Paylaş
Bir TVkolog olarak zor günler geçiriyorum... Tam düzeldi derken Kerim yine hastalandı. Bu sefer de akciğere pıhtı atmış! Kibar çocuk, tabii en az 5 bölüm düzelmez artık.
Bir dahaki sezona girmeden ben bizzat gidip senariste soracağım, bu Kerimcan’a çektirmedikleri kalmadı. Niye gıcık oluyorlar, nereden taktılar, neden sevmiyorlar? Çocuk 2 senedir gün yüzü görmedi, başına gelmeyen kalmadı. Bence saçlarına takmış olabilirler! Aslında saçlarını şöyle 2 numaraya vurdursa belki hafifler, ferahlar, hatta zekası bile açılabilir ve kim bilir belki sağlığı da düzelir.
Tüm Müslüman aleminden ve cümle insanlıktan Kerimcan için dua etmelerini niyaz ediyorum. Görüyorsunuz gerekirse "niyaz" bile ediyorum. Yoksa biteriz vallahi! Feriha bile sevdiğiyle vuslata erdi, bizim kadersiz Kerimcan hala bakire! Çok aşıklar ama olmayınca olmuyor işte! Aşklarının şiddeti yetersiz!
Zaten artık günümüz dünyasında Leyla ile Mecnun bile birbirilerine yeterince aşık değiller! Hafif Trakyalı, ağır İstanbullu Mecnun, aşkı için evden çıkmaya üşeniyor... Ne de olsa zamane Mecnun’u! Hiçbir şey ve hiç kimse için, hatta bizzat kendisi için dağları delmez! Bencilliğinden değil üşengeçliğinden... Günümüz Sıkılhan, Daral, Timsah, Orçun gibi karakterlerin günüdür. Her istediğine çabuk ulaşan ve ulaşmadıklarının yerine alternatifleri ayağına yığılan gençliğimiz erkenden yaşlanıyor galiba.
Tutkulu aşıklar, dünyayı kurtaran kahramanlar yerine mutfaktan bir bardak su almaya üşenen yeni bir nesil üçlü kanepelerin üzerinde bilgisayar, televizyon, telefon vs ekranlarının karşısında izlemekle yetiniyor.
Zaten mit olan Mecnun’dan şimdi harika bir tip oluşturulmuş. Postmodern Mecnun'umuzdan memnunuz, işsiz güçsüz ama çok meşgul. Masal-gerçek karışımı hikaye günümüzde geçiyor ama ilkçağlardan 5000’lere sıçranırken zerre rahatsız etmiyor. Çünkü sanırım "bir varmış bir yokmuş" geleneğiyle anlatılan "şimdi" tüm zaman dilimlerini kucaklıyor. Senarist Burak Aksak parasızlıktan ve en kolay iş oturup yazmak olduğu için, yani kendi açıklamasıyla tembellikten yazmış diziyi. Özetle mecburen yaratmış Mecnun’u.
Mecnun da aynen bizim gibi mecburen geldiği için dünyaya biraz bezgin, biraz saçma, biraz haklı ve en baştan biraz yorgun bir çocuk! Absürt komedi türündeki dizi, içinde yaşadığımız absürt dünyadan hiç de daha abartılı değil. Aksakallı Dede’nin bile canı bir şey yapmak istemiyor sanki. Ha bire yatıp dinlenmek, biraz uyumak, azıcık sessizlik istiyor ve herkesi tersleyip işten kaytarmaya çalışıyor. Rüyadan çıkıp gerçeğe dönüşen Aksakallı Dede’nin aksine diğer karakterler arada rüyaya girip hayale karışıyorlar. Nihayetinde dizi izleyicinin sezgi, düş ve gerçek ayarlarıyla oynuyor. Örneğin hiçbir yerin ortasında, yer ve zaman kavramlarından kopuk Bakkal Erdal nedense garson, aşçı filan gibi giyiniyor. İlk başta yadırgatıcı bulduğunuz kostümler öylesine karakterlere cuk oturuyor ki, "Ah ben de Erdal Bakkal’ın önüne gidip aralarına otursam" duygusuna engel olunamıyor sonunda.
Onur Ünlü’nün kendine has mizah ve ironi dolu kamerasıyla Burak Aksak’ın aksamayan senaryosu birleşince, ortaya çocukluğumuzun masallarıyla bugünün gerçekleri arasına sıkışmış izleyiciye mentollü nefesleri aldıran bir iş çıkmış. Sonuçta Aksakallı Dede'lerle, sihirli manilerle, bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallarla büyümüş ve aynı zamanda Uzay Savaşları, Süpermenler ortak hafızamızı şişirmiş bir toplumuz.
Hepsi birden umulmadık eğlenceli bir kolajla önümüze seriliyor…
Ah bir de Kerimcan şu hastalığı atlatsa! Aksakallı Dede’den rica edeyim diyorum ama ben böyle kurnaz, laf ebesi, kaytaran bilmiş dede görmedim! Ayrıca pek bir işe yaradığı da yok gibi! Yiyip içip yatıyor. Vallahi bana kızmayın ama Aksakallı’ya bakan İskender’in isyanı da aynı! Yani sadece ben değilim bazen Aksakallı’nın saçını sakalını tutup yolmak isteyen, asasını alıp kafasına indirmek isteyen! Eline mi yapışır bizim kibar Kerimcan’a şifa verse!
Paylaş