Paylaş
Yeni Survivor sezonu başladı ve gayet reyting yapacak ağzı bozuk, canı sıkkın, kaybetmekten bıkmış bol adaleli, hemen hepsi dövmeli ve yeterince sinirli bir grup insan güya yine ıssız bir adaya düştüler. Ünlülerin neredeyse tamamı tabii ki yine ünlü değil, azıcık var olan kötü ünleri ise çirkin skandallardan geliyor ve doğal olarak yarışmada da bu yönde bir beklenti yaratıyorlar. Elbet burada da rezalet çıkarırlar ve böylece reytingleri de fırlatır hesabı yapılmış ve şimdi kameralarla pusu da bekleniyor.
Ünsüzler daha ilk günden birbirine ‘baba’, ‘abi’, ‘bro’, ‘kanka’, ‘sis’, ‘kaptan’, ‘ağa’ gibi lakaplar yakıştırmıştırlar, çünkü herkes bir an önce bir şey olmak istiyor. Ada da azıcık üstünlük kazanmak, birazcık sivrilmek, dikkatleri 3-5 saniye üzerinde fazla tutmak demek Acun Medya’ya kapak atmak demek olabilir. Belki sunuculuk belki oyunculuk belki magazincilik (Ne demekse bilmiyorum ama var böyle bir meslek işte!) belki şarkıcılık ve kim bilir belki de reklam yıldızı olmak demek! Örneğin Hilmi Cem Çalıkuşu adlı dizide oyuncu oldu. Örneğin Hakan Hatipoğlu birçok dizide oynadı. (Kendisi Gizem’in kocasıdır ve bu ayrıntı kendisini iki kez ünlü yapmaktadır.) Demek ki iki ünsüzün bir araya gelmesinden oluşan şöhret iki ünlünün bir araya gelmesinden daha reyting çeker bir ilgi doğurmakta ve sonuç son derece geçerli iki ünlü yaratmaktadır. Ancak bu her ünsüzün başarabileceği bir yetenek değildir. İki ünsüzün de aynı anda ve derecede ünsüz, yeteneksiz ve özelliksiz olması ve birbirine de aşık olması gerekir. Zordur yani! Bu yüzden bir ünsüzün yoluna kendi başına devam etmesi zor ama daha garanti olabilir. Peki ama nasıl mı? Elbette çirkinleşmek, çirkefleşmek ve bolca çatışmak gerekir…
Tek başına bir ünsüzün bir ünlüye dönüşebilmesi için bir kere en başta saygısızlık olmazsa olmazdır! En azından aniden bağırmak, çıldırmak, birilerinin üstüne yürümek, takım arkadaşlarını suçlamak ve karşı takıma elden geldiğince terbiyesizlik yapmak gerekir. Bu şekilde davranan bir ünsüzün ünlülüğe geçişi hızla sağlanmış olur. Artık ünlü olan eski ünsüzün ünlü olarak hayatına devam etmesi de hiç kolay değildir. Yani ünü taze tutmak için performans devamlılığı ilke edinilmelidir. Dolayısıyla yaratıcı saygısızlıklar her zaman prim yapar. Örneğin grubun en yaşlısını yaşlı olduğu için suçlamak, en yeteneksizini beceriksizlikle yargılamak, başarısız olan yarışmacıyı grup arkadaşlarına ihanet etmekle yaftalamak gibi son derece basit ama etkili yöntemlerden asla vazgeçilmemelidir. Saçma sapan taklitler yapılmalı, şarkılar türküler okunmalı, sanki adaya kaçırılıp getirilmiş gibi arada uzaklara dalıp ağlanmalı ve sık sık duygusal anlar yaşanmalıdır.
Kaldı ki yarışmanın yapısı ‘tavşana kaç tazıya tut’ anlayışıyla heyecanı ayakta tutmakta ve sonuçta Acun kazanmaktadır. Öyle ya da böyle cennetten köşe deniz, kum, plaj ve yeşilin bin tonlu manzaraları arka planda ve güzel kızlar erkekler ön planda kavga ederken seyirci saatlerce kanalda takılır kalır. Mayolu bikinili gençlerin atlayıp zıplamaları, aç kalıp börtü böceğe saldırmaları, bakımsızlıktan şikayet edip kreme, kremaya, sanki crème de la crème bir yaşamdan gelmiş gibi lükse özlemleri izleme hazzını coşturuyor. Sonra Acun adaya mucizevi bir icat getirmiş gibi bir paket saç jölesi ya da büyük boy pizza getirince yarışmacılar çok fena duygulanıp ağlarlar, birbirlerine sarılırlar, ayılırlar bayılırlar. Şampuan reklamından ketçap reklamına tüm detaylar öyle çekici ve ikna edicidir ki seyirci gözlerini ayıramaz ekrandan. dadaki açlık ve modern dünya nimetlerinden uzak yaşamın çilesi bir yandan seyirciyi sahip olduklarından dolayı rahatlatır. Dolabındakilerin kıymetini anlar herkes. Ayrıca foşur foşur denizin güzelliği, rahatlatıcı müziğin etkisi ve gençlerin arasındaki hafif elektriklenmeler romantik-komedi türünde belgesel film izleme keyfi verir.
Her ne kadar çekimlerin kurmaca, montaj, dublaj içerdiği ve belli bir izlek içinde devam ettiği bilinse de yine de bu yarışmacılar o adada beraberdir ve gerçekten yarışırlar. Yani yarışma kısmen de olsa gerçektir ve seyirci gerçekliğine inanmak ister. Üç-beş bölüm sonra karakterlerle özdeşleşir ve böylece haftada birkaç gün henüz ünlü olan bir karakter aracılığıyla kendini adada yaşıyor, yarışıyor hisseder. Bir bakarsınız ha bire mesaj atarak Acun’un servetine küçük de olsa bir katkı için çırpınıyor insanlar. Ne de olsa mesajlar belli bir saate kadar atılabiliyor, yani vakit çok geç olmadan desteklerimizi yapmamız gerekiyor. Çünkü ancak böylece hak eden kazanıyor! Hak eden kazanıyor mu sahiden?
Paylaş