Paylaş
Benden öyle gelecek yılda yayına gireceklere dair müjdeler falan beklemeyin. Olanlara bakın, olacakları görürsünüz. Yayındayken perdelenenleri, gölgelendirilenleri, susturulanları, mozaiklenenleri ve sözü, kılığı, kıyafeti, yediği, içtiği değiştirilenleri ya da komple yayından alınanları aklımda kaldığı kadarıyla rastgele hatırlatayım istiyorum. Çünkü maşallah her şeye alışıyorsunuz ve her şeyi unutuyorsunuz.
Efendim özgür medya ekranlarında kimler ve neler sansürlendiler, ne hallere düştüler ve artık tüm bunlar ne kadar sıradanlaştı…
Buyurun, buyurun kaçmayın!
• Bir ara Başbakan kafayı Muhteşem Yüzyıl’a takmıştı. Ecdadımız at sırtında ömür geçirmiştir filan deyince mecburen Halit Ergenç’i sağa sola sefere yolladılar. Canım Meryem Uzerli’yi neredeyse tesettüre soktular. En az beş bölüm başını kapatıp olur olmaza namaza oturttular…
• 1 Erkek 1 Kadın adlı dizideki Ozan’la Zeynep RTÜK zoruyla nikah masasına oturtuldu. Ben aylar öncesinde yazmış, ihbarımı yapmış ve nerede bu devlet uyuyor mu diye sormuştum. Yani öyle bir memleket ki dizi kahramanları bile baş göz edildi. Evlilik dışı cinsellik bütün ülkenin namusunu kaçırabilirdi, aslında genel olarak cinselliğe karşı gelindi. Örneğin Desperate Housewives adlı dizinin alaturka versiyonu Umutsuz Ev Kadınları’nda, bebek sahibi olmak isteyen çiftin "yemekten sonra tatlıya geçeceğiz" sözü RTÜK’ün aklına aganigi maganigi konular çağrıştırdığı için 115 bin TL para cezası verilmişti. Kılık kıyafet devrimi bir kez daha yaşanan ülkede, sunucu Gözde Kansu’nun elbisesi Hüseyin Çelik tarafından ‘kılık kıyafete karışmıyoruz ama bu da çok aşırı’ diyerek eleştirildi ve kızcağız özgürce ATV’deki işinden kovuldu.
• Sadece 10. sınıf ders kitabındaki Yunus Emre ilahisi sansürlenmedi, Fareler ve İnsanlar sakıncalı bulunmadı, Şeker Portakalı müstehcenlikle suçlanmadı ya da sadece içki kadehleri buzlanmadı… Bazı şarkılarda geçen içki sözleri bile değiştirilme gereği hissettirdi. Yılbaşı gecesi Zara, seslendirdiği 'Taht Kurmuşsun Kalbime' şarkısının, "Bırakamam seni ben, Yanımdan gidemezsin, Seviyorsan benimle, Oturup içeceksin" bölümünü "Oturup güleceksin" olarak değiştirdi.
• Sadece insanlar, bedenler, sözler kontrol altına alınmadı, ‘şeyler’ de mercek altına alındı. Cidden objeler, nesneler vallahi düpedüz ‘şeyler’, şey anlamına gelirse diye örtüldü. Örneğin TRT 1’de yayınlanan Son Umut adlı filmdeki Davut heykeli sansürlendi. Yer Gök Aşk adlı dizide bir abajurun üzerinde çıplak kadın resmi varmış ve abajurun üzerindeki meme ucu bile sansürlendi.
• Reyhanlı’daki, bombalı saldırılar sonrasında yayın yasağı getirildi ve Reyhanlı’da ölenler, yaralananlar sanki hiç olmamış gibi yapıldı. Çünkü demokrasi vardı, bağımsız ve özgür medya çıt çıkarmamalıydı. O günler de diziler normal gün ve saatlerinde yayınlandılar.
• Gezi olayları sırasında haber kanallarından haber alınamadı. Kendilerinin varlıklarından ciddi şüphelere düşüldü.
• Ekranlarda iktidar mitinglerindeki uçsuz bucaksız, sonsuz kalabalığın photoshopla çoğaltıldığı ortaya çıktı. Olanı göstermeyip olmayanı yarattıkları anlaşıldı. Ama zaten genel olarak ülke kameralarında çok ciddi bir kayıt sıkıntısı oluştu. Örneğin Ethem’in vurulma anında kamera ağaca dönüp ağacı çekmiş, Ali İsmail Korkmaz’ın sokaktaki linç görüntülerinin yaklaşık 20 dakikası kaybolmuştu.
Kısacası bunlar bir çırpıda sıralananlar ve gözümüze sokar gibi ortalığa dökülenlerden bir demettir sadece. Kim bilir nelere alıştık ve görmüyoruz, kim bilir nelerden yorulduk uğraşmıyoruz, kim bilir neler yapılıyor ve bilmiyoruz. Ben şahsen bir kelime yarışmasının sözcüklerinden korkup programı yayından kaldıran zihniyet karşısında kelimesiz, dilsiz, sessiz hissediyorum.
Kelimelerim çalındı, yetişin hırsız vaaaar! Pardon hırsıza hırsız demek de hırsızı yakalamakta suç olmuştu değil mi! Tamam sustum, gittim ve şimdi sessizce Kelime Oyunu sunucusu İhsan Varol’a ve tüm kovulanlara gülümseyerek el sallıyorum.
Paylaş