Paylaş
Aslında birkaç haftadır üst üste geldi ve hep olumsuz eleştiriler yazmış oldum. Dolayısıyla yeterince nefret topladım, bu işten anlamadığımı ifade eden öğretici geri bildirimler aldım ancak bu sezon yapılan ergen tatil yapımları o kadar tutarsız, gerçekçilikten uzak ve yüzeysel ki yapacak bir şey kalmıyor ve yazıyorum.
[fotogaleri=868]
Şimdi ben size Kiraz Mevsimi inanılmaz yaratıcı, yenilikçi, gerçekçi, düşündürücü, eğlendirici yani başarılı yazsam benden şüphe etmez misiniz? Öyle çalıntı/alıntı veya en azından püfür püfür esinlenmeli karakterler ki hepsi kendisi hariç her dizideki herkese benziyor, öyle uç dekorasyonlu birbiriyle bağdaşmayan mekanlar seçilmiş ki birinden diğerine geçilince başka dizi başladı duygusu uyanıyor, öyle absürt, kaba ve klişeden espri yaratılmaya çalışılmış ki cidden dizinin kendisi komik duruma düşüyor. Yani dizi kendine ait bir atmosfer, aura, iklim her neyse oluşturamadığı için tezgâhta nefis görünen kirazların kurtlu ve çürük çıkması gibi hayal kırıklığına uğratıyor ve sinirlendiriyor. Çünkü ‘yok artık’ dedirtecek güya dramatik ve komik eylemler dam üstü saksağan tadında uyumsuz olmakla kalmıyor sürekli tekrarlarla ve uzatarak bayıyor.
Adı üstünde, ‘kiraz mevsimi’ bir yaz dizisi ve sanki sıcaklarda zekâ seviyesinin de düştüğünü ispat etmek istercesine çocuk-ergen aşklarından oluşan bir konuyu ciddiyetle işliyorlar. Çünkü reytingleri gayet başarılı olan dizinin oyuncu kadrosu oldukça iyi performans gösteren ve hayran kitlesi geniş bir isimlerden oluşuyor. Öykü’ye (Özge Gürel) aşık iki erkekten birini Dağhan Külegeç diğerini ise Serkan Çayoğlu canlandırıyor. Serkan Çayoğlu’nun moda çekimlerinde manken gibi gezindiği sahneler sadece performansından değil üzerine giydirilen kostümlerden ve daha önce bahsettiğim gibi mekânlardan da kaynaklanıyor. Sürekli fönlü parlak saçlar, takım elbiselerle spor arabalar ve her tarafı camlı gökdelenlerde kendisi de resim gibi duruyor. Yakışıklılığı nedeniyle anlatıda dolaşan bir best model var gibi ve sanki metne nüfus edemiyor.
Ne var ki bu Serkan Çayoğlu’nun performansından kaynaklanmıyor, sorun kendisinin konumlandırılışındaki tatsız uyumsuzluktan doğuyor. Aynı mekân ve benzer kostümlere kıstırılan Dağhan Külegeç’te bir eli cebinde dolaşan patron halleriyle en az Serkan Çayoğlu kadar sakil kalıyor. Sanki yaşamıyorlar da poz kesiyorlar gibi! Ancak fotoroman tadında yakışıklı iki erkeği dergi sayfası çevirir gibi izleme imkânı bulan genç kızlar reytinglere yetiyorlar. Kaldı ki kadro bu kadar değil elbette! Örneğin Neslihan Yeldan’ın canlandırdığı Önem anlatıya da cidden önem, anlam ve değer kazandırıyor. İçinde olduğu her sahneye imzasını atan ve aslında belki de rolünü büyüterek metni bir daha yazan oyunculardan. Üstelik kötü kadın ise Nilperi Şahinkaya! Oyuncu kötülüğü adeta bir elbise gibi giyip kuşanıyor ve izleyiciyi Öykü’ye kurduğu her tuzakla çıldırtıyor. Diyalogların sırıtkan yabancılığı oyuncunun jest ve mimikleriyle karikatüze edilerek başka bir dil oluşturuluyor, böylece karakterin inandırıcılığını kuvvetlendiriyor. Performans böyle bir şey olsa gerek dedirtiyor özetle!
Ayrıca dizi de dublaj sorunu var ki hiç girmeyeceğim, ama tüm karakterlere aşırı doz enjekte edilmiş şirinlik, şekerlik ve sempatiklik alerji yapabiliyor. Okuyucumu uyarmak ta benim görevim; bir tane daha şirin karaktere bünyelerin dayanacak hali kalmamıştır, kendinizi sıcaklardan, şirinlikten ve tüm şekerlerden uzak tutun. Azıcık gerçek olun!
Paylaş