Paylaş
* Kerimcan'ın bekareti bozuldu galiba. Fatmagül'le yatakta sarmaş dolaş yattılar. Allah bilir Fatmagül çocuğa bir şey yapmıştır. Bakanlık bekaret testi yaptırmalı bence, çünkü bu işlere bizden daha meraklılar. Hamile kalırsa kürtaj da yok çünkü!
Bu arada dizideki bütün kadınlar (Mukaddes yenge, Caroline ve Yaşaran ailesinin tüm kadınları bu defa da Kerimcan'a tecavüz etseler en az bir beş yıl kadar daha gider bu dizi.) Böyle hemen konuları aceleye getirip bitirecekler diye korkuyorum.
*Soner son derece iyi ve yerinde bir şey yapar gibi gecenin bir vakti silah zoruyla doktoru evine getirtip güzel karısını muayene ettirdi. Gelmek istemeyen zavallı doktora en muhteşem Süleyman'lar Süleyman'ı kibarca silahını gösterdi. Fransızca bilen, gitar çalan ve karate, boks yaparken şarap açıp buz gibi espriler patlatan beyfendi aynı zamanda harika bir şehir magandası çıktı. Biri bu Süleyman'ın havasını bozsa sezon bitmeden ama tabii mümkün değil...
* Kanalların kafası karıştı, havalar bozulup düzelmiyor gibi yapınca kanallar bır sürü diziyle kışa girdiklerini sanıyorlar. Sakın bozmayın ama şimdi de kışın havalar ısındı diye şaşıracaklar. Artık kışları sıcak, yazları soğuk oluyor sanıyorlar. İşte bu yüzden bir sürü yeni dizi, yarışma, magazin türevi program başladı.
* "Dört bir taraf" diye bir program var. Dar alanda paslaşmalar sırasında herkes birbirine gol atmaya çalışıyor ama Nagehan Alçı'ya laf yetiştiremeyen üç tarafın birlikte intiharı düşündükleri hissediliyor zaman zaman. Ancak sistemin içinde seslerini her akşam uzun uzun dinleten bu dört gazetecinin birbirlerinin karşıt görüşlerinde olduğu yanılsaması ise güzel bir medya iluzyonudur sadece. Gerçekten karşıt, aykırı veya öteki sesler çoktan kıstırılmış ve susturulmuştur. Dördünün ortak tarafı ise dördünün ülkenin iktidar ve ana muhalefetinin iz düşükleri olmalarıdır. Yani yöneticilerin kendi aralarında paylaşamadıklarının hesabını tutarak ve bizlere anlatarak sistemin gazını çıkartıyorlar. Sonra birbirleri adına bizden özür diliyorlar. Ama kimse direkt kendi hata yapmadığı için kendi adına özür dilemiyor. İlginç!
* "Medya Mahallesi" diye gayet başarılı, cesur, elini taşının altına koyan bır program vardı. Mahalle kapanmış! Çünkü Ayşenur Arslan'da mahallelinin foyasını, boyasını, kirini, pasını çıkarttıkça medyanın hem keyfi hem de namusu kaçıyordu. Çünkü Aslan yürekli değil de daha çok sempatik tavşan yürekli medyacılar seviliyor. Bol makyajlı, ağzı kalabalık, ciciş ve alabildiğine panpişleri dekoltesini dolduran türden haberci kızlar varken yaz günü gerçekten muhalif bir Arslan yürekli kadın çekilmezdi. Medya pazarının huzurunu bozmaya kimsenin hakkı yoktur, olamaz!
* Pazar sabahları Tv'ler öğleden sonrasına kadar magazin programları ve politik tartışma programları arasında kalıyor. Arada kalmak çok kötü çünkü bu iki tarzın arası yok! İki arada bir derede ve dört bir tarafımızda magazin zulası...
* Kendini yaratmayı başaramamış bazı 'modacılar' başkalarını yaratmak üzere kendi isimleriyle program yapmaya cesaret edebiliyorlar. Cahil cesareti herhalde. Mafyatik iş adamlarının karısı olmayı başarmak modacı olmak için ilk şart. İkinci aşama bu adamlardan çocuk yapmak ve tüm bu süreç boyunca aldatılmaya aldırmamak ve güzel kalmak. Asla kilo almamak ve sonsuza kadar sessiz kalmak! Sonrası kolay. Kocanıza bir atölye, butik, salon açtırmak. Sık sık yurt dışına gidip bir şeyler alıp üzerine sim eklemek, pul yapıştırıcı, boncuk takmak, varsa kemerini sökmek, yoksa kemer sarmak, patates baskı yapmak, suluboya ip çekmek... Boş konuşup derinlere bakmak, uzaklara dalmak...
Bir TvKolog sizler için daha ne yapabilir bilemiyorum, iyi bir modacı olmanın yollarını bile yazdım, püf noktalarını, gizli sırlarını, altın öğütlerini bile bir paragrafa sığdırdım. Sadece tv analiziniz ile yetinmiyorum, okurlarımı meslek sahibi bile etmeye çalışıyorum. Maksat kolunuzda altın bileziğiniz olsun...
Paylaş