Paylaş
Bir tane daha Muhteşem Yüzyıl esprisi, analizi, eleştirisi, savunması, karalaması, çakması, esası, taklidi yapılırsa top yekun delirme noktasında kıvranan toplumumuzla birlikte bitki örtüsü, hayvanlar ve iklimin genel yapısının da olaydan etkilendiği iddia edilmektedir.
Sağımız solumuz, önümüz arkamız, içimiz dışımız, ülkemiz ve kanallarımız içinde padişahlar gezen dizilerle doldu, gazeteler 35-40 sayfa dizi yorumlarıyla kafayı yedi, sosyal medya da çıldırmayan kalmadı. Bütün ülke tek bir konuya kilitlendi; Muhteşem Yüzyıl! Herkes en az bir kez cümle içinde ‘muhteşem yüzyıl’ demek zorunda hissettirildi. Türkiye’ye değişik bir virüs, mikrop, salgın bulaşmış gibi çaresizce günlerdir toplum ‘muhteşem yüzyıl’la inledi. Birileri inledikçe diğerleri dinledi. Diğerleri dinledikçe, öbürleri söyledi. Bitmedi de bitmedi! Ay içimize fenalıklar geldi!
Konu anlattıkça açıldı, açıldıkça dağıldı, dağıldıkça salgın tüm ülke canlılarının en küçük hücrelerine kadar sıçradı. İlk kez ülkemizde görülen bu hastalığı tüm dünya şaşkınlıkla izledi, ancak bir anlam veremedi. Öyle ki sokak kedilerinden saksı bitkilerine, düşen yapraklardan uçan kuşlara kim kimi yakalarsa aynı konuyu konuştu;
- Ecdadın nasıl iyi mi?
- Muhteşem, senin ki nasıl?
- Benim öyle muhteşem ecdadım yok!
- Ne demek sen bana laf mı sokuyorsun yoksa?
- Yok ben kediyim, at sırtında 30 yıl duramam da! O açıdan yani! Benim ecdadımdan Bremen Mızıkacıları'na katılan bir arkadaş vardı, yani benim bildiğim bir tek o at sırtında şey etmişti…
- Ah kedi canını seveyim senin!
- Maşallah!
- İnşallah, inşallah!
Allah’tan 21 Aralık’ta kıyamet kopacak da bu muhteşem işkence bitecek diye gün sayıyoruz. Akdeniz’den doğan güneşin hemen battığı, Karadeniz’den gelen nemin kuruyup kaldığı, Balkanlar'dan esen soğuk hava dalgasının bize esmediğine yeminler ettiği ve tüm hava durumunu kendimizin idare ettiği bir acayip iklimdeyiz. Biz muhteşimiz! Biz harikayız! Biz mükemmeliz! Tarihimiz zaferlerle, fetihlerle, kuşatmalarla dolu! Ecdadımız üreyerek değil bölünerek çoğaldı!
Paylaş