Paylaş
Türkiye’de kol kırılsın yen içinde kalsın felsefesi her birimde kabul görmeye devam ediyor. Örneğin Fatih Terim’in ve Hasan Şaş’ın kaşı yarılıyor ancak kimse ne oldu diye sormuyor. Bütün muhabirler ülke futbolunun imajında kırılmalar, yarılmalar olmasın diye sanki kaşlarının modeli hep öyleymiş gibi üç maymunu oynuyorlar. Kafalar kırılsın, kaşlar patlasın ama ligin marka değeri düşmesin deniyor. İşte böyle yapıldığı sürece insan olma değeri ve uygarlık seviyesi bir kez daha yerlere düşüyor, parçalanıyor, kırılıyor. Toplu gömüler de olduğu gibi, topluca inkar edersek kimse ölmemiş gibi oluyor mu acaba?
Acı verici durumlardan korunmak için daha çok şizofreni hastalarında görülen inkar mekanizması toplumun bütün aygıtlarını sarmış sarmalamış galiba. Televizyon bu ideolojik aygıtların başında geliyor ve inkar mekanizmasının kusursuz çalışmasında başat bir rol üstleniyor. ‘Ey seyirci sen onlara değil, bunlara bak! Canını sıkma, her şey yolunda!’ mesajlarını haberleri veriş, hatta vermeyiş biçimleri, süreleri, sıralandırmaları ve tonları ile güçlendiriyor.
Bir süre sonra haberin kendini değil spikerin saatini, patlayan kaşı değil kaşkolu, sahaya atılan taşı değil direkte kalan topu konuşmak gerektiğine inanılıyor. Daha doğrusu böyle düşündüğünüze inandırılıyorsunuz. Patlayan kaşlar sadece güncel bir örnektir ve maalesef bu sistematik yanlış aileden başlayarak tüm kurumlarda güçlenerek devam ediyor. Aile içinde olan evde, okul içinde olanlar okulda, Pozantı içinde olanlar Pozantı’da, Sivas’ta olanlar Sivas’ta, Uludere’de olanlar Uludere’de kalır. Böylece ölen öldüğüyle, tacize uğrayan tacize uğradığıyla, sövülen sövüldüğüyle, dövülen dövüldüğüyle ve ölen öldüğüyle… Başta da belirtmeye çalıştığım gibi kol kırılır yen içinde kalır, patlayan kaşa bant yapıştırılır.
Bir derbi maçta ligin imajına leke gelmesin derken toplum realitesinin kaşı gözü patlar. Ama kimisinin gözüne batar, kimi görmemiş gibi yapar. Kamera her şeyi gösterirken kameraman gözünü kapar, muhabir ağzını bağlar, izleyici kulaklarını tıkar. Ligin fiyakasından geçilmez. Kol kırılır yen içinde kalır! Ne yazık ki, yen içinde çürüyen kangren kol kesilip atılamaz ve kokusu buram buram çıksa da kimse aldırmaz, aldıramaz.
Ayrıca bizim için her maçta böyle şeyler çok normal, alışmış kaşta bant durmaz!
Ancak bilinmelidir ki, şiddeti görmemezlikten gelmek mağdurları yok etmez ve şiddet bu şekilde onaylanmış hatta cezalandırılmadığı için teşvik edilmiş olur. Bu durumda sizce imajımız üç maymuna mı yoksa kafasını kuma gömen devekuşuna mı daha yakın?
Paylaş