başarısı doğru konuk, doğru konu ve doğru zamandan çok Ahmet Hakan’dan kaynaklanıyor. Sıcak, sempatik ve net konuşuyor. Tarafsız kalmaya çalışarak ve konuklarına adaletli davranarak samimi olduğuna inandırıyor. Giderek yıldızlaşan marka bir isme dönüşüyor Ahmet Hakan. Çünkü toplumun neredeyse tüm kesimlerine aitken dışında kalan melez bir yapı ve duruş sergiliyor. Herkes biraz kendinden hissediyor gazeteciyi; hem halktan, hem elit ve entelektüel camiadan, hem dindar, hem solcu, hem sağcı, hem Fatihli, hem Nişantaşılı olmak gibi tezat duran değer ve kodları kendisinde bütünlüyor. Üstelik hepsinde son derece inandırıcı ve dürüst görünüyor. Genellikle siyah ceket, beyaz gömlek giyen ve sakallarını aynı uzunlukta tutan gazeteci kendi tarzını oluşturmayı başarmak için bir şey yapmıyor gibi dursa da basit gibi görünen birleşimler Ahmet Hakan’ı tartışma programlarının en sevilen starlarından biri yapıyor. En ciddi konular tartışılırken bolca gülümsüyor ancak alaycı ya da ciddiyetsiz olduğundan değil, hayata gülerek baktığına ikna ediyor. Yönetilmesi zor konu ve konukları can sıkıcı bir ciddiyet, kabalık yerine gerektiğinde kararlılıkla keserek yönlendiriyor. Alevli tartışmalara olan en sert müdahalesi bile batmıyor. Çünkü dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi davranmıyor ve gülümsedikçe içinde bulunan hallerin hep biraz dışında olduğunu hissettiriyor.
Paylaş