Paylaş
‘Bugün Ne Giysem?’ adlı yarışmanın jüri üyelerinden bazıları öyle sinirli, atarlı, yanar dönerli laflarla yarışmacılara hakaretler edince bazı kendini bilmez yarışmacılar hemen ters cevaplar veriyorlar. Saygısızlık yapıyorlar, koskoca jüriye ‘sen’ felan demeye kalkıyorlar. Örneğin kolye takmadığı için veya ayakkabısı uymadığından ya da drapesi drapesine denk gelmediğinden zavallı jüri üyesi sinir krizleri geçiriyor haklı olaraktan. Bir de namkör yarışmacının etiksiz cevaplarına mahruz felan kalıyorlar.
Örneğin mesela yani misal, renk analizini yaptırmadan mekyaj yapıp gelen bilem var. Ya da vücut proporsiyonuna bakmadan 2 porsiyon mantı yiyen yarışmacılar biliniyor ama tabii isimleri halka açıklanmıyor. Etik açısından etiksiz olur diyerekten. Hatta kişisel gelişimini tamamlayamamış kimi karanlık kimseler (ergen kızlar gibi uzatarak konuşan 45 yaş üstü genç kesim) utanmadan, sıkılmadan babet ayakkaplarına baget ayakkap diyebiliyorlar. Sağlam bir kaynaktan alınan çok derin bir duyuma göre kişisel bakımını yapmadan kıllı bacaklarıyla mini giyen bir teyzeye kovboy çizmesini çıkartıp atarken yere düşen jüri üyelerinden birisi her gün fizik tedavi görüyormuş. Halbusi yane günlerdir anlatıyorlar ama bir türlü öğretemiyorlar, kişisel gelişim ve kişisel bakımın bir bütün olduğunu ve paket programlar halinde 12 ay taksitle tüm AVM’lerde neredeyse ücretsiz yapıldığını…
Sadece jürinin gayretleriyle olmaz, yarışmacılarında sık sık AVM’lere kendiliğinden gitmesi, dolabında en azından tüvit, ekru, dantel, platformlu, simli ve simsiz gibi malzemeler bulundurması gerekmez mi? Her şey de tek tek söylenmez ki! Kendini bilmez hem rüküş hem saygısız hem de kişisel gelişimi az gelişmiş bazı yarışmacılar yüzünden rüyamızda Emel Acar bizi baştan yaratıyor her gece. Emel Acar bizi önce dişçiye götürüp dolgu yaptırıyor, sonra kuaförde saçımızı kabartıyor ve en sonunda palyaço kıvamında boyadıkça boyuyor. Rüyada Emel Acar, diş, saç, boya iyi değildir biliyoruz. Hayırlara çıksın inşallah, sen git kendini düzelt diyemeden uyanıyoruz, her sabah içimizde kalıyor. Rüyamızda bile programcıya saygısızlık yapmayan bir halk olarak birkaç çapulcu yüzünden kahroluyoruz. Sonuçta jüri kızıyorsa bizim iyiliğimiz için olduğunu hepimiz biliyoruz. Hepsi memleket neresi soruyorlar, ta oralara el sallıyorlar, büyüklere saygılarını yolluyorlar, kokulu öpücükler gönderiyorlar, hatta ellerinden öpüyorlar annelerin, anneannelerin falan. Çok sıcak insanlar yane. Öff ve adetlerimizi çok seviyorlar yane.
Gün geçmiyor ki, bir yarışmacı kıymetli programcılarımıza laf etmeyi aklından geçirmesin! Yarışmacı kısmısına çok yüz verince kendilerini şaşırmaları an meselesi oluveriyor. Geçen gün de ulu önder Acun’a cevap vermeye, lafının üstüne laf söylemeye yeltenen biri gelmişti stüdyoya. Oldu olacak itiraz edecekti neredeyse! Yahu ulu Acun’a göz ucuyla bakmadan jüri üyeleri bile konuşamıyorken böyle kendini bilmez, eğitimsiz, bakımsız, etiksiz insanlar da var gezegenimizde. Olacak iş değil ‘siz demiyor, sen diyor’ yarışmacı! Buradan kendisine negatif enerji yolluyoruz açıktan. Yenilir yutulur, dayanılır sikandal değil doğrusu! Artık oha felan yetmiyor bize tabe, çüşşş geliyoruz. Hatta yaşlı ve tradisyonel öff ve adetlerimize uygun olarak ‘abo vışş aney’ çekenler varsa hoş görüyoruz. Yani çok hassas olduğumuzdan tepki büyük ülkemizde.
Böyle diklenmeler medya kanunu gereği öff ve adetlerimizde de yoktur, dinen de caiz değildir, medeni kanunda da yeri yoktur, borçlar kanunu ve ticaret kanunu maddelerince de ömür boyu hapse kadar gider. İnanın Hammurabi Kanunları'nda da çok ayıplanır.
Hatta inşallah Başbakan izlememiştir, yoksa idam yine gündeme gelebilir. İyi de olur vallahi, sallandıracaksınız şöyle iki yarışmacıyı Taksim Meydanı'nda… Ama haydi iyisiniz Taksim Meydan’ı da yok!
Paylaş