Paylaş
İçinde kara para olması nedeniyle ortalama bir vatandaş olarak dizi aklımı çeldi, ağzımı sulandırdı ve payıma bir şey düşmese de belki bir iki taktik öğrenirim diye düşünerek izlemeye başladım. Kara para herkes kadar benim de hakkım şüphesiz. Ben de elbet paranın akına karasına bakmayan vatan insanıyım. Neyse diziye dönüyorum…
Kıvanç kadar aşk ve şehvet uyandırmasa da başroldeki Engin Akyürek’te kadın izleyiciler için gayet sempatik bir arzu nesnesi olabiliyor. Ayrıca serseri, haylaz, sevimli, esprili, vicdanlı ve yaralı polis rolünü de her zamanki gibi özenle giymiş Akyürek. Bu çocuğun yaptığı işe saygısı yaratmayı başardığı duyguyla seyirciye her seferinde geçiyor. Dolayısıyla hakikaten yüreğinin ak olduğuna inandıran Akyürek anlatıda ki tuhaf sahneleri kendi sempatisiyle örtüyor bile. Dizide polis Ömer olarak çok sahici yazılamayan bir karakteri çok sahici oynuyor oyuncu.
Tuba Büyüküstün ise ‘20 Dakika’ adlı felaketten sonra bile ekranlarda başrol oynayacak kadar güzel ve her zaman son derece saf, iyi niyetli ve dünyanın tüm kötülüklerinden bihaber yine. Rolün hakkını veriyor desek yalan olur ama oynayamıyor desek yine yalan olur, üstelik günah bile sayılır. Çünkü bizim dizilerin kaçında başroldeki kadın oyuncu rolüne girebiliyor Allah aşkına. Bize böyle evin kızı sempatisini uyandıracak güzel, masum ve biraz sessiz kadınlar hep yakın gelir, sevilir. Kaldı ki Tuba çoğundan daha güzel, daha sessiz, daha silik, daha asil ve daha iddiasız ama inadına 90-60-90. Tüm bu özellikleri yüzünden suçlanamaz ki! Kara Para Aşk içindeki Elif bir ayağı Roma’da sanat sepet, entel dantel işler yapan ama tam olarak ne yaptığı anlaşılmayan zengin aile kızı profiline de cuk oturuyor. (Ah bu da ayrı makale konusu ya neyse!)
Tuba ve Engin’in resim olarak ekrandaki kimyaları da uyumlu, çekici ve güzel bir masalın renkli etkileriyle iyi gidiyor. Üstelik kadronun gerisi de her sahnede yeni ve bambaşka seyir hazları vaat ediyor ve vaatlerini yerine de getiriyorlar. Çünkü hikaye biraz polisiye, hafif entrika, bir miktar aşk, alabildiğine dram içeriyor ve oyuncular bu karışımı müthiş lezzetle yediriyorlar. Mekanlar ise öylesine güçlü destek veriyor ki metne ayrıca bir makale hak ediyor ve gözüne sokmadan estetik değeri yüksek atmosfer nasıl oluşturulur sorunsalına örnek olacak kadar başarı gösteriyor.
Dahası her zengin ve yaşsız kadın karakter dizisinin tartışılmaz en iyi oyuncusu Nebahat Çehre’de var dizide. Bittabi yine bir giyiniyor, bir yürüyor, bir bakıyor ki Tuba yanında çömez kalıyor. Bu konuda kendisinin eline su dökmek zaten imkansız galiba. Çünkü Nebahat Çehre karakterlerine boyut kazandırabilen nadir oyunculardan olsa da rolü hep aynı ve kendi kendisinin replikasına dönüşerek prestij yaratıyor!
Belki de bir diziden çıkıp diğerine girdiğinde yeni bir şey yapması bile gerekmiyor. Orta yaşın üzerinde, bakımlı, güzel, iddialı, hırslı, zaafları olan ancak bir yanıyla hep korumaya çalıştığı çocuklu bir anneyi oynuyor. Genellikle tüm dizilerde kocasını aldatıyor ve aldattığı kocası ölüyor, sonra güzeller güzeli hatun kişi dul kalarak sosyetenin azgın teke erkeklerinin yıllardır bastırdıkları arzularını şaha kaldırıyor. Yani toplum kalıp değer yargılarına göre kötü ama kaskatı dibine kadar kötü değil, evet melek anne şablonunun da dışında ancak çocuklarına karşı ilgisiz ve sevgisiz de değil. En azından karakter olarak siyah-beyaz kadar net tek renkten oluşmuyor ve birçok gri ton barındırıyor. Kara Para Aşk’ta da durum farklı değil ve Nebahat Çehre bu haliyle yine yeni bir isimle baştan sona aynı rolde! Tabii ki yine hiç inandırıcı olmak derdi yok çünkü canlandırdığı kadınlar gerçek hayatta da gerçek değiller gibi tuhaf ve zor açıklanır bir çelişkiye seyirciyi (nasıl yapmışsa olmuş bir kere) inandırıyor.
İşte starların böyle kendilerine has auraları olmasa star olmazlar zaten! Bazıları karakter oyuncusu olmak için auralarını aşmaya çalışırken gölgesinden kaçan çocuklar gibi sık sık düşerler, kimisi uçar ve bazıları gayet bilinçle kendi büyülü ışığından sihirbazlıklar çıkarır. Nebahat Çehre’yi inandırıcı olmasa da seyircisine sevdiren oyuncunun tuhaf biricikliğidir belki de. Öyle ki tüm diğer dizilerdeki zengin kadınlar ellerinden geldiğince Nebahat Çehre takılırlar ama illa ki karakterin karanlık özelliklerine tutunur ve ara tonları bastırarak bilinen kötü kişilik özelliklerinin taşıyıcısı oluverirler. Kırmız Ferrari aurası yaratmaya çalışan Murat 131’lerin disko ışıklı full iç donanımıyla rezil olurken üzmeleri gibi…
Kara Para Aşk’ın en güzel farklılıklarından biri de Erkan Can’ın dizide nüfus sahibi kötü bir adamı canlandırmasıdır. Şimdiye kadar sevecenlik ve yardımseverlikte sınır tanımayan iyi kişiliklerden sonra Tayyar karakteriyle ilk kez acımasız, soğukkanlı ve kirli bir karakteri oynayan Erkan Can ilk bölümden itibaren yine büyülüyor. Takıntılı bir iş adamının obsesif yapısını küçük ayrıntılarla derinleştiren metin, oyuncunun hassas performansıyla daha önceki tüm karakterlerini seyir anında unutturmayı başaracak kadar inandırıyor. Yani karakter Erkan Can’ın vücudunda Tayyar olarak ruh kazanırken yine kendini unutturup tamamen bambaşka biri olur bir kez daha. Her seferinde içinde olduğu işler iyi, kötü, başarılı ya da başarısız olsun Erkan Can rolün içine girip karakterini gerçeğe dönüştürüyor ve yeni bir tat yaratıyor. Kara Para Aşk’ta da acımasızlığı ve sır dolu karanlık yaşamıyla her bölümde şaşırtacak ve hayranlığımızı pekiştirecek gibi görünüyor. Sanki biraz daha sahnesi olsa ve bekleyen hayranlarını doyursa iyi olur gibi ama kısacık sahnelerde attığı sessiz imza da yeterince tatmin ediyor.
Yazı uzadıkça uzuyor ve galiba bu da gösteriyor ki Kara Para Aşk hikayesi, işleyişi, oyuncu performansları ve tüm bileşenlerin uyumuyla tutacak bir iş olmayı müjdeliyor.
Not: Yalnız rica ediyorum dizi tutmazsa yazar bir halttan anlamıyor geyiğine girilmesin, zira benim ilgim her ortalama vatandaş gibi kara parayadır :)
Paylaş