Paylaş
Akıl almaz ama programın kendisini izlemek yetmiyor gibi bir de eski survivor yarışmacılarının oturup yeni survivor yarışmacılarını analiz ettiği bir program var. "Survivor Panorama" adıyla haftanın üç günü oturup ciddi ciddi tartışıyorlar. Furkan Dede ve Ece Begüm Yücetan’ın moderatörlüğünde (eski gönüllü survivorcılar) yarışmacıların performanslarını konuklarıyla masaya yatırıyorlar.
Her seferinde daha önce bu yarışmada yarıştıkları için artık konunun profesörü kesilen eski ünlüler veya eski gönüllüler gelip halkı aydınlatıyorlar. Son derece hararetli, ateşli ve farklı görüşlerle birbirleriyle çelişiyorlar, tartışıyorlar ve çok hayati fikir ayrılıkları yaşıyorlar. Bu masada iki çift kelam etmek için öncesinde ordinaryüs Acun Ilıcalı’nın en azından birkaç yarışmasına katılmış olmak, Panama’da çamurlara bulanmak ve zamanında bolca Hindistan cevizi yiyerek ıssız adada kendini ispat etmek gerekiyor. Aksi takdirde Turabi’yi ya da ne bileyim Sahra’yı anlatmak hariçten gazel okumak gibi algılanıyor.
Öyle kolay değil, yani iki sosyolog ya da psikolog konuşturarak zamanımızı almıyorlar. Bir bilene soruyorlar ve Acun Ilıcalı ekolünün gençleri ne çok biliyorlar, ne çok konuşuyorlar ve ne çok aydınlatıyorlar toplumu. Altını çizmekte fayda var, bu program haftanın üç günü yapılıyor, hatta dört bile olabilir. Ve inanın öyle çok konu, konuk, soru, sorun ve yorum var ki insanı yoruyorlar ama yine de program süresi yetmiyor. Anlat anlat bitmiyor. Halkımız da survivor uzmanlarına öylesine aç ve özlem içinde ki izledikçe adeta bir rönesans, sıçrama, yükselme yaşıyor. Örneğin eski yarışmacı, dizi oyuncusu, reklamcı, survivor yorumcusu ve ters taklacı Hilmicem bakın toplumu Turabi konusunda nasıl güzel ve çarpıcı bir şekilde bilinçlendiriyor. Soruyu soran kişinin tecrübelerinden süzülen doğru sorular doğru cevaplarla buluşunca elbette çarpıcı ve doyurucu sonuçlar kazanıyoruz. Ne mutlu ki böylesi bilge insanlar bizlerden engin kamera arkası spekülasyonlarını, survivor konjonktüründe paylaşmaktan kaçınmıyorlar. Aslında gelecek nesiller için kayıt tutulması ve milli eğitimin bir an önce en azından haftada bir gün Acun Ilıcalı ve eserlerini anlamak, sırrına erişmek, çözümlemek amaçlı bir müfredat koyması gerekiyor. Neyse ki Acun hoca kendisi kendi kanallarında kendini halkından esirgemiyor.
Bakın aşağıdaki diyalogdaki enfes felsefe, teknik, ilim, irfan, bilim ve sosyal analiz okullarımızda ders olarak işlense ve artık akademik olanı hayatımıza soksak fena mı olur?
- Sayın Hilmicem beyefendi, değerli gönüllü üyesi Turabi’nin konseyde uzun uzun yere bakmasını neye bağlıyorsunuz?
- Büyük resmi görmekte fayda var elbette. Bu aşamada kumda koşmak zordur, halkımızın bunu bilmesinde sayısız fayda görmekteyim. (Hoop üç ters takla atar.)
Bakın durum göründüğünden farklıdır, engin tecrübelerime dayanarak söylüyorum sıcak havalarda kum ısınır ve yürürken ayakların yanması söz konusu olur. (Hooop cebinden bir ayak yanık kremi çıkarır. Faydalarını anlatır.) Öyle ki ayak yanık kremi sürmek suretiyle kızgın kumlar bile yarışmacılara serinlik ve ferahlık verir. (Hooop ayağını çıkararak uygulamalı anlatır ve bir Rönesans daha yapar.) Turabi gün içinde ayakları yanmasın diye kıçın kıçın sürünerek üzerine oturduğu bölgesinin değişkenlerini zedelemiş olabilir. Bu survivorcı için kıçının yanmasına denk bir paradigmadır.
- Efendim değerli üstat Fatmagül hanımefendi sizinle aynı fikirde olmadığını belirtti.
Görüldüğü üzere yazı bitmiş ancak programın analizi, anti-tezi, sentezine henüz bir adım dahi yakınlaşılamamıştır. Dolayısıyla gerekli kurumlara ‘Baba beni Acun’a gönder’, ‘Ben de survivora katılmak istiyorum’, ‘Haydi kızlar Acun Medya’ya’ kampanyalarının başlaması ivedilikle rica edilmelidir.
Paylaş