Paylaş
Farkında mısınız, romantik dizilerimizin kaskatı yapısında tam romantik olunamıyor. Sözde romantik olarak sınıflandırılan diziler bile eninde sonunda melodram ya da direkt trajediye dönüşüyor. Romantik olmak için deniz kenarı, pırıl pırıl sular, ışıl ışıl kızlar, kaslı delikanlılar, birbirinden şık rezidanslar, yalılar, konaklar yetmiyor, yetmez. Neden mi çünkü çok ahlaklıyız, alttan alta herkesin Türkan Şoray kanunları olması gerektiğine inanıyoruz. İyi kızların öpüşmesi yerine ‘evlenmeden asla’ demesinden hoşlanıyoruz. Eh tabii uzun uzun bak nereye kadar? O kadar bakışıp sonunda herkes evine gidince de haliyle dram oluyor.
Şöyle mum ışığında şampanyalar, sevişmeler, dokunmalar, soyunmalar, köpükler ve müzik yerine biz de eninde sonunda esas oğlan saz çalıp içli bir türkü patlatıyor. Gülümsetip gevşeteceğine içlendiriyor, dertlendiriyor dahası ağlatırsa başarılı oluyor.
Naif, aşırı namuslu, tavizsiz ve ilkeli kızlarla temasa geçilemeyince ortaya fettan, terbiyesiz, kötü kalpli entrikacı kızlar çıkıveriyor. Ancak bu kızların da kötü olduklarını vurgulamak için durmadan sevişmeye hazır beklediklerinin altı çiziliyor. Ha babam iyi oğlana sarılmaya, atlamaya, öpmeye çalışmaktan ve terslenmekten helak olup sinir küpü kesiliyorlar. Kötü kalpli kızların sevişmekten başka ikinci en büyük aksiyonları ise hain tuzaklar ve acımasız planlar yapmak oluyor.
Böyle romantik mi olunur, olsa olsa sinir olunur tabii!
Kısacası ya namus belasından çatlayan ya da sevişmek için kuduran iki tip karakter arasında gidilip geliniyor. Dolayısıyla romantik olsun diye yapılan dizilerimiz hiç romantik değil! Bu yüzden bazı TV yazarları bu dizileri ‘yaz dizileri’ olarak sınıflandırıyor. Yani tür olarak da bir yerlere sığmıyor, uymuyor, nereye koysan yakışmıyorlar. Elbette içinde başarılı olanlar da var ancak giderek muhafazakarlaşan topluma ters düşmesin diye yeni daraltmalar, kapatmalar ve baskılamalarla tuhaf sonuçlar çoğalıyor. Neredeyse tamamı Ege sahillerinde geçen yapımlar, güneşin altında bir karış topuklu ayakkabılarla kumsalda bata çıka dolaşan elbiseli kızlar ve kızları açamadıkları için erkeklerin kaslı vücutlarına dikkati odaklayan çekimlerle klip tadında ilerliyor. Yasaktan, günahtan ve ayıptan gerçekçi ve doğru dürüst senaryo yazılamadığı için içerikte gerçekten klip gibi estetik görsellerden ibaret olmak zorun kalıyor. Dolayısıyla yaz dizilerini tamamen sesi kapalı izlenebilecek bir boşluğa iten sistem güya reyting alıyor ve çok seviliyormuş gibi tuhaf varsayımlara varılıyor. Bu diziler izlemeden seyredilebilen bakmalık diziler! Ben de sektöre yeni bir etiket armağan ediyor ve yazlık ya da romantik değil ‘bakmalık diziler’ başlığını uygun buluyorum.
Zaten romantik olamayan bir toplumun romantik diziler yapmasını beklemek haksızlık olmaz mıydı? Biz efkarlanmayı, dertlenmeyi, ağlamayı ve ağlanacak halimize gülmeyi iyi biliriyoruz. Romantik yaz dizileri biz de olsa olsa isilik, pişik ve cinayet yapar! Kaldı ki öğrencilerinin çıkardığı fanzinde ‘tabuları, kızlığı, bozuyoruz namus odasında…’ gibi ifadeler yer aldığı için işinden kovulan 17 yıllık edebiyat öğretmenleri varsa oralarda romantizm olmaz elbette…
Paylaş