Paylaş
Türkiye çocuklarını döven, söven, ezen ve sonra bunun vicdan azabını çeken bir ülke olduğu için ‘Suskunlar’ı anında sevdik, hissettik.
Suskunlar bir konuşmaya başladı, sormayın: Ortalığa kirli, kokulu, çirkin ve gizli çamaşırlar dökülmeye başladı. İnsan ne yaptığını bilmez mi? Biz de biliyoruz evlatlarımıza ne yaptığımızı elbette! İzi kalıyor, yarası olur olmaz kanıyor, kanatıyor. Geçmiyor çocukluğun bütün ömre hükmü!
Hesaplaşmadıkça eziyeti büyüyor içimizde. 10, 20, 30 yıl sonra bile çocukluğun karanlık hatıraları yataktan kan ter içinde uyandırmaya devam ediyor.
Dizinin dört delikanlısı Ecevit, Bilal, İbrahim ve Zeki bugünün tadını çıkartmak ve hayatı yaşamak yerine geçmişe dönmeyi tercih ediyorlar. Çünkü geçmişin çirkin anıları bugünlerine rahat vermiyor.
Dizinin hemen sevilmesinde ve Pozantı rezaletiyle paralel tarihlere denk gelmesinde şaşıracak hiçbir şey yok. Çünkü bizim buna benzer tesadüflerle dolu bir tarihimiz var ne yazık ki! Örneğin bu hafta AİHM, Türkiye’ye "12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı 13 kurşunla öldürmek zorunda mıydınız?" diye sordu. Havan mermisiyle parçalanan Ceylan’ın parçalarını ağaçlardan toplayan ailesine kimse hesap vermedi, yardım etmedi.
Gerçi onlar en azından parçalarını buldular. Otursunlar kalksınlar şükretsinler! Çocuğunun hangi kuyuda, kıyıda, kenarda ölü mü sağ mı olduğunu bilmeyen bir dolu kayıp ailesi her cumartesi oturup duruyorlar. Yani öldüğünü bilmek bile lüks olabiliyor bazen!
İşte böyle bir iklimde ve dönemde çocukken çektiklerinin hesabını sormaya kararlı 4 delikanlının öyküsü hemen dikkat çekti. Dizi daha ilk bölümde twitter'da en çok konuşulan başlık oldu.
Evlerde, okullarda, hapishanelerde, iş yerlerinde ve her türlü dört duvar içinde şiddete maruz kalan bir toplumun seyircileri ‘Suskunlar’ın intikam yeminini yüreğinde hissetti elbette. Suskunlar’ın hızla, heyecanla, hırsla ve kararlılıkla geçmişin üstüne yürümesi, suskun seyircinin yüreğine su serpti galiba.
Çocukluğun sahipsizlik ve acı dolu yıllarında yavaşlayan anlatı bugüne dönüşlerle hızlandıkça hızlanıyor. Aksiyon dolu hızlı sahneler seyir keyfine keyif katarken, Murat Yıldırım hayranlarına iki kere gün doğuyor tabii. Hem delikanlı, hem akıllı, hem duygusal bir rolle geçen senelerin rollerine taş çıkartıyor oyuncu. Arkaya taranmış saçları ilk başta yadırgatsa da uzun sürmüyor çünkü dizideki Ecevit’i görmeye başlıyorsunuz hemen.
‘Ecevit’ adının yaptığı çağrışımın zenginliği ise say say bitmez... Dürüst, cesur, hırslı, kararlı, kibar, yardımsever, duygusal, lider, şair, zeki, centilmen, adaletli, modern, yenilikçi, ulusalcı, aşık, eğitimli, emekçi, çalışkan… Türkiye’nin yakın tarihinin en sevilen ve saygı duyulan örnek karakterlerinden birinin ismi dizide adaleti dağıtacak, grubu yönetecek akla ve cesarete sahip lidere verilmiş olması, ne güzel ve şık bir tesadüf değil mi?
Paylaş