Paylaş
Bu hafta kafam çok karışık sevgili okur ama önce mesaj yazan çok değerli okurlara "ilginize sağlık" diyorum. Yalan Dünya’dan kaptım bu her şeye "sağlık" ilavesiyle teşekkür etmeyi.
Niye mi kafam karışık? Cebinde tam 3 yumurtayla yakalanan 19 yaşındaki koskoca adama sadece 11 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması algılarımda karmaşa, deformasyon yarattı. Anlayamıyorum nerede yaşıyoruz, yumurta taşımak dünyanın her yerinde suçtur elbette, Amerika’da idam cezası veriliyor gerekince, yani daha ne bekliyoruz ki… Neyse ortaya bozuk bir algıyla karalanmış karışık bir şeyler çıktı, kusura bakmayın. Şimdi daldan dala atlayacağım...
• Sonerler’in evinde bütün çekmecelerde silah var, bir zahmet biri çekmeceleri boşaltsın. Bu kadar silah dolu çekmece örgüt evlerinde var mıdır bilmiyorum. Her şeyi düşünen yaver Süleyman konuyla ilgilense çok iyi olur. Yoksa yakında Soner, Aylin ve eve gelen herhangi biri daha kurban gidebilir. Allah bilir ceplerinde de yumurta vardır bunların!
• Soner’in her derde deva Süleyman’ı en son Aylin’in elindeki silahla silahı vurdu. Ne olacak, almıştır bir çekmeceden sorun değil ama Süleyman’ın marifetleri Muhteşem Süleyman’ı geçti. Ana dili gibi Fransızca biliyor, 12’den vuruyor, elektro-gitar çalıyor, boş zamanlarında barlarda kavga ayırıyor, aşçılığı var, şoförlük desen rallici mübarek! Aynı zamanda hastabakıcı, koruma, doktor, polis, avukat, şarkıcı, palyoça, yaver, süperman, batman, joker… Kısacası Hızır Aleyhisselam! Muhteşem Sülüman yanında çırak kalır.
• Eskiden programlarda kırmızı odalar yerine kırmızı koltuklar vardı. Oraya oturan iflah olmazdı, gerçekleri tek tek şakırdı. Mavi ya da başka renk bir koltukta renk vermeyenler, kırmızı koltuğa oturunca susturulamıyordu. Şimdi yarışma programlarında ‘kırmızı, sarı, koyu kırmızı’ odalarda yarışmacılar kurbanlık koyun gibi sırasını bekliyorlar. TV dünyasında kırmızı koltuğun, kırmızı odanın anlamı belli ki büyüktür. Odalar böyle tek renk olmasa ne olur acaba? Odalar kırmızı, sarı, koyu kıpkırmızı olmasa yarışmacılar sırasını beklemez stüdyoyu basar mı? Birbirlerine mi dalarlar, jüriye mi atlarlar, kendilerini mi yakarlar?
• Umutsuz Ev Kadınları’nın kostüm, dekor ve mekan seçimleri bunalım yaratacak kadar varaklı, leoparlı, fosforlu, bol lahmacunlu ve fantezi kokulu. Gecekondudan villaya çevrilmeye çalışan konutlar. İstanbul Küçükyalı’da çekiliyormuş dizi, orjinalini öyle bir adaptasyonla ‘benzetmişler’ ki dizinin esas sahipleri kendilerinden soğumuşlar. Aynalara küsmüşler, kıl olmuşlar ama kim takar? Dizi Arap ülkelerine satılmış, başarıdan başarıya koşuyor ve orjinali bile şimdi bizimkilerin taklidini yapmaya uğraşıyorlarmış. Olmuyormuş tabii, kolay mı? Hele Zeliş’ten bir tane daha bu dünyada bulamayacaklarını bildikleri için çıkmaza girmişler. Sesi, tonu, üslubu, vücut dili izleyiciye elektrik veriyormuş gibi gerilimli bir etki yarattığı için eşsiz emsalsiz bir huylanma içinde seyircide anesteziden ötenaziye giden duygulanımlar uyandırıyormuş. Kimse artık orjinalinin yüzüne bakmaz çünkü sadece Zeliş vakası bile diziyi tamamen değiştirdi, dönüştürdü, büzüştürdü ve dumurlaştırdı. Adaptasyonu orjinalinden daha orijinal!
Başta da söylemiştim kafam çok karışık, acaba diyorum Sonerler’in evinden bir silah alıp kafama sıkıp gitsem mi? Ya da riske girip yumurtalı menemen mi yapsam, rahat mı batıyor yumurtasız mı yesem, ay ben ne yapsam?
Paylaş